MÜSLÜMANLAR iş, ticaret, çalışma, iktisat, sanayi, finans faaliyetlerini ve hayatını mutlaka İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, büyüklerin islamî uygulamalarına uygun ve mutabık hale getirmekle mükelleftir=yükümlüdür. Bunu yapmazlarsa gerçek Müslüman, gerçek dindar olamazlar, dünyayı İslama göre tanzim ve imar edemezler.

Ticaret ve iş ile ilgili faaliyetler Dinin, Kitabullahın, Sünnetin ve Şeriatin, tasavvufun=dinî ahlakın kontrolünden çıkarsa; sapıklıkların, azgınlıkların, zulümlerin, haksızlıkların önüne geçilemez ve sonunda Müslüman toplum dejenere olur ve batar.

İman etmiş olacak, namazını kılacak, orucunu tutacak ama ticaretinde ve işinde Şeriatin hükümlerini, kurallarını, adab ve erkanını uygulamayacak bir Müslüman düşünülemez. İslam bir bütündür ve hayatın her safhasında ve vechesinde onun emirleri, yasakları, hükümleri uygulanmalı, öğütlerine riayet edilmelidir.

Hiçbir Müslüman tacirin, sanayicinin vahşi kapitalizm ve ibahacı (her şeyi mubah gören) liberalizm yollarında yürümesi caiz değildir.

Ecdadımız eskiden iş ve ticaret hayatını âhilik teşkilatı, Fütüvvet ahlakı ile tanzim ediyordu.

Zorla, devlet terörüyle Batılılaştırma ile birlikte bu kurumlar ve kültür yıkılmış, sonunda Türkiye Müslümanları kaos ve anarşi içine düşmüştür.

Artık ülkemizde, yüzde yüz olmasa da din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti var. Müslümanlar inançlarından, görüşlerinden dolayı ezilmiyor, ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp zindanlara atılmıyor. Bu hürriyeti ganimet bilerek eski ahîlik teşkilatını, Fütüvvet Ahlakını bugünün şartlarına ve kontekstine göre canlandırmalıyız.

Üniter bir Ümmet yapısı olmadığı için maalesef bu hizmet yapılamıyor.

Âhiliği ve Fütüvvet ahlakını canlandırmak için yeterli medenî İslam kültürüne sahip olmak gerekir. Bu iş camilere hoparlör koyup avaz avaz 100 küsur desibel bağırtmaya, şadırvanlardan şar şar sular akıtmaya, camilere paralı hela yapmaya benzemez. İşin ilmini bilmek, kültürüne vakıf medenî ve vasıflı Müslümanlar olmak gerekir.

Müslümanlar fütüvvet ahlakına sahip olmazsa, fütüvveti hayata uygulamazsa bugünkü rezaletleri, istismarları, soygunları, dolandırıcılıkları, üç kağıtçılıkları, kokuşmayı, pislikleri önlemek mümkün değildir.

Çok basit yazacağım. Fütüvvet ne demektir?

1. Fütüvvet ahlakına sahip bir börekçiye gidiyorsunuz, börek yiyorsunuz. Tadı damağınızda kalacaktır. Fütüvvetli olmayanlar böyle nefis börek yapamayacaktır. Hem lezzetli, hem de uygun fiyatlı. Dükkandaki hizmet de harika.

2. İş ve ticaret hayatına fütüvvet ahlakı ve zihniyeti hakim olursa, cuma ezanı okununca bütün dükkanlar ve işyerleri kapanır ve herkes camiye gider.

3. Patronlar, işverenler şefkatli baba, çalışanlar hürmet eden evlat olur.

4. İşten, ticaretten, sanayiden para kazanıp zengin olanlar azmaz, kudurmaz, dağıtmaz, mütevazı ve iffetli bir hayat sürer.

5. Faizcilik, tefecilik ortadan kalkar.

6. Sabah siftah yapan dükkan sahibi, ikinci müşteriyi, henüz siftah yapmamış komşusuna gönderir.

7. Haram yenmez.

8. Haram rantçılık yapılmaz.

9. İhalelere fesat karıştırılmaz.

10. Zekat Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak verilir. Hiçbir miskin ve fakir yardımsız kalmaz, perişan olmaz.

11. Gelirlerin bir kısmıyla sadaka verilir, hayır hasenat yapılır.

12. Toplumdaki azgınlıkların, fuhşiyyatın büyük kısmı önlenir; ahlak fazilet iffet hakim olur.

13. Fütüvvet ahlakına göre faaliyet gösteren işyerleri birer mektep ve tekke olur, oralarda vasıflı Müslüman yetişir.

14. İş, çalışma hayatına uhuvvet-i islamiye hakim olur. Fabrikada işçilere ne yemek çıkıyorsa, fütüvvetli patron da aynı yemekleri yer. İşçiler ve personel türlü, bulgur pilavı, sütlaç yerken patron hazretleri mayonezli lüfer, trüflü pilav, zeytinyağlı enginar, dondurmalı ve frambuazlı çîzkek yemez.



(İkinci yazı)

Köy Evime Giderken

MEVLANAKAPILI merhum antikacı Kemal bey anlatmıştı: Osmanlının son, Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul surlarından sonra bağlar, bahçeler, bostanlar başlar, hattâ buğday tarlaları bile görülürmüş.

Geçen hafta Şile taraflarındaki köy evime gittim. Yüz kilometre boyunca bir tek buğday ekili tarla görmedim desem mübalağa etmiş olmam.

Tarlalar, araziler artık ekilmiyor. Köylülerin bir kısmı arazilerini iyi parayla yazlıkçılara satıyor, aldığı parayla betonarme evler, apartmanlar yaptırıyor, otomobil alıyor, lüks cep telefonu ediniyor. Tarım, bağcılık, bahçecilik, bostancılık, arıcılık (Nâdir istisnalar dışında) terkedilmiş vaziyette. Çok az miktarda tek tük seralar gördüm.

Yirmi sene önce evimin civarındaki tarlalarda buğday ekiliyor, ekinler olgunlaşınca Adapazarı tarafından biçer döğer makinaları kiralanıp getirilip hasat yapılıyordu.

Artık köylerin çoğunda ev fırınlarında ekmek yapılmıyor. Eskiden her evin fırını varmış. Şimdi devlet her köye yeni fırın yaptırıyor. Ne lüzumu var?

Köylerde gerçek yoğurt, gerçek ayran, köy tavuğu yumurtası, köy peyniri bile bulamazsınız.

Eskiden buralarda her köyünde el dokuması tezgahları vardı. Onlar da yok olmuş.

Her yer kahvehane dolu…

En ummadığınız yerde marketler açılmış.

Genç nüfus çok azaldığı için nice köy okulu kapanmış, binaları harap halde duruyor.

Köyden Gebze’ye gitmiş bir hanım hafta tatilinde annesini ziyaret için köye gelmiş, gezerken cep telefonunu düşürmüş, oradaki tanıdıklarımdan biri telefonu bulmuş, sahibine iade etmiş. Üç bin liralık çok lüks bir telefonmuş!

İstanbuldan Şileye ulaştıran yol, bazı yerlerde gidiş geliş altı şeritli bir otoyol. Rantçılar ileride bu yörenin dağlarını taşlarını, vadilerini imara açıp büyük voliler vurmak istiyor.

Yol üstü hayli gözlemeci dükkanı var. Hiçbirinde, evet bir tekinde bile gözleme, ayran, çay fiyatı yazmıyor… Dükkanının önüne, içine niçin fiyat tarifesi asılmıyor?..

Arazi spekülasyonu almış yürümüş. İleride buradan Üçüncü Dördüncü Köprü yolu geçecek, tarlalar çok çok çoook kıymetlenecek deniliyor.

Bendenizi sevindiren bir konu da var: Cuma namazını Tek(k)e köyünde kıldım. İmam çok güzel hutbe okuyordu. Cami girişinde haftanın bazı günlerinde tefsir, hadîs, ilmihal dersleri yapıldığı yazılıydı. Namaz bitince Bilal hocayla tanıştım. Yeniçağalı merhum Ekrem Doğanay hocanın talebesiymiş. Ekrem hoca ehl-i sünnet taraftarı ve müdafii değerli bir din hizmetkarıydı. Kıymetli kitaplar yazmıştır. Bendeniz Gerede cezaevinde yatarken ziyaretime gelmişti. Allah ona rahmetiyle muamele buyursun.

Kış fırtınaları evimin eski köy kiremitlerini altüst etmiş, içeriye yağmur suyu akmış. Ağır bir rutubet ve küf kokusu vardı. Sobayı yakmağa çalışırken, bacası kurumla dolmuş, feci şekilde tüttü. Biraz ileride yazlığı olan Mustafa bey, Şişe Cam fabrikasından emekli olmuş, bendenize yardımcı olacağını vaad etti. O becerikli bir vatandaş, elinden her şey geliyor.