MÜSLÜMANIM, mü’minim elhamdülillah… İman bana Allahın lütf ve ihsan
etmiş olduğu en büyük nimettir. Ömrüm ölümüme, (Allahın lütf kerem
inayet ve rahmetiyle) imanla bitişirse (günah ve isyanlarım
yüzünden bir miktar ceza çeksem de) kurtulacağım inşaallah.
Kur’an, Sünnet, Cemaat, Sevad-ı Âzam, Cadde-i Kübrâ
Müslümanıyım.
Allahı kemal sıfatlarıyla sıfatlı bilirim, noksan sıfatlardan
tenzih ederim.
Rab olarak O’dan razıyım. Yalnız O’na ibadet ederim, yalnız O’dan
yardım dilerim. Beni O yarattı, dönüşüm O’nadır.
Allahın kadim Kelamı olan Kur’an benim kitabımdır, Kitab olarak
ondan razıyım.
Nebim ve Seyyidim âhir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa
aleyhisselamdır. O, hayatta benim için en güzel örnek ve
modeldir.
Dinim, Allahın Kur’anda “Allah katında (hak ve makbul din İslamdır)
buyurduğu Din-i Mübin-i İslamdır. Din olarak İslamdan razıyım.
İslam’ın dışındaki muharref dinleri, ideolojileri, düzenleri,
sistemleri, (…)izmleri kabul etmem, benimsemem. Din olarak, nizam
olarak, sistem olarak, hukuk olarak İslam bana yeter.
Dinim İslamdır, milletim İslamdır, medeniyetim İslam.
Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) Ashab-ı Kiramını, onlardan
sonra gelen Tâbiîni, üçüncü kuşak Tebe-i Tâbiîni dinde örnek ve
önder kabul ederim ve onların yolundan giderim.
Peygamber Efendimizin Ehl-i Beytini sever ve tutarım.
Bundan bin dört yüz yıl önce cereyan etmiş üzücü hadiseler
dolayısıyla; Kur’anda övülmüş Ashaba dil uzatmam, olup bitenlerin
hesabını ahkemülhâkimîn olan Allaü Tealaya havale ederim.
Din konusunda bir anlaşmazlık çıktığı zaman Sêvad-ı Âzam’a tâbi
olurum.
Allahın, Resulünün, Kitabullahın, İslamın, Şeriatın düşmanı
Deccalları, kezzabları, Süfyanları, Nemrud ve Firavunları sevmem;
onlara Allah için buğz ederim.
Kur’anın, Sünnetin, Dinin, Şeriatin kesin hükümlerini bırakıp,
onlara uymayan aykırı yorumlara kulak asmam.
Kesin zahir hükümler varken, bâtinî yorum yapmam, aykırı hükümler
çıkartmam.
Yetmiş küsur bâtıl, bozuk, hatâlı fırkayı; Kurtuluş Fırkası olan
Ehl-i Sünnet ve Cemaat ile bir tutmam.
Bütün Müslümanlar Kur’anda birleşsin isterim derken, Kur’anın doğru
yorumunun Ehl-i Sünnetinki olduğunu da beyan ederim.
Din ile dünyanın ayrılmasını kabul etmem.
Dünyevîliği, sekülarizmi küfre götüren büyük sapıklık olarak
görürüm.
Mü’minleri kardeş bilirim. Mü’min olan bir kimsenin zatına,
bütününe buğz ve düşmanlık etmem; mütecahir fasıksa sadece ondaki
günaha karşı olurum.
Allah Kur’anda “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurmaktadır.
Ben Din ve Şeriat konusunda Ümmetin bilenlerine tâbi olur, kendi
kafamdan yorum yapmam, hüküm çıkartmam.
Fıkıh ilmi olmadan iki rekat doğru düzgün namaz kılınamayacağını
bilirim ve dinimi hayata dört hak fıkıh mezhebinden birine tabi
olarak uygularım. Dördü de haktır, esasta usulde temelde birdir,
birbirlerini sapıklıkla suçlamazlar.
İnanç konusunda sapıklıklardan, mücessime, müşebbihe tuzaklarına,
aşırılığa düşmekten kurtulmak ve itikadımın sahih olması için Ehl-i
Sünnetin iki İmamından birine (İmam Eş’arî ve İmam Mâturidî) tabi
olurum.
Bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olduğunu Allah Kur’anda beyan
buyurmuştur. Ben de, bir Müslüman olarak Ümmet taraftarıyım.
Ümmetin başında, mü’minlerin kendisine biat ve itaat etmesi gereken
râşid ve âdil bir Halife bulunmasının gerekli olduğunu
bilirim..
Din konusunda, ucu Resullerin Seyyidine uzanan sahih ve kopuksuz
icazetleri bulunan muttaqi ve rasih ulema ve fukahayı dinler,
İslamı Kur’anı Sünneti Şeriatı muamelatı ahlakı onlardan
öğrenirim.
Mü’min kardeşlerimi ve (savaş hileleri dışında) insanları taqiyye
ve kitman yaparak aldatmam. Resulullah efendimizin “Bizi aldatan
bizden değildir” buyurmuş olduğunu hatırımdan çıkartmam.
Kavmimi kabilemi, ailemi sever, onlara hizmet etmek, yararlı olmak
isterim ama Müslümanlar arasında ırkçılık ve ayırımcılık
yapmam.
Mutezile fırkasının hatalı olduğunu,
Râfiziliğin bozuk olduğunu,
Batinîlerin yanlış yolda olduğunu Kelam ilmine istinaden iyi
bilirim.
Mezhepler kalksın, bütün Müslümanlar Kur’anda birleşsin sözünün
temelsiz ve hayata uygulanması mümkün olmayan parlak bir edebiyat
olduğunu bilirim.
Beş vakit namazı terk edip şehvetlerine uyanların din konusundaki
talimat ve öğütlerine kulak asmam.
Şeriata uygun olmak şartıyla tarikatı ve tasavvuf kabul eder,
evliyaurRahmana çok hürmet ederim.
Şeriata aykırı halleri olan fasık facir dall ve mudil kimseleri
veli kabul etmem.
Şeriata aykırı halleri olan kimselerde olağanüstü bir hal görülürse
bunlara keramet demem, istidrac derim.
Mü’minlerin ve Müslümanların Allah katında derecesinin
yüksekliğinin (Kur’an-ı Kerime istinaden) ancak taqva ile olduğunu
bilirim.
İslam dininin yüksek üstün ahlak dini olduğunu; ahlaksızın (zahiren
dindar görünse bile) gerçek dindar olmadığını bilirim.
Dünya ve insanlığa selametin ancak İslamla, Kur’anla, Sünnetle,
Şeriatla geleceğini; başka kurtuluş, felah ve necat yolu olmadığını
aynelyakîn bilirim.
Müslüman olduğum için bütün azgınlıklara, ahlaksızlıklara, bilhassa
lükse ve israfa, zinaya, ribaya, şeytanî yüksek ihtişamlı binalara
karşıyımdır.
Başta Türkiye olmak üzere, bütün İslam dünyasının birleşmesini,
Birleşik İslam Devletleri (BİD) kurulmasını isterim.
Tefrikaya, bölünmeye, parçalanmaya, çekişmeye yol açan bütün fitne
ve fesatlara karşıyım.
Müslümanlara, 19’uncu asırda Kafkasyada Ruslarla mücadele etmiş
büyük mücahid İmam Şamil hazretlerini örnek lider olarak
gösteririm.
Din konusunda İbn Sebe’leri, sarıklı Farmasonları, münafıkları,
müraileri, iki kimliklileri, ehl-i dünya ulemayı, sahte mücahitleri
önder kabul edenleri kınarım.
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, bunların biri dışındakiler
Cehennemliktir. Kurtulacak olan Fırka-i Nâciye benim ve ashabımın
yolundan gidenlerdir” sahih hadisini bilirim ve bu yüzden, Fırka-i
Nâciye olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde
bulunmaktayım.
Allah’a sonsuz hamd ü senalar, şükürler olsun.
Resulullaha salat ve selam ederim.
Selef-i sâlihîne dualar…
Başlangıçtan günümüze kadar gelip geçmiş bütün ulemaya, fuqahaya,
evliyaya, sâlihlere, ihlaslı hizmetkarlara, gerçek şehitlere,
muhlis gazilere selam olsun.
Günahkar da olsalar, ölümleri ömürlerine imanla bitişmiş olan
herkese selam ve dua ederim.
Din-i Mübin-i İslama hizmet eden halifelere, sultanlara
kumandanlara, idarecilere, hâkimlere selam…
Muhlislere, âbidlere, zâhidlere selam selam selam…
Bu yazıyı İstanbul arzında kaleme aldığım için Darü’l-Hilafe’nin
mânevi valisi Mihmandar-ı Resulullah Ebu Eyyub el-Ensarî
radiyallahu anh efendimize hassaten selam.
Osman Gaziye, oğlu Orhan’a, Murad Hüdavendigar’a… Fatih Mehmed
Han’a… Hatemü’l-Hulefa Sultan Abdülhamid’e, Selatin-i âl-i Osmanın
hepsine hepsine selam.
Yakındaki ve uzaktaki, ölmüş veya sağ, kuzeydeki güneydeki doğudaki
batıdaki, dillerini anladığım veya anlamadığım bütün mü’min
kardeşlerime selam...
İman, İslam, Kur’an, uhuvvet, Ehl-i Sünnet ve Cemaat ne büyük
nimettir bize.
Şükürler olsun.