Bu yazıda Fahri Kur'an Kursu Öğreticileri’nin sıkıntılarını, 5188 sayılı yasayla özel güvenlik görevlisi kolluk kuvvetlerinin yardımcısı olarak nitelenmesi sonucu ortaya çıkan haksızlıkları, Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan (grup elemanı olarak geçen) kadrosuz sağlıkçıları gündeme taşıyacağım.

Bu yazıda Fahri Kur'an Kursu Öğreticileri'nin sıkıntılarını, 5188 sayılı yasayla özel güvenlik görevlisi kolluk kuvvetlerinin yardımcısı olarak nitelenmesi sonucu ortaya çıkan haksızlıkları, Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan (grup elemanı olarak geçen) kadrosuz sağlıkçıları gündeme taşıyacağım.

Hakikaten öyle yürekten dua ediyorsunuz ki 4/d kadrosu bekleyen işçi kardeşlerim de sizler de tez zamanda insanca bir yaşam için hakkınız olanı alırsınız. Bunu diliyorum.

Fahri Kur'an Kursu Öğreticileri'nin sıkıntıları ile başlayalım.

Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak yetişkinlere, gençlere ve çocuklara kadrolu eğitimcilerin gitmedigi köylerdeki kurslarda Kur'an-ı Kerim ve dini bilgilerin tedrisatı için giden fahri öğreticiler kadro almak istiyor.

Neden kadro almalılar? Bu soruya kendilerinin direk verdiği cevap şu şekilde;

'Ülkemizin dört bir yanında misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaştığını görmekteyiz. Bizler müminler olarak İslam dininin yaygınlaşmasını ve ebedi olarak bu topraklarda hüküm sürmesini isteyen gönüllü kişileriz.

Bizim gitmediğimiz her yerde İslam dinimizin eksiklikleri, kadın cinayetleri, ihmal, istismarlar, yolsuzluklar vb. görmekteyiz. Tüm bu sorunların yaşanmaması için Cumhuriyetin 100. yılında bizlerin bulundukları yerde hizmet sürekliliği esastır.

'Sizin en hayırlınız Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir' düsturu ile yaşayan Kur'an-ı Kerim hadimleriyiz.

Ülkemizin en ücra köşesinde dini tedrisat verirken hiç bir özlük hakkımız, iş güvencemiz yok.

Aldığımız maaşların 1/3 oranı yol parasına gidiyor. Bizler milletimizin emrinde daimi olmak istiyoruz.

Haftalık 20 saat ile evimizi aylık 6500/7000 TL gibi rakamlarla geçindirmeye çalışan eğitimcileriz.

Görevde olan, olmayan toplam sayımız 25 bin…

Gayretimiz sağlam bir neslin yetişmesi!'

Evet hakikaten çok önemli bir görev üstlenmişler, onların da kadroya geçme istekleri kadar doğal bir şey yok.

Yerlerine resmi bir Kur'an Kursu hocası gelince işlerine son verilmesi, hasta olunca ücretlerinin kesilmesi büyük haksızlık.

Çok düşük maaş almalarına rağmen en ücra köylere 'Peygamber Efendimizin sancağını taşıma şerefine layık olmaya çalışıyoruz.' diyerek giden bu güzel insanların duasını almak umarım bu işin sorumlularına da nasip olur.

Hak ediyorlar sonuna kadar.

Diğer bir problem ise 5188 sayılı yasayla özel güvenlik görevlisi kolluk kuvvetlerin yardımcısı olarak nitelenmesi sonucu ortaya çıkan haksızlıklar.

Soruyorlar 'Madem bizler yardımcı kolluk kuvvetleri yardımcısıysak neden en az memur maaşına tabii tutulmuyoruz?'

Onlarda çok haklı!

Kendilerinin müdürlüğü yok zabıta müdürlüğüne bağlandıkları için de mobbing ve baskılara maruz kalmak onları çok üzüyor.

'Müdürümüz zabıta, amiri müdür yardımcısı zabıta, amir zabıta, şef zabıta, zabıta kendi işini güvenliğe yaptırıyor. Yapmadığımız zaman önce yer değişikliği, en uzak noktaya yollanıyoruz, geceye sürgün ediliyoruz sonra en ufak bir hatada tutanak tutuluyor. İşten soğutup istifa etmemiz, etmediğim zaman ise bu tutanaklar ile iş aktine son veriliyor.

Sadece tek bir soru soracağım: Mecburlar mı?

Hayır değiller. O zaman yapılması gereken belli, öyle değil mi?

#YardımcıHizmetlerSınıfı müjde bekliyor. 140 bin YHS'li ve ailesi bir defaya mahsus öğrenim durumuna göre GİH ve THS sınıfına geçmek ve verilen sözler tutulsun istiyor.

Bana konuyu aktaran kardeşim ve 18 arkadaşı Türkiye'nin birçok ilinde pandemi döneminde Adalet Bakanlığı'na sözleşmeye bağlı hizmet üzerinden alınan işçilerden biri.

Pandemiden önce mahkumların çalıştığı yere pandemi nedeniyle başlamışlar.

Fakat şu an da dışarıdan elemanlar alındığı için işsiz kalmakla yüz yüzeler. İşlerini kaybetmek istemiyorlar. Aileleri, evlatları var ve ortada 3 yılı aşmış emekleri bulunuyor.

Her türlü işi yapıyorlar ve 'devlet bizlerin de işini elinden almasın' diyorlar.

Onlar da Adalet Bakanlığı taşeron işçileri…

'İnsana kendi ülkesinde ikinci sınıf insan olarak davranılması çok ağır

Ben şirket işçisi zabıtayım.'

Böyle diyor diğer bir kardeşim.

Ve şöyle devam ediyor;

'Fotoğrafta zabıtalar var birbirlerinden hiçbir farkı yok ancak sosyal haklar, maaşlar arasında uçurum var.

Oysaki ikisi de aynı işi yapıyor hatta şirket işçisi daha çok çalıştırılıyor. Biri memur 30 bin TL maaş diğeri 13 bin TL maaş alıyor.

Bizim yanımızdaki memur dışarıda yemek yerken biz onların yanında yemek parasını karşılayamayacağımız için yemiyoruz.

Onlar izine çıkıyor biz maaşımız eksilmesin diye izine çıkmak için on kez düşünüyoruz.

Memur arkadaşlarımız daha önceden maaşları iyi oldukları için ev alabildiler şu an çoğunun evi var, kira dertleri de yok ama bizler eğer babadan kalmadıysa çoğunluk kiradayız, eşit işten fazlasını yapıyoruz ancak eşit ücret almıyoruz.

Kadrolu olmadığımız için yapılan mobbinglere katlanmak zorunda kalıyoruz. Biraz daha iyi kazanabilmek için hafta sonu, bayram seyran demeden mesaiye gelmeye çalışıyoruz.

Diğer belediye işçileri arkadaşlarımız da aynı durumda hepimiz ek iş yapmak zorundayız.

Zabıta üniformasını çıkartıp merdiven silen de var temizlik müdürlüğünde çalışıp mesai sonrası çöpleri karıştırıp çeşitli meteryaller toplayan da çünkü geçinmek zorundayız.'

Onlar ne istiyor? Adalet ve insanca bir yaşam.

Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan grup elemanı olarak geçen kadrosuz sağlıkçılar. (Hemşire , ebe, tıbbı sekreter ve temizlik personelleri) Onlar da kamu kurumunda kamu hizmeti veriyor ancak kamu haklarından faydalanamıyorlar.

Sıkıntılarını şu şekilde dile getiriyorlar;

'Sağlık Bakanlığına bağlı bir kurum olsa da hekimlerimizin işveren olduğu bir sistem üzerinden mesleğimizi icra ediyoruz. İşverenlerimiz doktor arkadaşlarımız olduğu için işten çıkarma kararı da kendilerine ait. Bu durum iş güvencemizin olmamasına neden oluyor ve kadrosuz çalışanlar olarak yıpranmış durumdayız. Aynı kurumda aynı kamu hizmeti veriyoruz ancak arada kadrolu çalışan arkadaşlarımızla farklılıklarımız var. Maaşlarımız, özlük haklarımız aynı değil. Yer değişikliği , ilave tediye, promosyon ve giyim hakkı gibi birçok sosyal haktan mahrumuz.

Aldığımız maaşlar asgari ücret ya da çok azı. Bu maaşla gelişen ve değişen Türkiye şartlarına uyum sağlamakta güçlük çekiyoruz, hem bizler hem ailelerimiz tükeniyoruz. Burada kazandığı maaşla (asgari ücret ya da daha az) çocuklarına bakan, ev geçindiren arkadaşlarımız var. Bildiğiniz üzere pandemi döneminde bizler olağanüstü bir çaba harcayarak kadrolu arkadaşlarla aynı kamu hizmetini ve birlik beraberlik mesajları verdik. Yoğun bir mesai ile işimizi severek icra ettik, şimdi de gündemde olan sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi kapsamına ASM Grup Elemanlarının da dahil edilmesini istiyoruz . Daha önce uygulamaya geçirilen kadro çalışmasında bizler dahil edilmemiştik. Şu an da tekrar boyle bir konu gündeme gelmişken tekrar unutulmak istemiyoruz.

Ayrım gözetmeksizin devlet güvencesi altına alınmak, özlük haklarının verilmesi, buna bağlı olarak da maaşlarında iyileştirme yapılması talepleri.

Onlar doktor arkadaşlarını iş arkadaşı olarak görmek istiyor.

'Biz bir ekibin değerli çalışanlarıyız birlikte çok güzel işler yapıyoruz , sağlığı korumak ,iyilik halinin devamlılığını sağlamak adına fikir alışverişinde bulunabiliriz ancak oturup maaş konuşmamalıyız. Her gün işimize işten çıkarılma korkusuyla gitmek istemiyoruz. Bu düzene dur diyecek olan devlet büyüklerimizdir. Kendilerinden mağduriyetimizi görüp konuyla ilgili çözüm bekliyoruz.

İşten çıkarılmak korkusuyla görev tanımımızda olmayan işleri de yapmak durumunda kalıyoruz ancak bunun karşılığında hak ettiğimiz bir çalışma hayatına kavuşabilmiş değiliz.

2023 yılının başında bir çalışmanın olduğu söyleniliyordu, askıya alınan bu çalışmanın tekrar gündeme gelmesini istiyoruz. Devlet büyüklerimizden gelecek "Kadro" haberini bekliyoruz. Bizler devlet kurumunda çalışan ancak kadrosu ve sağlıkçı sıfatı olmayan maaş kırıntısıyla hayatını idame etmeye çalışan diplomalı sağlıkçılarız.

Ortadaki adaletsizliğin giderilmesi, emeğimizin karşılığını almak için ASM Grup elemanları olarak bakanlık bünyesine dahil edilmek istiyoruz.'

Eşitlik, adalet ilkesinin egemen olduğu, emekçiye emeğinin ve hakkının verildiği…

Kurum içerisinde farklılaştırılmaların giderildiği bir çalışma hayatı!

Devlet kurumunda çalışan herkesin devlet himayesi altına alındığı bir gelecek istiyorlar.

Çok haklılar, sürekli iş kaybetme korkusu ve hakkını alamama düşüncesi içerisinde yarınlarından endişe ediyorlar.

Bugün sıkıntılarını paylaştığımız kardeşlerimizin hepsi de ortak bir noktada birleşiyor.

Adalet ve insanca bir yaşam. Evine, ailesine güzel bir yaşam sunmak.

Onların sıkıntılarını gidermek boyun borcu…

Ve devlet olarak bunu yapacak güçteyiz.

Bir an önce dilerim hepsine bekledikleri müjdeli haberi vermek de bizlere nasip olur.

Dedim ya o yürekten duaları yok mu, dünyalara bedel!