İslâm dünyasında VIII. yüzyılda Irak ve İran’da başlayıp zamanla tasavvuf çevrelerine ve meslekî teşekküllere nüfuz eden fütüvvet kavramını konu edinen ve giderek bu teşekküllerin bir çeşit nizamnâmesi hüviyetine bürünen risâlelere genellikle fütüvvetnâme adı verilmektedir.
İslam dünyasında VIII. yüzyılda Irak ve İran'da başlayıp zamanla tasavvuf çevrelerine ve meslekî teşekküllere nüfuz eden fütüvvet kavramını konu edinen ve giderek bu teşekküllerin bir çeşit nizamnamesi hüviyetine bürünen risalelere genellikle fütüvvetname adı verilmektedir. Fütüvvetnamelerin muhteva tahliline gelince, fütüvvet kavramının temeli tasavvufa dayandığı için bu tür eserlerin hepsinde tasavvufî nitelik ağır basar. Umumiyetle fütüvvet anlayışı Hz. Âdem'den başlayarak Hz. Muhammed de dahil olmak üzere bütün büyük peygamberlerin vasıflarıyla izah edilmiştir. fütüvvetnamelerdemenkıbevi rivayetlerdefütüvvet 'in Hz. Ali'ye dayandırılmasına özen gösterilmiştir. Böylece fütüvvet geleneği içinde Hz. Ali'nin Hz. Peygamber'e varis olan ve fütüvvet anlayışını en iyi temsil eden kişi olarak telakki edilmeye başlandığı görülür. Hz. Ali'yi fütüvvet telakkisiyle alakalandırmanın, erken bir devirde ortaya çıkan ve Hz. Peygamber'e atfedilen bir hadisle (La feta illa Alî, la Seyfe illa Zülfikar 'Ali'den başka feta, Zülfikar'dan başka kılıç yoktur') çok yakın bir ilgisi vardır. Nitekim Hz. Ali ideal 'feta' kimliğiyle bir sembol haline getirilmiş, hemen hemen bütün fütüvvetnamelerde özel bir yere sahip kılınmıştır. Bir önceki yazımızda fütüvvetname kaynaklarını vermiştik. Şimdi bu kaynakları kısaca ifade ederek yazımızı noktalayalım.[1]
Tuhfat-al-Vasaya: Ahmed b. İlyas en-Nakkaş el-Hartburtî'nin, Halife en-Nasır'ın oğlu Ebu'lHasan Ali adına Arapça olarak yazdığı fütüvvetnamedir (Sarıkaya, 2002: 4).Fütüvvetnamede Hz. Ali'den övgüyle bahsedilmiş olup Hz. Ali, 'Hüseyni'n babası, iki kılıç sahibi, iki çeşit sadaka veren, ana ve baba tarafından yüce soy sop sahibi olmakla yücelmiş bulunan, kafirlerin kökünü kıran, kırılanları onarıcı, Tanrı'nın rızasını kazanan, konuğu ağırlayan, kendisini sevenlere şefaat eden, güçlüklere tahammül eden kahraman, dünyadan kesilmiş, vazgeçmiş Fatıma'nın zevci, Peygamber'in amcasının oğlu, kılıçla vuran, konuğa ikram eden, yazın oruç tutan, sevimli yüze, vefalı ahde sahib olan erdir.' şeklinde tanıtılır. Tuhfat-al Vasaya'nın Hz. Peygamber'in anlatıldığı bölümünde, Hz. Peygamber'in üç kılıcı olduğu bunlardan Zülfikar isimli kılıcını Hz. Ali'ye bağışladığı rivayet edilmektedir (Gölpınarlı, 2011: 202).
Nasırî Fütüvvetnamesi: Nasırî tarafından mesnevî tarzında ve Farsça olarak yazılmış fütüvvetnamedir. Fütüvvetnamede şu konulara yer verilmiştir: 'Eser mukaddimeden sonra, fütüvvetin tarifini ve Kur'an'da feta diye anılanları beyan eder. Fütüvvete alınmayanlar, fütüvvetsahibinin vasıfları, terbiyeye dair edepler açıklanır. Fütüvvet sahibi peygamberlerden bahsedilir. Kişiyi fütüvvetten düşüren haller sayılıp, fütüvvetin kısımları açıklanır. Şedd ve şalvarla ilgili erkan beyan edilir. Fütüvvet ehlinin asitanesi ve kıyafetleri hakkında bilgi verilir. Edepler bahsinde sofra adabı, sofra çıkarmak ve yemek yeme adabı anlatılır.' (Sarıkaya, 2002: 5)
Necm-i Zer-kûb Fütüvvetnamesi: Eser, Necm-i Zerkûb diye bilinen Necmüddin Ebû Bekr Muhammed b. Mevdûd Tahir-i Tebrîzî'nin Farsça olarak yazdığı fütüvvetnamedir. 'Mukaddimeden sonra altı fasıl ve bir baba ayrılan eser, fütüvvetin tarif ve tavsifiyle başlar. Sahibde bulunması gereken şartlar, fütüvvetin sınıfları, şürbîliğin senedi ve tuzlu su içmenin adabı açıklandıktan sonra, fütüvvetin kimlere verilip kimlere verilmeyeceği açıklanır. Mürüvvet ve fütüvvet ilişkisi, mürüvvete dair kelam-ı kibar nakledilir. Daha sonra edepler bahsi, su vermek, sofra çıkarmak ve abdest bozmağa dair edepler sıralanır.' (Sarıkaya, 2002: 4-5).Fütüvvetnamenin mal fütüvvetinden bahsedilen bölümünde, Hz. Ali'nin dört dirhemi olduğu ve bunları da ihtiyaç sahiplerine -birini gizli, öbürünü açıktan, birini gece, öbürünü gündüz- dağıtması üzerine, 'Mallarını gece gündüz, gizli ve aşikarolarak verip yoksulları doyuranların ecirleri, rableri indindedir ve onlara ne korku vardır, ne hüzün.' (Bakara/274) ayetinde bildirilen mertebeye ulaştığı rivayet edilir. Ayrıca eserde Hz. Ali ve ailesinin kapılarına gelen bir yoksula kendi yiyeceklerini verdikleri için üç gün üç gece iftar yapamadıkları da rivayet edilerek iyilik yapmak ve paylaşmak erdeminin önemi üzerinde durulur (Gölpınarlı, 2011: 213-214)
Görüşmek üzere fütüvvetnamelere devam edeceğiz YA SELAM
Sosyal Medya hesablarımız: youtube/İbrahim Yerlikaya
twitter @muabbiri facebook/ibrahim yerlikaya
instagram/değişim uzmanı
[1] Bazı Fütüvvetnameler Ve Şecerenameler Işığında Hz. Ali Salahaddin Bekki Enis Yalçın