BİR Müslümanın namaz kılması, oruç tutması yeterli olmaz. Namazın orucun yanında ahlakının da düzgün olması gerekir.

Oruç tutuyor, namaz kılıyor ama bol bol gıybet ediyor. Bu yaman bir çelişkidir ve o kişinin mutlaka ıslahı maksadıyla uyarılması gerekir.
İyi işler yapan bir kimse, kötü işler de yapabilir. Onun mutlaka uyarılması, irşad edilmesi gerekir.

Emr-i mârufta ve nehy-i münkerde metot çok önemlidir. Metot geçerli, yeterli, tesirli olmazsa, bozuk olursa farz yerine getirilmiş, hizmet yapılmış olmaz.
Dünyevî kültürü az ve yetersiz olanlar, iyi niyetli olsalar bile başarılı bir şekilde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapamaz.

Gazeteler, dergiler, radyo ve televizyonlar bu hizmet konusunda çok güçlü âlet ve vasıtalardır.

Sözler uçar gider, yazılar kalır… Yüzlerce önemli konuda, yekun tirajları yüz milyonları aşan çok kaliteli, çok etkili, çok uyarıcı risaleler hazırlanmalı ve dağıtılmalıdır.

Bu risalelerin üslubu, edebî kalitesi çok yüksek olmalıdır.

Tertipleri, dizaynları uluslararası ödül kazanacak derecede başarılı ve üstün olmalıdır.

Çok güçlü Müslüman psikologların ve propaganda uzmanlarının nezareti altında hazırlanmalıdır.

Bu broşürleri okuyan halkın ve gençliğin bir kısmı uyanmalı ve ıslah olmalıdır.
Böyle broşürler yayınlamak üzere “İslam Tebliğat ve İrşad Encümeni” isminde bir kurum tesis edilmeli, bunun başına son derece ihlaslı, muktedir, ehliyetli, liyakatli, başarılı bir zat geçirilmeli, çok çalışkan bir kadro kurulmalıdır.

Kapağı ile birlikte 52 sayfalık bir broşür yayınlandı diyelim. Bunda bir tek imla, noktalama, üslup, edebiyat hatâsı olmamalıdır. Türkçe nesrin bir şaheseri olmalıdır.
Kullanılacak yazı fontuna (karakterine) kadar her şekliyle ve boyutuyla mükemmel olmalıdır. Böyle harika broşürleri gören militan dinsizler, saçlarını başlarını yolmalı, bu Müslümanlarla artık başa çıkılmaz demelidir.

Bu hizmet cemaatlerin, hizip ve fırkaların, tarikatların, grupların, parçaların üzerinde olmalıdır. Müslümanların, Ümmet’in ortak hizmeti olmalıdır.

Ülkenin her köşesine harika güzellikte, dikkati çeken, lakin fitne ve fesada yol açmayan afişler, pankartlar asılmalıdır.

Her cuma yüz bine yakın caminin kapısında en az birkaç milyon faydalı, uyarıcı, aydınlatıcı broşür dağıtılmalıdır.

Bütün bunlar Allah rızasını kazanmak için ihlasla yapılmalıdır.

Bu hizmetlere baronizm ve holiganlık karıştırılmamalıdır.

Hizmet edenler arılar, karıncalar gibi aşk ve şevkle çalışmalıdır.

Bu yazdıklarım tek başına yeterli olmaz ama bunlar inşaallah mutlaka yapılmalıdır.
Böyle bir hizmet seferberliğinde, bendeniz yukarıda bahs ettiğim irşad kurumunun çay ocağında bile seve seve ve ücretsiz garazsız ivazsız çalışırım. Çok güzel de çay demlerim…

(İrşad Kurumu başkanı maaş ve ücret almayacaktır. İdare Meclisi üyelerine de para verilmeyecektir. Personele maaş verilebilir. Bir şartla, bir alıyorlarsa karşılığında iki kat hizmet etmelidir. Kurum başkanının otomobilinin fiyatı bugünkü para ile elli bin lirayı geçemez.)

(İkinci Yazı)
Kardeşine Buğz Etme
ALLAHI ve Resulünü (Salat ve selam olsun ona) sevenler, o sevgide ortak oldukları kardeşlerini de sever.

Ne büyük çelişki olur, onları sevenlerin birbirini sevmemesi.

Allahı ve Resulünü (Salat ve selam olsun ona) seven kişi, insan olmak hasebiyle günah işlerse, onun zatına buğz edilmez, sadece günahına buğz edilir.

Ey kardeşinin gizli günah ve ayıplarını araştıran, sen kendininkilere baksana.

Ey tecessüs eden, ayıplayan kişi, bilmiyor musun ki, ayıplayan ayıplanır.

Allah yolunda savaşanlar, birbirlerinin kusuruna bakar mı?

Sen de ey Müslüman!.. Açıkta açıkça küstahça meydan okurcasına günah işleme ki, kardeşlerinin kınamalarına mâruz kalmayasın, onları günaha sokmayasın.
Sakın zatında iman olan kimseye ok atma, imanına isabet ederse sen yanarsın.

Ehl-i Tevhide ve ehl-i Kıbleye sakın ta’n etme.

Nice hikmeti görmüyorsun da, kardeşinin ayıplarını mı görüyorsun?
Ey fazilet satıcısı!.. Ağzını gıybetle niçin pisletiyorsun?
Kapıları duvarları dinleme sakın…
Kardeşinin saklı ayıp ve günahlarına niçin karanlık gece gibi olmuyorsun?

Senin mâsiyetini setr eden Settar’ın gazabından korkmuyor musun?
Bak ezan-ı Muhammedî okunuyor, camiye gel, orada kınadığın kimseyi göreceksin, birlikte secde et.

Yaratanın hatırı için yaratığı afv et.
Allah ve Resulullah sevgisi ile şereflenmiş olanlara el ve dil uzatma.
Nasihat ehliysen uyarabilirsin.

Ey nasihata çok muhtaç olan kişi, niçin âleme nâsıhlık ediyorsun?
Hatâlı ve günahkar kardeşlerinin ıslahı için niçin dua etmiyorsun.
Kur’an bize kötülüğü iyilikle uzaklaştırmayı öğütlemiyor mu?
Gözlerini yere indirirsen günahları görüp sen de günahkar olmazsın.
Görsen bile görmezlikten gelsene.
Resul, zina yaptığını ikrar ve itiraf eden Mâiz’in ilk iki itirafını duymazlıktan gelmemiş miydi?
Mü’minin, kardeşinin gıyabında yapacağı hayırlı duaların makbul olacağını işitmedin mi? Dua et dua et…
Kendinin, yakınlarının, çoluk çocuğunun ve bütün kardeşlerinin ıslahına can u gönülden dua et.

Kınamak, çekiştirmek bedduaya benzer. Öyle yapma, öyle etme.
Muhammed Mustafa, iki Ömer’den birinin hidayeti için dua etmemiş miydi?
Sen yana yakıla birinin ıslah ve hidayetine dua etsen, Cenab-ı Hak bu duanı kabul etse, vesile olsan, bu senin için üzerine, güneşin doğduğu battığı her şeye sahip olmaktan daha hayırlı olmaz mı?

İslam’ın afv ve merhamet dini olduğunu ne zaman anlayacaksın?
Duymadın mı? Muhyiddin Arabî, şeyhine buğz eden birine buğz ediyormuş. Rüyasında Resulullahı görmüş. Ona Filan’a niçin buğz ediyorsun diye sormuş, o da şeyhime buğz ediyor, onun için deyince, Resul “O buğz ettiğin zat Allahı seviyor, beni seviyor” demiş. Muhyiddin tevbe istiğfar etmiş.

Muhyiddin’in gördüğü rüyada senin de hissen olduğunu anlasana.