Tarih boyunca dış düşmanlara karşı kahramanca çarpışmışız ama iç ihanetler bizi kemirmiş. Bunu bilen dış düşmanlar ise hep içimize nifak sokmuş.
Tarih boyunca dış düşmanlara karşı kahramanca çarpışmışız ama iç ihanetler bizi kemirmiş. Bunu bilen dış düşmanlar ise hep içimize nifak sokmuş.
Osmanlıyı hatırlayalım.
Taht kavgaları, isyanlar, darbeler...
Yıl 1446... Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın kışkırtmasıyla Yeniçeriler, genç Padişah, geleceğin Fatih’i II. Mehmet’e karşı ayaklandılar. Çocuk denecek yaşta olmasına rağmen devlette çift başlı görünümün olumsuzluğunu gören II. Mehmet, babası II. Murat’a “Padişah sizseniz görevinizin başında olun, bensem, emrediyorum ordunun başına geçin” diyerek tezgahı bozdu.
Yıl 1622... Padişah Genç Osman’ın icraatından rahatsız olan Yeniçeriler saraya kanlı bir baskın yaptılar. Tahtan indirilmesi yetmedi, Genç Osman’ı Yedikule zindanlarında katlettiler.
Yıl 1648... Ayaklanan Yeniçeriler Sultan İbrahim’i tahttan indirerek boğdular.
Yıl 1687... Görevleri aynı zamanda Padişahı da korumak olan Kapıkulları ayaklandılar. IV. Mehmet, 7 yaşında iken babasına yapılan darbe sonrası oturtulduğu tahtı yine bir darbe ile bırakmak zorunda kaldı.
Yıl 1703... Ayaklanan Yeniçeriler, Edirne’deki II. Mustafa’ya karşı ayaklandılar. Padişah tahttan çekildi. Kısa bir süre sonra da vefat etti.
Yıl 1730... Patrona Halil isyanı. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve bazı vezirler boğduruldu. Padişah III. Ahmet tahttan çekilmek durumunda kaldı.
Yıl 1807... Kabakçı Mustafa isyanı. Nizam-ı Cedid adı altındaki orduda yenileşme hareketinden hoşnut olmayan Yeniçeriler Kabakçı Mustafa’nın önderliğinde ayaklandılar. Padişah III. Selim, tahtı bıraktı; yaklaşık bir yıl sonra katledildi.
Yıl 1808... Darbe ile tahta geçen IV. Mustafa isteklerinden bıktığı darbecileri tasfiye edeyim derken bir başka darbeye maruz kaldı. Yeniçerilerin desteğiyle tahtı devralma planları yaptığı gerekçesiyle boğduruldu.
Yıl 1826... Ordudaki yenileşmeye karşı çıkan Yeniçeriler ayaklandı. Padişah II. Mahmut halkı Sancak-ı Şerif’in altında toplanmaya çağırdı. Yeniçeriler bu direnç karşısında dağıldı. Bir hatt-ı hümayunla Yeniçeri Ocağı kapatıldı. Bu karar, “Vak’a-i Hayriye” (hayırlı olay) diye anıldı.
***
Yeniçeriliğe son verildi ama darbeler bitmedi.
Yıl 1876... Bir süredir Osmanlı, balkanlardaki batılı devletlerin desteklediği iç isyanlarla boğuşuyordu Bulgar isyanı üzerine Avrupa Devletleri Osmanlıya baskıyı artırdı. Medrese talebeleri kışkırtıldı, gösteriler haftalarca sürdü. Mithat Paşa ve Serasker Hüseyin Avni Paşa öncülüğündeki batı yanlısı Yeni Osmanlılar başroldeydi. Taşkışla ve Gümüşsuyu kışlasındaki askerler ve Harbiye Mektebi öğrencileri harekete geçirildi. Dolmabahçe sarayı kuşatıldı. Şeyhülislam Hayrullah Efendi’den alınan fetvayla tahttan indirilen Padişah Abdülaziz, bilekleri kesilerek katledildi.
Yıl 1909... 31 Mart Vak’ası. Başta İngilizler olmak üzere batılılar, Ortadoğu ve İslam alemi üzerindeki planlarına set çeken Padişah II. Abdülhamit’ten rahatsızdılar. Ermenilere yaptırdıkları suikastta amaçlarına ulaşamamışlardı. Bu kez İttihatçıları kullandılar. Önce İngiliz destekli Derviş Vahdeti’nin kışkırttığı bir grup harekete geçirildi. Ömrünü İslam’a hizmete adamış II. Abdülhamit’e karşı “şeriat isteriz” diye ayaklandılar. Selanik’ten gelen İttihatçı Hareket Ordusu isyanı bastırdı ama II. Abdülhamit, tahttan indirildi. Padişaha karşı yapılan isyanın mağduru yine Padişah olmuştu.
Akıbet malum... Sonunda koskoca bir devlet tarih sahnesine gömüldü.
***
Yeni Türk devleti kuruldu ama darbeler bitmedi.
Yıl 1960... 27 Mayıs darbesi. Türkiye’de demokrasinin önünü açan II. Dünya Savaşı sonrasının yeni süper gücü Amerikalılar, halkın büyük desteğiyle üç dönem iktidara gelen Demokrat Parti’nin “kontrolden çıktığını” düşünüyordu. Türk hükümetinin Rusya ile yakınlaşmasından rahatsızlık duymuşlardı. Öğrenci olayları, iç karışıklıklar ve sonunda darbe... Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı...
Yıl 1971... Demokrat geleneğin yeni siyasi çatısı Adalet Partisi halkın desteğiyle iktidarda. Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in Rusya ile iyi ilişkiler başlatması üzerine kirli oyun yeniden sahneye konuyor. Öğrenci olayları, gençlik hareketleri... Ardından askerlerin 12 Mart Muhtırası...
Yıl 1980... 12 Eylül darbesi. 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatından sonra yine Türkiye’nin kontrolden çıktığına inanan “dost”larımız boş durmadılar. Siyasal istikrarsızlık körüklendi. Öğrenci olayları sağ-sol çatışmasına dönüştürüldü. Terör tırmandırıldı. Halk bıktırıldı. Ordu, emir-komuta içinde yönetime el koydu. Amerikalıların “bizim çocuklar”ı işi başarmıştı.
Yıl 1997... Halkın seçimlerde birinci yaptığı Refah Partisinin Doğru Yol Partisi ile kurduğu koalisyon hükümetinin mevcudiyeti bile birilerini rahatsız ediyordu. 28 Şubat’ta toplanan Milli Güvenlik Kurulu sözde irticayı önlemek için bazı tedbirleri hükümete dayattı. Başbakan Necmettin Erbakan istifa etti, hükümet düştü. Asker yönetime el koymamış, örtülü bir darbe yapmıştı. O yüzden “post-modern darbe” denildi. Siyasal istikrarsızlık yeniden başladı.
Yıl 2007... 28 Şubat sonrasının siyasi istikrarsızlığı 2002 seçimlerinde AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesiyle sona ermişti. Türkiye yeniden düzlüğe çıkıyordu. Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktı. AK Partili bir ismin Cumhurbaşkanı olması istenmiyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt gazetecilere “sözde değil, özde laik” Cumhurbaşkanı istediklerini söyleyerek ilk sinyali vermişti. Bu görüş, 27 Nisan’da Genelkurmay’ın internet sitesinden yayınlanan bildiri ile kayda geçirildi. Askerin elektronik ortamda yaptığı bu örtülü darbe o yüzden “e-muhtıra” diye anıldı.
Yıl 2016... 15 Temmuz ihaneti. Ordu içindeki Amerikan uşaklıklarını bir dolarlarıyla belgeleyen ihanet şebekesinin darbe girişimi halkın engellemesi ile karşılaştı. Her ne hikmetse bu kez de Rusya ile ilişkilerin yeniden tamire çalışıldığı bir döneme rastlıyordu bu darbe teşebbüsü.
Yukarıda sıraladığımız darbelere ve isyanlara baktığımız zaman 15 Temmuz’da yapılan kalkışma planlarında şimdiye kadarki iç isyan ve darbelerden ilham alındığını görüyoruz. Darbe planları Amerikan filmlerindeki sahnelerle süslendi ve tatbike konuldu.
Ancak, “koyun” diye niteledikleri Türk insanının direnciyle karşılaşacaklarını hesap edememişlerdi.
“Komünistler cesurdur ama sağcılar siner, korkar, tanka çıkamaz” şeklindeki “bilimsel fetvalar”a kandılar.
Fazla Amerikanlaştıkları için Türk’ün, vatan söz konusu olduğunda canını bile teferruattan sanacak kadar asil hasletlere sahip olduğunu unutmuşlardı.
Baltayı taşa vurdular.
O yüzden, 15 Temmuz bir milattır.
15 Temmuz darbeciliğe vurulan darbenin adıdır.