EĞİTİMİN ÖNEMİNE BİR BAKIŞ

Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı Sayın Alparslan Durmuş “Oyna Keşfet Öğren” konulu bir mülakatında şu önemli açıklamayı yapmıştı: Sadece çocukların değil, hepimizin dikkat, odaklanma ve ilgi sürelerimiz çok kısaldı. Bir kere oyun, en başta bunu taze tutabilmeli. Ortalama bir zekâdaki çocuk en fazla üç beş öğeyi zihinsel sürecine alıp eş zamanlı olarak yönetebilir, bunu da dikkate almalı. Çocuğun ilgisini çekecek şeyleri düşünmek gerekiyor.” Aynı mülakatta ayrıca şu önemli gerçeği de vurguladı: “Başarılı kitaplar çıkartma konusunda potansiyelimiz oldukça yüksek. Ancak maddî dayanma gücü eksikliğinden yeteri kadar yerli içerik üretme imkanı oluşmuyor.”

Okuduğumda heyecanlanmıştım. Dedim ki eğitimin en acı gerçeğini de ülke dertlerini de bilen bir Başkan geldi nihayet. Kendimce alanımda faydalı olabilirim belki diye de müfredatlı ilgili makaleler yazdım köşemde, ilettim ilgililere. Şimdi de kesinleşen müfredatı incelemeyi sürdürüyor, tespitler yapıyorum. 40 yıllık tecrübemle hangi uygulamaların ne sorunlar yaratabileceğini ayrıntılarıyla dile getirmeye çalışacağım kısmet olursa.

Liselere giriş örnek sorularını da inceleyip hakkında İşmüfredat Eğitimi yazısını yazmıştım. Sorular güzeldi. O sorulara cevap verebilecek eğitimi verilebilmek, kesinleşen yeni müfredatla mümkün mü? Bu köşeden mayıs ortalarında başlayacağım dizi yazılarımla gerekçeli olarak açıklamaya çalışacağım. 81 ilde temas halinde olduğum meslektaşlarımla istişarelerimi sürdürüyorum. Amacım eleştirmek değil, sürekli gelişime katkı çabası önerilerimi karar makamlarına arz etmektir.

16 yıldır eğitim yönetimi halktan sürekli akan eleştirilerin odağında. Sayın Cumhurbaşkanımız, eğitim ve kültürde ilerleyemedik yakınmasını nereden almıştı? İnanıyorum ki zatıalileri hayatının her anında halkın sesini duyma derdinde.Teog kaldırılsın talimatını da halkın nabzından aldı kanısındayım. Halkın taleplerine tercüman olmak, böylece de yöneticilerin işini kolaylaştırmak adına bilirkişi eğitimcilerin de katkısı millete olan borçtur. En azından bildiklerini, yaşadıklarını tebliğ etmelidir tecrübe sahibi her eğitimci. Bunun sorumluluğuyla yazdım hep, yazacağım da.

Sayın Bakan da çok güzel bir açıklama yaptı: Eğitimin amacı özgüveni artırmaktır. Kendini ifade etmeyi sağlamaktır. Bu sözlerin önemi büyük. Kutluyorum Sayın Bakanı. Bugüne kadar gördük, yaşadık: “Çok çalış, Öğretmeni iyi dinle, Sus, Gürültü yapma, Önüne dön, Saygılı ol, İtaat et…” sözleriyle dola dola ülke yönetme durumuna gelenlerin millet önündeki gündemine bakalım hele! Bakarsak daha iyi anlarız eğitim sistemimizdeki temel anlayışı, Sayın Bakanın sözlerine göre dönüştürme gereğini.

Seçim kararı sonrasında partilerin mensupları birbirlerini tahrik diliyle suçlamaya başladı yine. Hainin, düşmanın ekmeğine yağ sürercesine kullanılan suçlama, karalama ve 12 Eylül öncesi bölünmeye yol açan çatışma dili zirvede. Çok yazık!

Darbecilerin yönetimde olduğu 1981’den beri söyledim geliyorum: Bu milletin Adalet ve Kalkınma Davası hep düşman tuzağı hile, aldatma en çok da iç çatışma senaryolarıyla dumura uğratılmıştır. Lütfen tarihi tekerrür ettirmeyelim.Vicdanlarımıza şunu soramıyor muyuz Allah aşkına, millet aşkına? Ne yapacağını anlatmak yerine kanıtsız suçlama ve tahrik dilini kullanan kendisinden kuşku duyduğu mesajını da vermiş olmaz mı? Kim seçime nasıl girerse girsin, dilediği gibi de kendini ifade etsin kardeşim! Böyle bir gündemle milleti meşgul etmeye ne lüzum var? Siz milletin dertlerini bilin, davasına sahip çıktığınızı anlatın yeter. Ama yook! Ego, hırs rahat durmuyor; ille gerginlik ille çatışma! İşte size millî barış kültürü yaratma yolunda görev yapması gereken eğitimin önemi!

Millî değerler eğitimini çok önemsediğini duyduğum Sayın Alparslan Durmuş’a gelecek nesillere egoyu, hırsı değil; kendini ifade etme özgürlüğü ve empatiyi benimsetici hayatta gerekli bilgileri kullandıran müfredat eğitimi kazandırmasını dilerim. Allah bu yoldaki herkese başarı nasip eylesin!