Güney sınırlarımızın ötesinde yeni bir devlet kurulmuştur. Bu bir
realitedir. Realiteler inkâr edilemez. Önemli olan bu yeni devletin
mahiyetini, içyüzünü, esaslarını öğrenmek ve bilmektir. Bu da
konunun uzmanlarının, ciddî istihbaratçıların, süper zekaların
işidir.
Bu yeni kuruluşun İsmi İslam Devleti olduğuna göre, icazetli Ehl-i
Sünnet ulamasının, fuqahasının, ziyalı kimselerin araştırma
yapmaları, raporlar hazırlamaları, fetvalar vermeleri ve halkı
bilgilendirmeleri gerekir.
On sekizinci miladî asırda Arabistanın Necd bölgesinde Vehhabîlik
isyanı çıktığı sıralarda İstanbul çok gafil avlanmıştı. O zamanın
bazı ulema ve fuqahası bu isyanı püriten bir dinî hareket
sanmıştı.
Türkiye’nin Ehl-i Sünnet Müslümanlarının, onların yüksek
tabakasının büyük kısmı Vehhabiliğin ne olduğunu hâlâ
bilmemektedir.
Güneyimizde ortaya çıkan yeni güç hakkında da kafalar son derece
karışıktır.
İlmî araştırma yapmak, incelemek, rapor hazırlamak halkın işi
değildir, uzmanların işidir.
Araştırıcılarda bulunması gereken birinci şart mantık
bilmektir.
Kelam ilmi okumamış olanlar İslam dünyasındaki gelişmelerin
içyüzünü anlayamazlar.
Vehhabîlik hareketinin esasları nelerdir?.. Bu hareketin iki
veçhesi bulunmaktadır: Siyasî tarafı, dinî tarafı. Osmanlı İslam
anlayışı ve meşrebi ile Vehhabîlik arasındaki farklar,
uyumsuzluklar nelerdir?
Vehhabîlik kendi içinde kaç kola ayrılmaktadır.
Tasavvufa taraftar, tarikat mensubu sûfî bir Müslüman; tasavvufu ve
tarikatları inkâr ve mensuplarını kafir ve müşrik ilan eden Vehhabî
bir imamın arkasında namaz kılabilir mi?
Vehhabîlik ile Haricîlik arasındaki benzerlikler ve farklar
nelerdir?
Vehhabîliğin, Haricîliğin, Mutezile’nin, Fazlurrahmancılığın
esaslarını öğrenmek o kadar zor değildir. İyi hazırlanmış, iyi
özetlenmiş olmak şartıyla on altı sayfalık kaliteli bir broşürle bu
iş halledilebilir.
Ehl-i Sünnet uleması Vehhabîliği reddeden, hatalarını gösteren
binlerce kitap yazmıştır.
Güneyimizde kurulan ve kendine İslam Devleti adını veren kuruluşun
mahiyeti, içyüzü araştırılsın demek onu benimsemek ve desteklemek
manasına gelmez. Bilmek başka, desteklemek başkadır. Bilgi
açısından tanımak başka, dinî bakımdan doğru bulup tanımak
başkadır.
Halk için gerekli olmayabilir ama Sünnî Müslüman okumuşların
mutlaka ehliyetli ve icazetli hocalardan Kelam ilminin özetini
ciddî şekilde okumuş olmaları şarttır.
Ehl-i Sünnet akaidini bilmeyenlerin, Vehhabîliği anlamaları,
mukayese yapmaları elbette mümkün olmaz.
Şimdi soruyorum:
Bizim muhterem şu veya bu tarikata mensup… Tarikatlara, sûfîliğe
şirk ve küfürdür, tekkelerde zikrullah ve devran yapanlara
müşriktir diyen bir imamın ardında namaza duruyor. Bu muhteremin
sınır ötemizdeki yeni kuruluşu anlaması, tahlil etmesi mümkün
müdür?
Bendenizin Vehhabiliğe, Hariciliğe, mezhepsizliğe, dini oyuncak
etmek olan telfik-i mezahibe karşı olduğumu herkes bilir.
Yeni kuruluş hakkında sahih bilgilere dayanan ciddî ve ilmî
raporlar yazılmasını, fetvalar verilmesini, analizler yapılmasını
istemek suç değildir.
Doğru bilgilenmek, aydınlanmak bir haktır.
Gazetelerimizde dergilerimizde yeni İslam Devleti hakkında çok
seviyeli ve ilmî araştırmalar, analizler yayınlanmasını
bekliyoruz.
Biz beğensek de beğenmesek de o kuruluş kendine İSLAM DEVLETİ
ismini ve unvanını vermiştir.
Ehl-i Sünnette İslam devleti yok mudur? Sünnîlerde niçin kendi
İslam devletlerini kurma niyeti ve azmi yoktur?
Her konuda olduğu gibi, ismine IŞİD mi dersiniz, İslam devleti mi
dersiniz, karşımızdaki bu realiteyi bilmekle yükümlüyüz. Bu
realitenin içyüzünü, mahiyetini, künhünü bilmemek, araştırmamak,
öğrenmemek büyük bir ayıptır, medeniyetsizliktir. Evet, cahillik ve
gaflet çok büyük bir beladır.
IŞİD kafa kesti, IŞİD tarihî eserler tahrip etti gibi haberleri
bırakalım da, IŞİD nedir sualine, dinin, ilmin ve kültürün ışığında
cevap arayalım.
(İkinci Yazı)
Küfür, Magazin Müslümanı İstiyor
Onların anlıyormuş gibi kafa sallamalarına, ya evet öyle mi ha he
demelerine sakın aldanmayınız. Onlar hiçbir şey anlamadan kafa
sallayıp durur.
Onların beyinleri dumura uğramıştır. Onlara en basit gerçekleri
anlatmak, deveye hendek atlamaktan zordur.
Onlarda büyük hafıza kaybı vardır. İsterseniz onlardan birini on
çeşit eşya alması için markete gönderiniz, alacağı şeyleri bir bir
sayınız. Yazmazlarsa alacaklarının bir ikisini mutlaka
unutacaklardır. Yazsalar bile unutabilirler, şaşırabilirler.
Zekanın durgunlaşmasının, hafızanın zayıflamasının sebeplerinden
biri şehvet gözüyle harama bakmaktır.
Günde lüzumlu veya lüzumsuz yüz kere telefona bakanın, telefonla
konuşanın zekası elbette körelir.
Devamlı televizyon seyr edenlerin zekası ölür, hafızasının büyük
kısmı uçar gider.
Gevezelik ve zevzeklik, ruhu ve aklı erozyona uğratır.
Bugün ülkemizde yaygın ve yoğun şeytanî bir magazin kültürü
hakimdir.
Birtakım iblisler ve onlara uyan geri zekalılar dinî konuları
magazinleştirmiştir. Öpüşmekle oruç bozulur mu magazini.
Büyük medyadaki saçma sapan zeka özürlü meraklı haber ve resimler
zekaları öldüre öldüre yığınları ne hale getirdi.
Şirk, küfür, nifak ehli için en iyi Müslüman; sersemlemiş, zeka
özürlü hale gelmiş, yönünü kayb etmiş bir Müslümandır.
Şirkin, küfrün, nifakın ayakta kalması ve hakim olması için
Müslümanların bölünmesi, bölük pörçük olması gerekir.
Küfrün en büyük silahı televizyondur.
Küfür güçleri namazı yitirmiş ve şehvetlerine uymuş Müslüman
kütleler ister. Müslümanlar birbirinden kopuk bin fırkaya, hizbe,
cemaate, parçaya, gruba ayrılsınlar, Ümmet birliği yıkılsın, onun
yerine İslamcılıklar Protestanlığı gelsin ki, Tağutî sistem ayakta
durabilsin.
Küfür ve nifakın derin güçleri aklı çalışan, şuurlu gerçek Müslüman
istemez. Onlar magazin Müslümanı ister.