Kendi ayağına kurşun sıkmak…
Almanya’dan söz ediyoruz.
Gelinen durumun, kendi ayağına kurşun sıkmaktan başka izahı yok gerçekten.
Ne kadar Türk ve Türkiye düşmanlığı yaparsak seçimlerde Alman seçmene o kadar şirin görünürüz hesabı yapıyorlardı.
Türkiye ile yıllara sari bir dostluğu bir kalemde silmekte beis görmediler.
Vur abalıya hesabı Türkiye’ye yüklendireler.
PKK yetmedi FETÖ’yü desteklediler.
15 Temmuz darbe girişimine omuz verdiler.
Darbecilere kucak açtılar.
Yeni darbe planlarına gaz verdiler.
Ne kadar Türk düşmanı varsa himaye ettiler, beslediler.
Ülkelerindeki Türklere köle muamelesi yaptılar.
Türk halkını küçümsediler.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanına hakaret ettiler.
Ülkelerinde Türk halkı ile buluşmasına müsaade etmek şurada dursun, video konferans yapmasına bile müsaade etmedikleri Erdoğan’ı akıllarınca istiskale kalkıştılar.
Türk bakanları ülkelerine sokmadılar.
Referandum sırasında “evet”çiliği yasaklarlarken gurbetçileri “hayır”a yönlendirmekte beis görmediler.
“Hayır” için belediyeler bedava salon tahsis ettiler.
Bu antidemokratik tutumları CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal’ı bile çileden çıkardı, Almanya programını iptal etmek durumunda bıraktı.
Devlet televizyonundan açıkça “hayır” kampanyası yaptılar.
Bild gazetesi “Atatürk olsa hayır derdi” diye Türkçe başlık atmakta beis görmedi.
“Evet” veren ülkeyi terk etsin kampanyası yürüttüler.
Şimdi de kalkmışlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’daki Türk seçmene yönelik olarak söylediği “Türkiye düşmanlarına oy vermeyin” çağrısını iç işlerine müdahale sayıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlara oy vermeyin gibi bir ifadede bulunmuyor ki.
“Türkiye düşmanlarına oy vermeyin” diyor.
Türkiye’ye düşmanlığın yoksa gocunmana gerek yok.
Eğer bu laftan alınıyorsan o zaman Türkiye’ye, Türk halkına düşmanlık yaptığını da kabul ediyorsun demektir.
Tabii ki o zaman oradaki Türk seçmenin oyunu da hak etmiyorsun demektir.
Oradaki Türk varlığını görmezden gelerek, ne kadar Türk düşmanlığı yaparsak o kadar Alman seçmenden destek alırız hesabı yapanlar Erdoğan’ın çağrısı karşısında yaklaşık 250 bin Türk seçmeninin oyunun seçimleri etkileme ihtimalini görünce paniklediler.
Her ne kadar şimdiye kadar kale almamışlarsa da Almanya’daki Türkler, oylarını bir parti üzerine yoğunlaştırırsa neticeye tesir edebiliyor.
2013 seçimlerinde Türk kökenlilerin yüzde 64’ünün Sosyal Demokratlara, yüzde 12’sinin ise Yeşillere oy verdiği tahmin ediliyor Hıristiyan Demokrat Merkel’in CDU’su ise Türklerin ancak yüzde 7’lik bir kesimin oyunu alabilmiş.
Yani bugüne kadarki seçimlerde Almanya’daki Türkler, yabancıların haklarına daha fazla duyarlı olduklarını düşündükleri için daha çok sol partilere eğilim göstermişler.
Yani normal şartlarda kendi çıkarlarına göre kullanmışlar oylarını.
Şimdi bu seçimlerde iş biraz değişik.
Almanya’da tercihlerini sol partilerden yana kullanmalarına rağmen Türkler dini değerlerine ve milliyetlerine bağlı.
Belki ikinci sınıf topluluk gibi görülmeleri onlardaki bu aidiyet duygularını yüksek tutuyor.
Tırmanan Almanya ve Türkiye gerginliğinin, bu kez Türk seçmeninin tercihini değiştirebileceği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısının Türk kökenli seçmenin oyunu etkileyebileceği değerlendiriliyor.
Bugüne kadar pek önemsenmeyen Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesini savunan Yenilik ve Adalet Partisi (BİG)’in bu seçimde Türk seçmeninin teveccühüne mazhar olabileceği ve seçimler sonunda kilit parti durumuna gelebileceği söyleniyor.
Türk düşmanlığını marifet sayan Cem Özdemir’in ise seçimleri ve dolayısıyla Yeşillerin genel başkanlığını kaybedebileceği ileri sürülüyor.
Tabii ki bunlar sadece varsayım.
Her şeye rağmen gurbetçinin gelecek endişesini de hesaba katmak lazım.
Ne de olsa Almanya’da yaşıyorlar ve o ülke yasalarına tabiler.
Ama ne olursa olsun Alman siyasetçilerin Türk düşmanlığının mutlaka bir bedeli olacaktır.
Ateşle oynayan sonucuna katlanacak.
Canlarının yandığı avazlarından belli.