*Bildiri-Uyarı metni:
“Aşağıda imzaları bulunan bizler, başta Soma kömür madenleri olmak
üzere birçok madenimizin kötü şartlar altına bulunduğunu, bilhassa
güvenlik konusunda büyük eksilikler olduğunu gerekçeleriyle beyan
ederek sizleri uyarıyoruz… En kısa zamanda etkili tedbirler
alınmasını istiyoruz… Bu tedbirler alınmadığı takdirde can kaybına
yol açacak kazalar ve facialar olacaktır…”
*Bildiri-Uyarıyı imzalayanlar:
Üniversite profesörleri… Uzmanlar… Mühendisler… Seçkin ziyalı
kişiler… Âqil insanlar… En az iki yüz uzmanın ve seçkinin bu metnin
altında imzası bulunacaktır.
*Bu uyarı hangi makamlara ve kurumlara gönderilecektir?
Cumhurbaşkanlığı… Meclis Başkanlığı… Anayasa Mahkemesi Başkanlığı…
Başbakanlık… Genel Kurmay Başkanlığı… İlgili Bakanlıklar… Yargıtay
Başsavcılığı… Medya… vs…
Ülkemizde maalesef yukarıda anlattığım iş yapılmamaktadır.
Davul ve kös seslerinin 150 desibel şiddetinde olduğu bir yerde
kısık sesli, cılız uyarıların fazla bir faydası olmaz.
Yukarıda bildiriye paralel olarak Adliyenin muhtemel kaza ve
facialara karşı uyarılması ve şikayet dilekçeleri verilmesi
gerekirdi.
İlgili kişi ve makamlara “Gereken bütün tedbirleri almazsanız
sorumlu ve suçlu olursunuz” denmesi gerekirdi.
Önümüzde tarih ve insanlık çapında korkunç bir facia senaryosu var:
Beklenen büyük ve dehşetli İstanbul zelzelesi… Bu konuda on beş
yıldan beri radikal ve etkili kararlar ve tedbirler alınmadı.
Deprem konusunda uyarılar yok değil ama bunlar cılız, geçici, bölük
pörçük, küçük, perakende uyarılar… Keşke bu konuda bin imzalı, gök
gürültüsü gibi ses çıkartacak, memleketi ayağa kaldıracak ve en
sağır kulaklara bile işittirilecek bir uyarı metni hazırlansa…
Soma faciasından sonra birkaç gün şarkı söylememe, birkaç gün
sahneye çıkmama, birkaç gün futbol oynamama, birkaç gün müşteri
kabul etmeme kararı alanları kahraman gibi gösteren büyük medyamız
niçin yeri göğü sallayacak mutantan bildiriler, uyarılar
hazırlanması için çalışmıyor.
Biz bu kafa ile gidersek, Soma faciası da unutulur, aradan bir
miktar zaman geçer başka facialar patlak verir… Bir miktar ve bir
müddet bağırır çağırır saçımızı başımızı yolarız, sonra eski hamam
eski tas.
(İkinci yazı)
Sünnet Düşmanı Bid’atçiler
Şunu çok iyi bilelim ki, İslam dininin, İslam Şeriatinin, İslam
ahlakının, İslam dünya nizamının ikinci temel kaynağı olan Sünneti
tamamen veya ayıklamak suretiyle kısmen kaldırmak isteyenler, kötü
niyetli yıkıcı bid’atçilerdir.
Kur’an Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun ona) uymamızı
kesinlikle emr etmektedir. Resulullaha iman, biat ve itaat etmek
farzdır.
Efendimizin kendi hevasından konuşmaz, onun Sünneti bir tür
vahiydir.
Efendimizin mütevatir, mânen mütevatir, sahih hadîslerini; AB ve
laiklik norm ve standartlarına göre ayıklamak küfürdür.
Ehl-i Sünnet İslamlığının ana kaynakları Kitab, Sünnet, icmâ ve
kıyastır.
Aklı olmayanın dini yoktur ama akıl dinin kaynağı değildir, dini
anlamak için alet ve vasıtadır. Akıl ne kadar selim, ne kadar
keskin, ne kadar kültürlü olursa İslamı o nisbette kolay ve doğru
anlar.
Sinsi, taqiyyeci, kitman yapan Mutezilî ilahiyatçılar Ehl-i Sünneti
yıkmak için Sünneti dinamitliyor.
Bütün icazetli ve ihlaslı ulema, fukaha, meşayih bu sabotajcılara
cephe almalı, halka bunlara karşı uyarmalı, aydınlatmalı,
bilgilendirmelidir.
Ehl-i Sünnet ulema, fukaha ve meşayihi bu vazifeyi yerine
getirmezse, sahih İslam olan Ehl-i Sünnetin yıkılmasına seyirci
kalmış olur ve vebal altında kalır.
Fazlurrahmancılık sapık mezhebi, şu anda, İslam dinini ve Şeriatini
tehdit eden en tehlikeli bid’attir.
Kur’andaki üç yüz küsur muhkem ayetin bugün hükmü ve geçerliliği
yoktur, onlar eskidendi, tarihseldir demek küfürdür.
Peygamber bir postacı idi, tebliğ vazifesini yaptı, öldü ve işi
bitti demek imana zarar verecek korkunç bir yanlış ve bid’attir.
Resulullah efendimizi Kıyamet’e kadar Ümmet-i Muhammed’in değişmez
başkanıdır. Onun ruhaniyeti Ümmeti ile beraberdir. O hiçbir şekilde
devre dışı bırakılamaz.
Sünnet müfesserdir, Sünnet olmadan Kur’an doğru olarak tefsir
edilemez.
İslam dini bid’atçi İlahiyatçılardan değil, Resulullaha irtibatlı
ve icazetli râsih, muttaqi, müteverri ulemadan ve fukahadan doğru
öğrenilir.
Sahih-i Buharî, Allahın Kitabı Kur’andan sonra kitapların en
sahihidir, onda mevzu hadîs olduğunu iddia edenler bid’atçidir.
Mânen mütevatir hadislerle haber verilen Hz. Mehdi’nin zuhurunu,
İsa aleyhisselamın nüzulünü inkar edenler, bu inkarlarıyla çok
güçlü bir icmâı reddetmiş olacaklarından, onların küfre
düşmelerinden korkulur.
Gerçek icazetli ulema Resulullah Efendimizin vekilleri, vârisleri,
halifeleri durumundadır. Binaenaleyh Sünneti savunmak, bid’atleri
ve sapıklıkları reddetmek onların vaz geçilmez vazifesidir.
Diyanet bir Ehl-i Sünnet kurumudur. Diyanet’i Mutezile,
Fazlurrahmancılık, Hadîs Ayıklama, Dinde Reform, Dinde Değişim,
Dinde Yenilik, Mezhepsizlik, telfik-i Mezahib, Laik İslam, Kemalist
İslam, Light ve ılımlı İslam, Şeriatsiz ve Cihadsız sulandırılmış
İslam ve diğer bid’at mezheplerine alet etmek hıyanettir.
Sevgili ve aziz Müslüman kardeşlerime sesyleniyorum:
Resulullah efendimizin Sünnetine sımsıkı sarılınız… Sünneti yıkmak
isteyenlere cephe alınız… Mezhebsizlikten ateşten kaçar gibi
kaçınız… Kur’anı kendi re’y ve hevası ile tefsir edenlerden uzak
durunuz… Dinimizi icazetli râsih âbid sâlih ulema ve fukahanın
kitaplarından öğreniniz.
Sünnet düşmanları ve onlara karşı nehy-i münker yapmayan Sünnîler
büyük tehdit altındadır.