Bu yazıda 4 uluslararası ve 6 ulusal gündeme dair 10 hususta görüş ve düşüncelerimi okuyacaksınız. Önce uluslararasından başlayalım.
1-Gazze ve Kudüs: Ümmet’in onuru, bilinci, direnişin sembolü ve imtihanımız. Ümmet’te bilinç kaldı mı? Daha doğrusu Ümmet kaldı mı? Ümmet kalmadıysa, bilinci yoksa, onuru, direnişi ve imtihanı, yalnızca bir avuç onurlu, imanlı ve bilinçli Filistinli Müslümanlar mı temsil ediyor? Elbette bu tam olarak böyle değil. Elbette Filistin’de özellikle Gazze’de onurlu bir avuç Müslüman direniş timsalidir ve gururumuzdur. Ancak Ümmet Coğrafyasında, Mısır’dan Afganistan’a, Libya’da Irak’a, Fas’tan Endonezya’ya, Pakistan’da Türkiye’ye, her Ülkede bilinçli mü’minler, mücahid Müslümanlar var. Bulundukları Ülkelerde az da olsalar var. Ruhunda şehadet arzusu ve zihninde Ümmet şuuru olan her Müslüman’a selam olsun. Ancak Ümmet Coğrafyasındaki Devletleri yönetenler şuur ve şehadet arzusu yönünden Müslümanları temsil konumunda değiller. Özellikle petrol zengin Arap Ülkelerinin liderleri (lidercikleri) utanç duyulacak insanlar. Allah (cc) onları kahretsin. Arap Ülkelerinin zengin Kralları korksa da, onlar bir şey yapmasa da, terörist siyonist İsrail, elbette, elbette yenilgiye uğratılacaktır. Çünkü bu Kur’an’da haber verilen bir zaferdir. Kıyamet’ten önce son zaferimiz bu olacaktır. Zaten Hadis-i Şerif var: “Müslümanlarla Yahudiler çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudi taşın, ağacın arkasına saklanacak, bunun üzerine o taş, o ağaç Yahudiyi kovalayan kimseye, ‘Ey Müslüman! Arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür!’ diyecek. Yalnız garkad ağacı bir şey söylemeyecek; çünkü o Yahudilerin ağaçlarındandır.” Kudüs, kurtarılacaktır. Kudüs’ü kurtarmak Müslümanlara bir görevdir. Biz Müslümanların şu kıyametten önceki son dönemde namaz, abdest, oruç, zekat, hac, kelime-i şehadet, adalet, emr-i bil maruf, nehy-i anil münker (iyiliği yaymak, kötülüğü yasaklamak) gibi vazifeleri arasında yer alan bir görevidir. Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın şu sözü hakikattir: “Kudüs, bir coğrafi mesele değil, imani bir konudur.” Bizim Kudüs sevdamız imanımızdan gelir.
2-Donald Trump: ABD’nin siyonist Başkanı. Evangelist sapkın görüşlere sahip siyonistlerin adamı, terörist İsrail yardakçısı Trump. Böyle laga-luga, böyle dengesiz bir siyasetçi yeryüzüne gelmedi. Dengesiz alçak Trump, meydanı boş bulmuş bir halde Filistinlilere zulmediyor. ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump, tüm Dünya’ya beladır. Allah kurtarsın.
3-Suriye ve Ahmet El Şara: Bizim için adeta iç gündem kadar mühim ve hayati bir konudur Suriye’deki gelişmeler. Kesinlikle Suriye, kendi haline bırakılmamalıdır. Suriye, bizim Ülkemizin güvenliği açısından en mühim bir konudur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan ve MİT Başkanı Sayın İbrahim Kalın’ın Suriye konusundaki diplomatik çaba ve çalışmaları her türlü takdirin üstündedir. Sağolsunlar. Bu vesileyle belirtmiş olayım, Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmet El Şara’nın tavrı ve çalışmalarını olumlu bulmaktayım. Ülkesinin tüm halkını kapsayıcı ve kucaklayıcı tavırları alkış topluyor.
4-Ukrayna-Rus Savaşı: Bu savaş konusunda da Ülkemiz, aktif bir rol oynamaktadır ve savaşın sona erdirilmesine çalışmaktadır. Ukrayna, tarım ve madencilik alanlarında çok mühim zenginliğe sahiptir. Avrupalılar ve ABD, Ukrayna konusunda olaya menfaat açısından bakarken, Türkiye bu savaşın bitmesi için insani bir yaklaşım sergilemektedir. Uluslararası ilişkilerde ve dış politikada örnek Ülke, Türkiye’dir.
5-Hayat pahalılığı: Ülkemizin en birinci meselesidir. Hayat pahalılığı ve ürünlerdeki suni (yapay) zamlar, vatandaşı canından bıktırdı. Ramazan Ayı yaklaşıyor, mübarek günleri dahi zam ve ürünlerde hayali nedenlerle fiyat artışları için fırsat bilen kan emicilere, vatandaşın cebine el uzatarak haksız bir şekilde zenginleşenlere göz açtırılmamalıdır. Devletimizin tüm kurumlarını ve özellikle de Ticaret Bakanlığını bu hususta göreve çağıyorum. Sırf denetimlerle bu hususta çözüm sağlanamaz ve çare bulunamaz. Ticaret Bakanlığı denetim yapmasının yanı sıra vatandaşlara ürünlerin gerçek fiyatları ve abartılmış fiyatlar hakkında bilgi sağlamalı ve sürekli şekilde gündemde, haberlerde konuya dikkat çekmelidir.
6-Gençlerde mesleksizlik: Her genç üniversite bitirmek zorunda değildir. Ancak her genç meslek sahibi edilmek zorundadır. Sürekli, yeni üniversite açarak gençlerin işsizlik sorunu çözülemez. Gençlerin kolay yoldan zengin olma ve Devlet memuru olup da üretkenlik değil kadrolu-garantili işe sahibi olma arayışı yerine geniş iş sahaları ve gençleri üretkenliğe teşvik edici çalışmalar yapılmalıdır. (Mesela, yurt dışından, ithal edilen her mal ve hizmet yerine gençler o mal ve hizmetin Ülkemizde üretilmesi, için özel teşvik sistemi ile eğitimlerle, iş başı eğitimleriyle üretkenliğe yönlendirilmelidir. Mesela, Ülkemizin altı-üstü doğal madenlerle doludur. Gençler madenciliğe yönlendirilmelidir: Madencilik yalnızca bazı kesimlerin rant kapısı olmaktan çıkartılmadır ve genç madencilerin sayısı artırılmalıdır.)
7-Ahlaksız TV dizileri: Ahlaksız televizyon dizileri hakkında çok yazdım ve o dizilerin yayından kaldırılmasını çok talep ettim. Maalesef, yayından kaldırılmadığı gibi daha rezil TV dizileri yayına giriyor. Şunu hassaten belirtmek durumundayım. Hiçbir televizyon dizisini seyretmiyorum. Ancak basından duyuyor ve izliyorum. Mesela, biraz önce internet medyasından okudum ve öğrendim. Şakir Paşa isimli ahlaksız TV dizisi hakkında RTÜK harekete geçmiş ve yayın durdurma ile para cezası uygulamış. O TV dizisinde aile yapımıza uygun olmayan onlarca sahneler varmış. Devlet kurumları seyirci mi olmalı bu durumda? Bence RTÜK, o tür dizileri oynatan kanalları kapatmalı. Yani yayın durdurma cezası değil, TV kapatma cezası gereklidir.
8-Trafik kazaları ve trafikte kavgalar: Bu hususta da onlarca yazı yazdım. O yazdıklarımın özeti şudur: “Trafikte nice nice kul hakkını ihlal edildiğini bizzat gözlemliyorum. Yapmayın, etmeyin ve kul hakkına riayet edin. Allah’tan korkun ve Kul’dan utanın. Ahirette hesap gününü düşünün. Ben İslami davranmam ve ben çağdaşım diyorsanız da “saygılı olun ve sözde değil, özde medeni olun.” İşte bu noktalara herkes dikkat etse, inanın trafik bir cehennem olmaz. (Maalesef, günümüzde Ülkemizde trafikte seyreden araç sürücüleri için artık trafik bir cehennem.) İnsan, trafikte araba sürmeye korkuyor. Herkes birer sürücü değil de sanki birer canavar gibi. Dost acı söyler, maalesef durum bu. Durum bu da çözüm ne? Çözüm sert ve katı kuralları bir an önce TBMM’de yasalaştırarak çıkartmaktır. Trafikte kavga edenlerin ehliyetlerine el konulmalı ve trafikten men edilmelidir. Dikkatsiz araba süren ve kazalara neden onalar için de aynı tedbir şarttır.
9-Gençlerde maneviyat noksanlığı: Gençler çok duygusuz ve mekanik oldular. Maalesef, internet, cep telefonu ve sanal oyunlar üçgeninde boğulan ve girdapta olan gençlerimizin birçoğu manevi yönden bomboşlar. Bu boşluğu gidermek için yeni tedbirler ve güncel çözümler gereklidir. Gençlerimiz adalet ve hak noktasında çok hassaslar. Buna önem veren Hocalar, gençlere nasihat etmelidir. İslam’ın bir adalet ve Hak dini olduğunu anlatmalıdır.
10-TÜSİAD: Zenginler kulübü ve tuzu kuruların üye olduğu bir dernektir TÜSİAD. 1970’li yıllarda kurulmuş ve o tarihten bugüne dek, 50 yıl, yarım asır “hep borusu ötmüş”, hükümet kurmuş, hükümet devirmiş TÜSİAD, artık bir kağıttan kaplan. Ne pençesi var, ne tırnağı var. Zavallılar unutulmuşlardı. Eskiden, özelikle de 28 Şubat sürecinde, 1996-1997 arasında adeta gündem belirleyen ve arkasına aldığı vesayetçi cuntacı askerlerle Milletin tepesinde ve özellikle “mütedeyyin dindar insanların ensesinde boza pişiren TÜSİAD, baskıcı ve ant-demokratik TÜSİAD, yine sahnede.” Ancak bu sefer etkileri olmadığı gibi, silahları ters tepti ve gündem oluşturmak isterlerken kendileri gündem oldular ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras, hakkında soruşturma açıldı ve Savcılığa ifade verdiler. Adıgeçen tuzu kuru zenginler yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı. “Nereden nereye” diyesi geliyor insanın. Bir zamanların kartalları, artık serçe bile değiller. TÜSİAD hiçbir zaman Milli ve yerli duruş sergilemedi. Hep Batıcı oldular. Ancak, çok güvendikleri Batı ve Avrupa, artık kendilerine sahip dahi çıkamıyor. “Güvendikleri dağlara karlar yağmış.
Evet, 10 başlıkta onlarca kelam eyledim. Daha doğrusu bu yazdıklarım, kelam eylemek değil, “inlemek ve dert dökmektir.” Derdimi döktüm. Dertli dertli inledim.
Zaten benim köşe yazılarım, kitaplarım ve şiirlerim birer inlemedir. Yunus Emre ne diyor: “Derdi olan iniler.”
Allah (cc) bu inlemelerimi ve bu söylediklerimi birer sevap haline getirsin ve iki cihan saadetimizi nasip eylesin.
Vesselam.