*Çocuklarını doğru inançlı, iyi ahlaklı, güzeli seven, faziletli yetiştirmeyen bir toplum sürünmeye, batmaya mahkumdur.


*Okumaya ehliyeti ve liyakatli olmayan çocukları ille de liselerde ve üniversitelerde okutan bir toplumun geleceği karanlıktır. (Almanya ilköğretimden sonra imtihan yapar, ehliyeti olmayanları meslek eğitimine yönlendirir.)


*Eğitim sistemi millî kimlik ve kültüre zıt ve karşı olan bir ülke uzun vâdeli intihar eden bir ülkedir.


*Bir İslam çocuğu ancak ve ancak gerçek ve güçlü bir İslam mektebinde yetiştirilir.


*Hz. Musa aleyhisselamın Firavunun sarayında büyüyüp yetişmesi kural değil, istisnadır.


*Bir İslam mektebinin temel özelliklerinden biri, vakit namazı gelince okulda ezan okunması ve bütün öğrencilerin okul camiinde, okul imamının ardında cemaatle namaz kılmasıdır.


*Anadilini devletinin, milletinin, vatanının bir yıllık millî alfabesiyle okuyup yazamayan Müslüman bir genç harcanmıştır.


*Sağlam ve doğru bilgi ve kültürün yanında ahlak ve karakter terbiyesi vermeyen bir eğitim, eğitim değil, anti-eğitimdir.


*Ergenlik yaşından sonra oğullarını ve kızlarını karma eğitim sistemi ile okutan Müslüman bir toplum, kendi temellerini dinamitlemiş olur.


*Eğitim meseleleriyle ilgilenmeyen bir kimse medenî değildir.


*Liseli delikanlıların küçük beyefendiler, kızların ise küçük hanımefendiler olarak yetiştirilmesi gerekir.


*Öğrencilerine millî edebiyat, tarih, mantık, sanat kültürü veremeyen liseler tabela lisesidir.


*Talebesine Shakespeare’yi öğretemeyen, anlatamayan bir İngiliz lisesi düşünülemeyeceği gibi; öğrencilerine Fuzulî’yi öğretemeyen, anlatamayan, sevdiremeyen bir Türkiye lisesi düşünülemez.


*Bir ülkenin halini anlamak için yollarına, limanlarına, binalarına, havaalanlarına, otomobillerine bakma, mekteplerine, mekteplilerine bak.


*Türkiyenin Eton koleji veya eski Galatasaray Sultanisi ayarında bir tek okulu var mıdır?


*Çocuğuna doğru dürüst yazılı ve edebî Türkçeyi öğretemiyor, liselerarası dünya geometri yarışmasında ikinci olmakla öğünüyor… Akıllarından zoru var.


*Millî eğitime en büyük zararı resmî ideoloji verir.


*Yeni bir haber: Samsunda rüzgarlı ve dalgalı bir zamanda gençler denize girmek istemişler. Belediye memurları girmeyin, ölüm tehlikesi var demişler ama laf anlatamamışlar; gençler siz bize karışmayın, biz yüzme biliyoruz, bize bir şey olmaz diyerek denize girmişler. Sonuç: On beş genç dalgaların içinden zorlukla kurtarılmış, baygın ve perişan vaziyette hastahanelere yatırılmış… Bir kısım gençlerini böyle yetiştiren bir toplum ve eğitim ne kadar yetersizdir…


*Şayet bir ülkenin toplu taşıma vasıtalarında bir kısım gençler otururken, bir kısım ihtiyarlar ayakta seyahat ediyorsa orada büyük bir dengesizlik ve ahlaksızlık var demektir.


*Bir belediyeye çöpçü ve lağımcı alınacak imtihan yapılıyor. Altmış sekiz iş için 6800 kişi müracaat ediyorsa, o ülkenin eğitimi çok kötü demektir. Güçlü ve vasıflı okullar öğrencilerine teşebbüs-i şahsî, girişimcilik kültürü ve zihniyeti kazandırır. Süflî işleri yapmak için üçüncü dünya ülkelerinden işçi ithal edilir. Girişimci gençlerin bir kısmı, ortak bularak kendi işlerini kurar, girişimci olmayanlara da iş verir, ekmek temin eder.


*Kırmızı ışık… Vasıtalar bekliyor… Yeşil ışık yanar yanmaz, bir saniye bir an bile beklemeden arkadaki arabalar korna çalıyor… O ülkenin, o şehrin eğitimi çok bozuk…


*Bir ülkenin ve toplumun düzgün, iyi, vasıflı, güçlü olması için eğitiminin iyi olması gerekir. Kötü bir eğitimle beklenen düzelme, ıslah olmaz.


*Fen derslerine edebiyattan, tarihten, felsefe grubu derslerinden (psikoloji, mantık, ahlak, estetik, metafizik), sanat tarihinden ve kültüründen daha fazla önem veren, keyfiyet kültürüne hiç önem vermeyen, var gücüyle teknokrat yetiştirmek için çırpınan bir eğitim sistemi çarpık bir eğitim sistemidir. Fuzulîyi anlayamayan Türkiyeli bir mimar, hiçbir zaman iyi ve sanatlı bir bina projesi çizemeyecektir.


*En akıllı, istidatlı, idealist, vatansever, kabiliyetli çocuklarının yeterli kısmını subay, öğretmen, eğitimci, din hizmetlisi yetiştirmeyen bir düzen çarpık bir düzendir.




(İkinci yazı)


Cinayetler Çoğaldı


SARIKAMIŞTA kalp cerrahı bir profesör birkaç yerinden kurşunlanmış, hastahaneye kaldırılmış…


Zonguldakta adam gece yarısından sonra işinden evine gelmiş, bakmış ki, karısı yabancı bir adamla yatakta… Çekmiş tabancasını karıyı ve aşığını ayaklarından vurmuş…


Bu iki haber ölümsüz yaralama… Ölümle neticelenen hadiselerin haddi hesabı yok.


Birileri para kazansın diye halkı silahlandırdılar…


Ruhsatlı veya ruhsatsız… Memleket cephanelik gibi.


Düğünlerde eğlencelerde sarhoş magandalar silahlarını çekip ateşliyor. Zaman zaman bu serseri mermilerle ölenler oluyor.


İlkel insanlar silaha çok düşkün, silah tutkusu bir tür fetişizm.


Maddî zenginlik, refah, konfor arttıkça cinayetler, suçlar da artıyor. İstanbulda, Ankarada, başka büyük şehirlerimizde sık sık silahlı çatışmalar oluyor. Her şey zıvanadan çıktı.


Turizm ülkeye büyük para getiriyor. Karşılığında ahlak çöküyor.


Zenginliğin âfetleri fakirliğinkinden daha fazla ve öldürücüdür.


Mut’a nikahıyla yaşayan Sünniler olduğunu duyuyoruz.


Ülkede yüz milyarca dolarlık bir kara, haram, necis, kirli, uğursuz, belalı para birikimi var.


Riba boyumuzu aşmış vaziyette. Riba yemediklerini sananlar, dolaylı olarak ribanın tozuna, çamuruna bulaşıyor.


Birilerinin haram paralar, gelirler, servetler için caizdir fetvaları verdikleri iddia olunuyor.


Bugünkü zenginlik, lüks, israf, magandalık, bin türlü beyinsizlik ve çılgınlık keramet değil, istidractır.


İstidrac kafirlerde, münafıklarda, fasık ve facirlerde görülen harika hallerdir.


Sonları hiç iyi olmaz.