Domuz, Kur’ana göre pistir, necistir, adı üstünde domuzdur.
Domuz bulduğu her türlü pisliği, bu arada insan pisliğini iştahla
yer.
İslam Şeriati domuzun etini, derisini, domuzdan çıkartılan
jelatini, ilaçları ve diğer bütün domuzlu maddeleri haram
kılmıştır.
Ülkemizde büyük sayıda domuz çiftliği vardır.
Bu domuzlar halkımıza dana eti olarak yedirilmektedir.
Artık bazı marketlerde açıkça domuz eti ve kıyması
satılmaktadır.
Lüks otellerde domuz pirzolası satılmaktadır.
Bu otellerin ızgaralarında domuz eti ile sığır eti birlikte, yan
yana, yağı ve suyu birbirine karışarak pişirilmektedir.
Bazı Müslümanlar böyle otellerde lüks ve israflı iftar ziyafetleri
vermektedir. Bu ziyafetlerde domuz yiyen papazlar ve patrikler de
bulunmaktadır.
Hz. İsa efendimiz (Selam olsun ona) kesinlikle domuz
yememiştir.
Pakistanda zuhur etmiş, sapık fikirleri yüzünden ülkesinden
kovulmuş bozuğun bozuğu bir ilahiyatçı, Kur’andaki üç yüz küsur
kesin ayetin hükümlerinin bugün geçerli olmadığı iddia etmektedir.
Acaba domuz yasağı da mı bu tarihsel hükümler içindedir?
Siyasî iktidar her nedense, Müslüman halka domuz eti, domuz yağı,
domuzlu ilaç tükettirme işini kökünden kesip halletmemektedir.
Birkaç ayda veya yılda bir kere, bir firmaya, otele (hamamın
namusunu kurtarmak kabilinden) baskın yapılmakta, sonra mesele eski
halinde, eski hamam eski tas bırakılmaktadır.
Evet tekrar ediyorum:
İlaçlarda domuz vardır.
Şekercilik, pastacılıkta domuzlu maddeler
kullanılmaktadır.
Bazı sucuklara, salamlara, sosislere, kıymalara domuz
karıştırıldığına dair yoğun rivayetler vardır.
Bunca domuz çiftliğinde yetiştirilip piyasaya dana eti olarak
sürülen domuz etleri…
Domuz derisinden yapılan ayakkabılar ve deri eşya.
Domuz domuz domuz.
Haram haram haram.
Domuz etini ve domuzlu malzemeleri yiyenler, istemeseler ve
farkında olmasalar bile domuzun tesirinde kalıyor.
Domuz yiyenler domuzlaşıyor.
Domuzlu insülin ilaçları.
Domuzlu mide ilaçları.
Domuzlu pastalar ve şekerlemeler.
Domuzlar.
Domuzcular.
Domuzlaşanlar.
Maddî menfaat ve para için her haltı yiyenler.
İnsan pisliği yiyen domuzların etlerinde kekremsi bir tad
oluyormuş!
• (İkinci yazı)
Şeyhler Hocaefendiler Cemaatler Tarikatlar
Bir cemaate, bir tarikata, bir şeyhe, bir üstada bağlı olan bir
genci sahiplenmek doğru değildir. Onun yetiştirilmesi cemaatine,
tarikatına, şeyhine aittir.
Bir yere bağlı olan bir genci sahiplenmek edebe, terbiyeye aykırı
olur.
Bir kimseye veya cemaate bağlı bir kimseye, büyüğünün izni ile
herhangi bir konuda, mesela edebiyat, tarih, sanat, kültür
konularından birinde ders verilebilir. Lakin meşrebine
karışılmaz.
Bir mürşid-i kâmile bağlı bir kimseyi kendine çekmeye çalışmak bir
tür hırsızlık ve o kimsenin nasibini engellemek olur.
Şeyhi hakikî şeyh değilse, yine de kapmaya çalışılmamalıdır.
Duyulursa fitne, fesat ve düşmanlık olur.
Müslüman gençlerin beyinlerini yıkayan, onları yetiştirmeyen,
fanatik zombiler ve militan robotlar haline getiren, onları irşad,
tenvir ve tekmil etmeyen kimseler ve gruplar aleyhinde konuşulursa
büyük fitne zuhur eder.
Bu konularda şahıs ve topluluk ismi vermeden anonim
konuşulmalıdır.
Mesela gerçek şeyhe intisab eden büyük nimete kavuşmuş olur, sahte
şeyhe intisab eden belasını bulmuş olur gibi…
Kendilerine bağlanan gençlere Kur’an ve Sünnet itikadını sahih
şekilde öğretmeyen cemaat ve şeyhlerde hayır yoktur.
Genç müridlerine beş vakit namazı dosdoğru kıldırmayan cemaatlerde
hayır yoktur.
Gerçek şeyhe intisab eden yüksek İslam ahlakı ile ahlaklı olur.
Hak bir tarikata veya cemaate ham bir kişi olarak intisab eden,
olgun bir Müslüman haline gelir.
Bir cemaatin, tarikatın, şeyhin, üstadın doğru yolda olup olmadığı;
mürid ve bağlıların ahlakından, edebinden, terbiye ve kibarlığından
anlaşılır.
Bir şeyhin müridi, dervişi, talebesi gıybet ediyor, yalan
konuşuyor, iftira atıyor, kabaca hakaret ediyor, sövüp/ sayıyor,
kendini beğeniyor, Müslümanları ötekileştiriyorsa onda hayır
olmadığı anlaşılır.
Terbiyeli bir Müslüman, benim şeyhim veya cemaatim çok iyidir,
öteki cemaat ve şeyhlere de hürmet ederim demelidir. Benim şeyhim
ve cemaatim çok iyi, ötekiler berbat diyorsa pişmemiş hamın
tekidir.
Terbiyeli şeyhin müridi de terbiyeli olur.
Hakikî şeyhler, kendilerine intisab eden Müslümanları olgun, kâmil,
müeddeb, nezih hale getirir. Gelmezlerse tard ederler.
Hiçbir müridin, kendi cemaat ve tarikatına mensup olmayan diğer
Müslümanlara karşı saldırgan olmaya, düşmanlık etmeye hakkı
yoktur.
Olgun bir mürid, şeyhini tenkit eden bir Müslümana en fazla
nasipsiz diyebilir ama her hâl ü kârda iman kardeşliği bağlarını
kopartmaz.
Ölçü şudur: Müridini göreyim, şeyhini bilirim.
Müridler, muhibler, dervişler aynadır, onlarda şeyhleri
görünür.
Olgun Müslüman, olgun şakird, olgun derviş, olgun muhib, olgun
müntesib yetiştiren bütün mürşidlerin, şeyhlerin, üstadların,
ağabeylerin ellerinden hürmetle öperim. Müstecab duaları üzerimize
sâyeban olsun.