Yazıyı kaleme almadan önce yaptığım bir görüşmede bana verilen tavsiyeyi alıp başımın üstüne koymasaydım şu an konuyla ilgili olay örgüsünü farklı bir dil üzerinden okuyor olacaktınız.
Yazıyı kaleme almadan önce yaptığım bir görüşmede bana verilen tavsiyeyi alıp başımın üstüne koymasaydım şu an konuyla ilgili olay örgüsünü farklı bir dil üzerinden okuyor olacaktınız.
Kişi doğru olanı yapmakla yükümlüdür. Doğru yaptığını ispatlamak gibi bir yükümlülüğü de bulunmamaktadır.
Ahlaksızlığın boyutlarının inanılmaz arttığı bir zaman diliminde iftira, hakaret, tehdit gibi yöntemler ile insan kişilik haklarının sınırlarının aşılması durumunda doğal olarak sinirleniyor, bunu yapan insanlarla da gereksiz bir tartışmaya girme durumunda kalabiliyor. Aslında orada yapılmak istenen doğru olanı anlatmaya yönelik bir çaba!
Buna hiç gerek yok biliyor musunuz? Sen doğru olanı yaptıysan bunu kimseye kanıtlamak zorunda değilsin. Herkesin aklı var yeter ki insanlar gerçeği görmek istesin.
Sonra ne oluyor biliyor musunuz kendi kendimizi tüketiyoruz.
Bırakın mazlum insanlar ve hayvanlar için mücadele etmeyi kendi kendimizi de bu mağduriyetin bir parçası haline getiriyoruz.
Geçen hafta bu köşede hayvan hakları dernekleri içinde kime sorsan bileceği bir konuyu yazmıştım.
Hayvanlar üzerinden rant elde etme iddialarının muhatabı Paw Guards'ın 'Hayvanları kurtarmak için deprem bölgesine gideceğiz' diyerek bağış hesabı verdiği bir paylaşımına bari bugün yapmayın şeklinde verdiğimiz tepkiyi dillendirerek Eskişehir DKMP üzerinden tüm kurumların denetlenmesinin önemini hatırlatmıştık. Eskişehir'de sözde hayvansever bir derneğin ikili ilişkiler kurarak adeta mafyaya dönüştüğünü de anlatmıştık.
Ne dedik o gün; Yürekli savcılarımız da beni dinlemek isterse delilleri ile birlikte gerçekte ne olup bittiğini kendilerine seve seve anlatırım.
Ben bir gazeteci olarak araştırmamı yapmışım, delilleriyle de ispatlamaya hazırım o zaman bu iş benden çıktı. Eskişehir'de bu gerçekleri bilip, durumdan şikayet edip susanlar konuşacak artık. Yok bu kaygım var yok bu endişem var ile olmaz. Lafla da peynir gemisi yürümez.
Gelelim bu haftaya;
Genel Başkanlığını Avukat Gülçin Yapıcı'nın üstleneceği 'Yalnız Değilsin' partisinin evraklarını İçişleri Bakanlığına teslim etmek için buluşmuştuk. Bir yandan da depremde hasar gören binalarda kalan hayvanların kurtarılmadan Antakya genelinde binaların yıkılacağına yönelik bilgi gelmişti. Her nerede varsa konum atmalarını rica ettim. İki konum geldi! Elbette bir can dahi çok önemli, bunu konumuz kapsamına bile almıyorum. Antakya geneli denilince neye uğradığımı şaşırmıştım. Mevcut binalarda kalan hayvanlar için AK Parti Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut ile görüştüm. (Her şeyi de ben çözemem ezberciliğini yerle bir eden, istenildiğinde nelerin çözülebileceğini gösteren bir isim olan Durgut gibi olsa tüm milletvekilleri milletin derdi kalmayacak.) Her zamanki gibi içeride hayvan olduğuna yönelik gerekli bildirimleri yaptı ve yıkım yapılmadı.
Konuyu bana ulaştıran Hayvan Hakları Aktivisti Emine Ertuvan beni aradı. Esprili bir dille Arzu hanım 'Birçok dernek yıkımı durdurmuş' dedi.
Hiçbir önemi yok biz gereğini yaptık. Amacımız can kurtarmak gerisi teferruat!
Sonrasında Diyarbakır Galeria'da içeride hayvanların halen kurtarılmayı beklediği söylenerek lütfen bir şeyler yapalım mesajları gelmeye başladı.
Avukat Gülçin Yapıcı'nın twitter üzerinden paylaştığı mesaja ChangeTR cevap verdi, 50 metrelik eşya asansörü bulundu. Bunun planlaması yapılırken ona gerek yokmuş orada bulunan bir kişi vinç ayarlamış o yeterli değildi. Yapıcı ile birlikte sabaha kadar bu kişiyi aradık. Sabah 9 gibi uykudan uyandı. Bir süre sonra tekrar görüştüğümüzde dün vinç hazır diyen bu kişi kendini paralayarak telefonda ağlamaya başladı. Buranın adını duyan vinç getirmekten vazgeçiyor, bana saldırıyorlar, engelliyorlar, tehdit ediyorlar diye söyledi. Yapıcı'da kendisine kızdı. 'Akşamdan beri sana ulaşamıyoruz. Daha yeni uyandın. Söyle kim tehdit ediyor. Zaman kaybettirdin' deyince susmak durumunda kaldı. Bende tepki gösterdim. Dün gelen bugün niye gelmesin. Üstelik AFAD ekipleri de bir gün önce 4 kez vinç getirmiş binanın yıkılma riski nedeniyle çok yaklaşamamıştı.
Sonrasında kontrollü yıkım ile ilerlemeye çalışıldı, dron ile kedinin bulunduğu kat tespit edildi. İtfaiye ve AFAD ekipleri kedinin kurtarılması amacıyla çalışma başlattı. İtfaiyeye ait 54 metrelik yangın ve kurtarma çalışmalarında kullanılan merdivenli şnorkel ile çalışma yürütüldü, askerlerimiz helikopterler ile inerek araştırma yaptı. Kedi bulunarak kurtarıldı.
Kepazeliğin en can alıcı olanı ise bundan sonra başladı.
Gelmediği söylenen vinçler ortaya çıktı ve Paw Guards 'Vinç 70 bin, gece 12'de işi bırakacaklarmış,tekrar destek isteyebiliriz' diyerek canlı yayında para topladı.
Daha sonra 70 bin TL'lik vinç ücretinin Valilik tarafından Paw Guards'a ödendiğini gösteren dekontlar ortaya çıktı.
Amaçları para ile provokasyon olanlar 'biz kurtardık' yarışına girdi. Çok utanç verici!
Paw Guards, Avukat Gülçin Yapıcı'yı, şahsımı, gazeteci Zülal Kalkandelen'i ve Ulusal hayvan hakları aktivisti Dilek Özkan'ı seviyesizce tehdit etti. Bayağı bir dille taş üstünde taş bırakmayacağını belirtti.
Biz de inanılmaz korktuk!
Daha bitmedi…
Eskişehir'deki derneğin yancıları da, 'Paw Guards tarih yazıyor, 70 bine vinç kiraladı, HDP milletvekilleri Meral Danış, Remziye Tosun yıkımları durdurdu. Yürekli iki kadın vekil meydan okudular, her türlü kafa tuttular, işte istediğimiz manzara buydu. Müdürüne, amirine kimsiniz ki siz bu kadar canın üzerine yıkım kararı alırsınız, durdur diye emrettiler durdular! Devletin helikopteri denedi kısa bir süre olmadı. Kahraman arkadaşımız cebinden vinç kiraladı, diğer arkadaşımız kıyameti kopardı. Yine üç beş yürekli insan başardık'
Yaşananlar tam da bu! Şimdi ben size rezaleti gösterdim mi gösterdim. Ortada rant, yalan, provokasyon, HDP güzellemesi var mı var. Yoruma gerek yok!
Yargı bunları görmez mi, bunlara inananlar olur mu artık bundan sonrası benden çıktı.
Yazıyı yazdığım dakikalarda bir yandan da üç dört gündür Kırklareli'nde çok sayıda ormana atılan, aç, susuz, çoğu kısır olmayan köpekler ile ilgili nasıl bir çözüm bulacağımızla ilgili çalışmalar yapıyorduk.
Uzun lafın kısası biz zaten elimizden gelen neyse yaparız, bu bir bayrak yarışı alacaksınız elinize bayrağı, gerek yargıya başvuracaksınız gerek araştırma yapacaksınız ve gerçeği ortaya çıkaracaksınız. Ayy bu doğru mu, ayy bu gerçek mi, ayy bu benim partimden deyip susup oturmayacaksınız.
Bugün 1 Mart! Elimdeki bayrağı verdim. Sadece hayvanları kurtarmaya odaklanın, kaosçu hayvan düşmanları ile şöyle anlı şanlı bir mücadele verin, biz de alkışlayalım.
Bir de böylesini deneyelim. Ne dersiniz?