BİR ülke bütün çocuklarını lise ve üniversitede okutmak için
çırpınırsa, bu çırpınma bir kurtuluş ve yükseliş çırpınması değil,
batma boğulma çırpınmasıdır.
Ana kural şudur: Lise ve üniversite okumaya yetecek miktarda
zekası, istidadı, kabiliyeti, ehliyeti, yapısı olan gençler
dikkatle ve adaletle seçilir, vasıflı liselerde ve üniversitelerde
okutulup yetiştirilir… Diğerleri, pratik meslek eğitimine
yönlendirilir.
Gerek lise ve üniversite, gerekse meslek eğitiminin mutlaka
vasıflı, güçlü olması gerekir.
Liselerinde, meslek okullarında ahlak ve karakter terbiyesi
veremeyen bir eğitim sistemi bir işe yaramaz, zarar verir, ülkeyi
batırır.
Millî kimlik ve kültüre ters düşen ideolojik bir eğitim sisteminden
ülkeye, halka, devlete hayır gelmez.
Norveç, Yeni Zelanda, Japonya, Kore, Singapur, Almanya, İngiltere,
Kanada gibi ileri ve medenî ülkeleri, bulundukları yüksek seviyeye
çıkartan öncelikle eğitimleri, okulları, üniversiteleridir.
Türkiye, şu veya bu şekilde bir İslam ülkesidir. Bu ülkede güçlü
İslam mektepleri ve üniversiteleri bulunmazsa beklenen dengeli
kalkınma ve yükselme olmaz.
Güçlü mekteplerde ilk öğretilecek şey edebî, yazılı, zengin millî
lisandır. Lisansız medeniyet olmaz, köy olmaz kasaba olmaz.
Türkiye’de, İngiltere’deki Eton Koleji ayarında güçlü İslam
mektepleri ve Harvard ayarında üniversiteler kurulmadıkça beklenen
manevî kalkınma gerçekleşmez.
Eğitimin, bilhassa lise tahsilinin son derece ağır ve güçlü olması
gerekir.
Liselere mutlaka, eskiden olduğu gibi bitirme ve bakalorya
imtihanları konulması gerekir.
Liselerde çok yüksek seviyede edebiyat, tarih, felsefe (psikoloji,
mantık, ahlak, metafizik, estetik), sanat tarihi, beşerî ve
iktisadî coğrafya kültürü verilmelidir.
1928’den önceki kitapları okuyamayan nesillerle Türkiye bir kültür
felaketi uçurumuna yuvarlanmaktadır.
Ülkemizin bugünkü ahlak, temizlik, şeffaflık, doğruluk dürüstlük
durumu hiç parlak değildir. Bunun notu, 10 üzerinden en az 7
olmalıdır.
Türkiye İslama millî kimliğe ve millî kültüre zıt bir eğitim
sistemi ile bırakın yükselmek, ayakta bile duramaz.
Eğitim kantite ile değil kalite ile değerlendirilir.
Ülkeye elbette mühendisler ve teknokratlar lazımdır ama onların
üzerinde mutlaka yüksek sosyal kültüre sahip ahlaklı ve faziletli
idareciler, seçkinler, havass bulunması gerekir.
Bu seçkinleri, bu idarecileri, bu havassı yetiştiremezse Türkiyenin
geleceği karanlıktır.
(İkinci Yazı)
Ezanları Katl Edenler!..
EZANLARI katl edenler!.. Hoparlör fetişistleri!.. Yüksek desibel
çılgınları!.. Size bunca kere ricalar edildi, uyarılar yapıldı,
hattâ yalvarıldı ama kesinlikle laf dinlemiyorsunuz. Evet sizler
hoparlörleri sonuna kadar açarak ezanlara ve dinleyenlere eza
veriyorsunuz, onları hafife alıyorsunuz.
Hz. Ömerü’l-Fâruk radiyallahu anh efendimiz “Müslümanların Emîri
olmasaydım müezzinlik yapardım” buyurarak, Ezan-ı Muhammedî’nin,
müezzinliğin büyüklüğünü, şan u şerefini, kadr ü kıymetini beyan
etmiş ama siz o mânada gerçek müezzinler değilsiniz.
Size, hoparlörleri sonuna kadar açmanın ezana ve kulaklara zarar
vereceğini anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zor.
Ezan-ı Muhammedî sizden şikayetçidir.
İnsanlar da şikayetçidir.
Ezan sadece Müslümanları ilgilendirmez, güzel ve usulüne göre
okunduğu takdirde gayr-i Müslimleri ve bütün insanları
ilgilendirir.
Güzel okunan ezanı dinlemek, zevk almak için bînamazlar bile
fecirde yataklarından doğrulur, huşû, hudu ve haz içinde dâveti
dinler ve sonra nasipsiz oldukları için tekrar yatar.
Sabah ezanını işiten çocuk tebessüm ederek uyanmalı…
Geceyi ıstıraplı geçiren hasta ezanla sükunet bulmalı.
Fecr-i sâdık başlayınca ufuklar ezanla nurlanmalı.
Sizler o menhus, o batasıca, o mâddî sesli, o avaz avaz
bağırttığınız korkunç hoparlörlerle İslama, ezana, Ümmete zarar
veriyorsunuz?
Niçin bu konuda ehliyetli, liyakatli, mu’temen, ses uzmanı
kimselerle istişare etmiyorsunuz?
Biliyorum, hoparlörü niçin bu kadar bağırtıyorsunuz sorusuna
bazıları şu cevabı verecektir:
Biz de bu konuda çok üzüntülüyüz ama hoparlörlerin daha fazla
bağıracak takati yok.
Ezan meselesini halletmeyen Diyanet’i ve müftülükleri Allahü Teala
hazretlerine havale ediyorum.
(Not: Hoparlörleri gerekenden fazla açmayarak, kulakları tırmalayan
madenî çirkin sesler çıkartmaksızın, dinleyenlere büyük zevkler
tattırarak, gayr-i Müslimleri bile hayran bırakarak usulüne göre
Ezan-ı Muhammedî okuyan muhterem müezzin efendilere derin
hürmetlerimi ve selamlarımı sunuyor, ellerinden öpüyorum. Hak Teala
hazretleri onların derecelerini yükseltsin.)