İnşallah, bir yol kazasına uğramazsak 2023'te dünyanın 10. Büyük
gücü olacağız. Hedefimiz ve azmimiz böyle. Hâlihazırda ilk 20'nin
içinde, 16-17 aralığındayız. 10. Büyük güç olma yürüyüşümüzden,
böylesine yüksek bir hedefimiz olmasından dolayı memnunuz. Bu,
artık kimsenin vazgeçemeyeceği, millî ve millete mal olmuş bir
hedeftir.
Şu resmettiğimiz bir gerçektir.
Ne var ki aynı gerçeğin bir de diğer yüzü var:
Eğer; 27 Mayıs darbesi yapılmasaydı Türkiye, Cumhuriyetin 50. yılı
olan 1973'te olmasa bile 2 Bine varmadan 10. Büyük kuvvet olmuş
olacak, bugün 2023 için daha ileri hedefleri konuşacaktık.
1839 Tanzimat ve 1923 Cumhuriyet arasındaki Osmanlı devlet hayatını
mahveden iki büyük ihanetten biri, Sultan Abdülaziz Han'ın darbe
ile tahttan indirilerek katledilmesi, diğeri de Sultan Abdülhamid
Han'ın 31 Mart 1909 darbesiyle tahttan indirilerek Selanik'te bir
Yahudi’ye ait bir köşke sürgüne gönderilmesidir. Sultan Aziz'in
suçu devletin dış borçlarını kapatma noktasına gelmesi ve donanmayı
açık denizlere çıkartmak üzere olmasıydı. Açık denizlere çıkamayan,
uzak kıtalarla ticaret yapamayan bir devlet, büyüyemez veya
büyüklüğünü koruyamaz. Sultan Abdülhamid'in suçu ise Sultan Aziz
sonrası kısa dönemdeki çarpıklıklarla iflas etmiş hazineyle teslim
aldığı devleti tıp, bayındırlık, demiryolu, eğitim gibi alanlarda
sür'atle kalkındırmasıydı. Bir suçu daha vardı. Filistin'de
İstikbalin İsrail devletine müsaade etmemişti. Bu sebeple Alatini
Köşkü O'na inadına zından yapıldı. Bu iki Hakan'ı Jöntürk ve
ittihatçı ahmaklarla masonlar ve düveli muazzama hal etti. Sadrazam
Talat Paşa'nın masonlukta üstadı azamlık derecesine kadar gelmiş
olması ve bugün bile biyografisinden söz eden bazı ansiklopedilerin
dini hanesinin karşısında "Bektaşilik" yazması çok şeyi ifade etse
gerektir. Garip olansa Ermeni intikam militanları tarafından
Berlin’de öldürülünce Cumhuriyet hükümetinin ailesini maaşa
bağlamasıdır. Halbuki aynı yıllarda Hanedan yurt dışına
sürülmüştür, hem vatan hasretine ve hem de 5 kuruşa
muhtaçtırlar.
Cumhuriyet döneminin ihanetlere başlangıç olan darbesi ise 27 Mayıs
1960'tır. Yine Masonlar, Kemalistler, kara cübbeliler, kara
kalemliler ve kara postallılar ve düveli muazzama imalatı olan bu
kanlı darbe, ona-buna karşı değil doğrudan doğruya halkın sevgilisi
Başvekil Adnan Menderes'e karşı yapılmıştır. Merhum Menderes'in
suçu da aynıdır. Türkiye'yi kalkındırmak. Camiler açılıyor, ezan
asli sesine kavuşuyor, vatandaş insan olduğunu hatırlıyor, ticaret,
iktisat ve bayındırlıkta hamleler yapılıyordu. Ezilmiş, horlanmış,
garip vatandaşlar, köyden şehire, küçük şehirden büyük şehire,
Adnan Menderes'in açtığı yollarla gelmişlerdir. Turgut Özal
zamanında İstanbul başta olmak üzere illerimizde yapılan hamleler
27 Mayıs olmasaydı daha evvel gerçekleşecekti. Boğaziçi Köprüsü tâ
Sultan Abdülhamid Han'dan beri gelen bir projedir. Bu sebeple bu
köprüye O'nun ismi verilsin diyoruz.
27 Mayıs 1960 uluslararası intikam projesi, 12 Mart 1971, 12 Eylül
1980 ve 28 Şubat 1997'nin tetikleyici sebebidir. Esas zelzele 27
Mayıs'tır. Böylece içtimai yapının nevri dönmüştür. Sonrakiler
artçı sarsıntılardır. Tamamının ortak tarafı kalkınmamıza,
büyümemize, yerli hamlelerimize, dinimize ve bizi biz yapan ne
varsa hepsine düşmanlık edilmesidir. İğfal, hile, yalan, saptırma
iç ve dış çalışmalarla o boyutlara vardılar ki mankurtlaşan öz
gençliği, öz ordusu, basını, sendikası ve maalesef cemaat
zannedilen örgütü ve partisi ile bu millete, onun hedef ve
değerlerine karşı 27 Mayıs 1960-17-25 Aralık 2013 arasında savaş
açıldı, mühendislerimize varıncaya kadar öldürüldü...
Tanzimat öncesine, III. Selimlere kadar uzanmayıp da Sultan Aziz'e
darbenin yapıldığı 30 Mayıs 1876'dan başlarsak; 1876-2013
arasındaki millî bünyemiz hançerlerle delik-deşiktir. Kalkınmamız,
ancak aralarda fırsat buldukça olabildi.
İşte...
Bu sebeple...
Görüldüğü gibi.
Anlaşılması gerektiği gibi...
Küresel güçlerle onların içerdeki kuklalarının oyunlarını bozmak,
yollarını kesmek, başa kuzgunların değil devletin geçmesi
için...
Mutlaka...
Ama; mutlaka..
1982 darbe anayasası değişmeli ve Türkiye 1938-2010 aralığı hariç,
tarihinin bütün dönemlerinde olduğu gibi yeniden, behemehâl
Başkanlık nizamına geçmelidir. Yeni Türkiye'de yeni Türkiye düzeni
kurulacaktır. Arkasından bu kadar ağır konuşulan Kenan Evren,
toprağa verilirken O ve arkadaşlarının eseri bir yamalı bohça darbe
anayasasıyla yola devam etmek abestir. Çürümüş bir anayasa ile
yarınlar fethedilemez.