Her gün ülkenin bir köşesinde bir kadın katlediliyor. Abartısız her gün bir kadın cinayet haberini okurken, bazen de yazarken buluyoruz kendimizi. Eğer canice, hunharca, vahşice öldürülen bir kadınsa haberi ilk sırada kocaman puntolarla manşette yer alıyor.
Her gün ülkenin bir köşesinde bir kadın katlediliyor. Abartısız her gün bir kadın cinayet haberini okurken, bazen de yazarken buluyoruz kendimizi. Eğer canice, hunharca, vahşice öldürülen bir kadınsa haberi ilk sırada kocaman puntolarla manşette yer alıyor. İsmini herkes görüyor, katlediliş hikayesini herkes okuyor.
Eğer sokak ortasında bıçaklandıysa, kafasına kurşun sıkıldıysa haber sıralaması arka sıralara geriliyor. İsmi dahi duyulmuyor. Ne tuhaf değil mi? Ortada öldürülmüş bir can var. Ortada bir günah var. Öyle ki bıçakla yaralama, kurşunla tarama dahi alışılmış geliyor bize. Ne acı!
Artık ne insanlar sıradan ne de düşünceleri. Mesela birini öldürmek istediklerinde dümdüz öldürmüyorlar. Parçalara ayırıyorlar, diri diri yakıyorlar, üzerine cenazesine gidip gözyaşı döküyorlar, cinayet için mağazaları dolaşıp testere bakıyorlar. Artık insanlar sıradan katil dahi olmuyor.
Ama sıradan olan bir şey var. Bu katillerin mahkemede verilen cezaları. Bu canilerin aldıkları haksız tahrik ve iyi hal indirimleri. Birini öldüren, diri diri yakan, o yanarken sigara tüttüren biri nasıl indirim alabilir mesela?
Bu hangi mantığa, hangi adalete, hangi vicdana sığar yada ?
Bir çocuğun iç organları kanayana, akciğerleri patlayana kadar tecavüz eden birinin cezasını hangi mantık azaltabilir ? Hangi durum bunları yapan birini ' iyi' yapabilir?
Kızını, oğlunu böyle bu canilere kurban eden onlarca anne ve baba mahkeme kapılarında adalet arıyor. Bu katillere verilen bu indirimleri ise ne mantıkları alıyor ne vicdanları.
Adalet o kapıdan geçince nereye gidiyor?