Şimdi diyorlar ki: Genelkurmay Başkanı Hulusi AKAR darbeyi önleyecek tedbirlerin alınmasında başarısız oldu ve darbe gerçekleşti;

Şimdi diyorlar ki: Genelkurmay Başkanı Hulusi AKAR darbeyi önleyecek tedbirlerin alınmasında başarısız oldu ve darbe gerçekleşti; Eğer gerçekten darbe yapılmasına karşı yeterli önleyici tedbir alınmış olsa idi, darbe girişimi dahi yapılamazdı.

Bence bu iddia ilk önce doğru gibi görünse de çok yanlış bir tespit. Darbe risklerini önlemek, tek başına Türk Ordusunun başındaki en üst komutanların gayretleri ile olmaz. Sistemsel önlemler ve kişilerin gayretleri ile olur. Darbeyi önlemek için dünyanın en iyi sistemini kurun, Türk Ordusu’nun başındaki komutanlar sistemi bozmak için uğraşıyorlarsa, sistem darbeyi önlemez. Sistem darbeleri önlemek için gerekli tedbirleri almamışsa, Türk Ordu’sunun başındaki komutanlar darbeyi önlemekte her zaman başarılı olamayabilirler. O nedenle sistem artı sistemini meşruluğuna inanmış yöneticilerin olması ile darbeler önlenebilir.

Genelkurmay Başkanımız sayın Hulusi AKAR’ın sivil yönetime, devlete, demokrasiye olan bağlılığından şüphe edemeyiz. Çünkü darbecilerin saldırılarına maruz kalmış, yapılan işbirliği tekliflerini canı pahasına reddetmiş bir komutan’dan şüphe edilmez. Eğer işbirliğini kabul etmiş olsa idi, bu gün darbe yönetimi altında olurduk belki de. Ancak darbenin gerçekleştirilmiş olması da, darbe yapılma riskine karşı alınan önlemlerinde yeterli olmadığını gösterir. Öyle ise sorun, darbeyi önleyici sistemin kurulmasındaki yetersizliktir, Sayın Hulusi AKAR’ın demokrasiye bağlı olmaması değildir.



Kabul edilmesi gerekir ki, Türk Ordusu’nda demokrasiye ve sivil idareye bağlı, aksi durumda yapılacak tüm girişimlere karşı tepkili bu askerlerin olmasını sağlamak ise tek başına Genelkurmay Başkanlığının kurabileceği ve görevi olan bir husus değildir. Darbeyi önleyici sistemin kurulması; anayasa değişiklikleri, kanun değişiklikleri, yönetmelik değişiklikleri, toplumdaki algının değiştirilmesi gibi birçok sitem değişikliğine yönelik adımların olmasına bağlıdır. Böyle bir sistem değişikliğini tek başına iktidar dahi yapamaz. Devletin sistemi ile ilgili çok önemli değişiklikleri demokrasilerde tek başına iktidarlar gerçekleştiremezler. Köklü Sistem değişiklikleri için toplumun genel algısı çok önemlidir. Darbeleri önleyici köklü sistem değişiklikleri için iktidarın, muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, sendikaların, basının, sermayedarların, üniversitelerin ve Türk Ordusu’nun işbirliğini gerektirir. Böyle bir işbirliğinde de iktidarın öncü rolü oynaması gerekir. Bu kadar sorumluluğu olanlar içinde bir kişiye yüklenmek, çok da adil olmaz. Bizler sistemi düzeltmek için gerekli adımları attık da, Genelkurmay Başkanımız Hulusi Akar mı önledi?

İktidar da sistemin demokratikleşmesi için çok çaba göstermesine rağmen, her sistem değişikliği çabasını, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın şahsi hırslarını gerçekleştirme gayreti olarak yorumlayıp; karşısında duran muhalefetin de, darbenin önlenmesinde yeterli tedbirlerin alınmasını teşvik etmemesinden kaynaklanan sorumluluğu yok mudur? Beştepe’ye çıkmamayı siyasi bir faaliyet saymak, iktidarın sürekli diktatörlük peşinde koşmaya çalışan bir anti demokrat olduğunu savunmak, darbecilerin ekmeğine yağ süren bir hareket olmadı mı? Sen sürekli diktatörlük peşinde koşan bir iktidar var dersen, birleri de çıkar demokrasi için diktatörü, silahla indireceğim der.

Bence muhalefet 2016 yılında bir darbenin olacağını aklına bile getirmemiştir. Yapmış oldukları siyasetin, darbeciler tarafından kullanılacağını akıllarına bile getirmemişlerdir. O nedenle yukarıda anlattığım siyaset yolunu takip ettiler. 15 Temmuz darbe girişimi ile muhalefetinde akılları başına gelmiştir. Bu darbe sonucunda, en çok kendini değiştiren, muhalefet liderleri olacaktır. Çünkü bir darbenin gerçekleşmesi halinde siyasi muhalefet liderleri de, siyaset yapamayacaklardı. Bir köşede oturup sivil siyaset yolunun açılmasını bekleyeceklerdi. Zaten hep birlikte, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine giderek, ilk değişiklik işaretlerini vermişlerdir.

Demokratik sistemlerin oluşmasında, iktidardan daha çok muhalefete görev düşmektedir. Eğer iktidar yalnızlaştırılırsa, silahla onu yıkmaya çalışan birçok grup her zaman çıkacaktır. Her zaman Sayın Hulusi AKAR gibi ölümü göze alacak kadar vefalı komutanlar ile sistemin sigortası yapılamaz.

Millet olarak Allah bize yardım etti, bundan sonrada yardım eder inşallah…