Asr Suresinde Yüce Allah (cc) “Asr’a yemin olsun ki, insan hüsrandadır” beyanında bulunuyor. Asr, “zaman, çağ ve ikindi vakti” manasına gelir. Evet, soruyorum şimdi: Allah niçin Asr’a yani zamana yemin etmektedir? İnsan neden hüsrandadır? Gelin önce surenin tamamını bir mütalaa edelim, daha sonra bu iki sorunun cevabını açıklamaya çalışalım.

Asr Suresi’nin tamamı şöyledir: “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir).”

Bu sureden anlamamız gereken şu olmalı değil mi: Zamanın kıymeti bilinmez ise, gençlik iyi değerlendirilmez ise, Allah yolunda harcanmazsa, geriye yaşlılık kalır ki, acınası haldeki yorgun ve solgun bir beden kalır ki, o da olsa olsa bir hüsrandır. Gerçekten de, zaman geçmiştir, gençlik gitmiştir, “elde hüsran kalmıştır.”

Zamanı geri getirmek ve gençliği tekrar elde etmek mümkün mü? Hayır. Ve elde yalnızca pişmanlık kalmışsa durum çok çok fecidir. (Allah bu duruma düşenlerden eylemesin. Çok acı ve elim bir durum bu.) Ancak, bir insan zamanı Hak ve sabır doğrultusunda yaşarsa o kişinin yaşlılığı da, gençliği de elbette sevinç ve kazançtır. Böyleleri için hüsran sözkonusu değildir. (Allah bu gruba girenlerden eylesin)

İlim ve irfan yolunda yürüyen ve adalet ve merhametle iş gören her insan, kaç yaşında olursa olsun, isterse 100 yaşında olsun, her daim gençtir. Sevgili Peygamberimiz Efendimiz hiç yaşlanmadı, O (asm) her daim gençti.

Ve ilim ve irfan yolunda yürümeyen ve adalet ve merhametle iş göremeyen her insan, kaç yaşında olursa olsun, isterse 30 yaşında olsun, her daim yaşlıdır.

 Ebu Cehil her daim yaşlıydı. Bu durumda mü’min için yaşlılık yok, kafir için de gençlik yoktur. Evet, durum şu: “Vaktin kıymetini bilenler için gençlik ve yaşlılık diye bir ayrım yoktur. Vaktin kıymetini biliyorsan her daim gençsin, bilmiyorsan kaç yaşında olsan da hep yaşlısın.”

Evet, yazıma bu tespitlerle ve bu gerçekleri ifade ederek başladım. Maksadım vakite, gençliğe ve sağlığa dikkat çekmektir.

Zaman, süre, mühlet, ömür ve vakit en önemli değerdir. Gençlik ve zindelik en büyük kuvvet ve zenginliktir. Sağlık ve afiyet insanın en kıymetli varlığıdır.

Bunlar birer gerçek iken ne vaktin, ne ömrün, ne gençliğin ve ne de sağlığın farkında değiliz. Ancak bunlar elde gittiğinde değerlerini anlıyoruz.

Bu hususta Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) şu hadis-i şerifleri bir gerçeğin en veciz ifadesidir.

“İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: “Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1)

Evet durum bu, hakikat bu kadar açıktır.

Ancak özellikle gençler boş vakitlerinin , sağlığının ve zindeliğinin arkındı bile değiller.

“Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse.” Bu meşhur bir sözdür ve büyük bir hakikati ifade eder. Eğer, bilinçli ve eğitimli değilsek, gençken bilmeyiz ve bazı değerlerin farkına varmayız. Yaşlılıkta farkına vardığımızda da iş işten geçer.

Ancak, şuurlu, bilgili ve geleceği gören gençleri çocukluktan itibaren yetiştirmek de mümkündür. Bize düşen, bilinçli, ferasetli ve bilen gençler yetiştirmektir.

Bunu derken gençliği yaşamış, zamanın çoğunu harcamış ve orta yaşları geçmiş bir insan olarak, geçmişe bakarak ve tecrübelerime dayanarak konuşuyorum.

Daha açıkçası “gençlikten mahrum” birisiyim şimdi. Bu mahrumiyeti gençler anlamayabilir. Şu an bunu anlamasalar da, ömürleri varsa, gelecek zaman içerisinde elbette anlayacaklar. Ancak erken anlasalar daha makbuldür ve daha güzeldir.

Heyhat! Şu durumu insan yaşadıkça ve yaşlandıkça daha bariz bir şekilde farkediyor.

“Bu Dünya sahnesinden gelip de geçiyoruz.”

Bu hakikati Ünlü İngiliz şair Shakespeare da şöyle ifade ediyor:

“Bütün dünya bir sahnedir.
Ve bütün erkekler ve kadınlar, sadece birer oyuncudur.
Sahneye çıkarlar, rolünü oynarlar ve giderler.”

Evet Shakespeare böyle seslenmiş ve bende şöyle sesleniyorum.

Herkes sahnede olduğunu unutmasın ve meleklerden alkış almaya baksın. Bunun için vaktini iyi değerlendirsin ve her anının kıymetini bilsin. İyilik ve doğruluk üzere olsun. O takdirde melekler o kişiyi alkışlar.

İnşallah vaktimizi, Allah’ın (asm) emrettiği ve Sevgili Peygamberimizin (asm) tavsiye ettiği bir şekilde değerlendiririz. İnşallah sağlığımızın kıymetini biliriz ve inşallah gençlik olarak geleceğe güvenle bakmak için vaktimizi planlı ve en ideal şekilde kullanırız.

Bu dilek ve temennilerimle yazımı sonlandırmadan önce, yazımın başlığına uygun bir söz ile , bir dua ile huzurlarınızdan ayrılıyorum.

“Madem bu Dünya’ya bir sahne dedik. Tiyatrodaki oyuncular sahnedeki performanslarını en üst seviyede tutarlar ve vakti, zamanı ve süreyi çok dikkatli ve çok hassas bir şekilde kullanırlar. Sahnedeki oyuncuların bir tek saniyelerini boşa geçirmeye ve verilen senaryonun dışına çıkmaya ne hakları vardır ve ne de bunu akıllarından geçirirler.  Herkes rolünü en güzel şekilde oynar ve sahneden alkış alarak ayrılır. Biz de sahnedeyiz ve sahneden ayrılırken, (yani ölürken) meleklerden alkış alarak bu Dünya’dan ayrılalım, inşallah.”

“Meleklerden alkış almak, ancak Allah’ın emirlerine ve Sevgili Peygamberimizin (asm) tavsiyelerine uymakla mümkündür..

Ey Allah’ım! Bize Dünya sahnesinden meleklerin alkışlarıyla ayrılmayı nasip eyle. Amin