Tekasür, Maun ve Kevser Sureleri üzerine bir tefekkür. Evet, 3 ayrı yazı halinde 3 sureyi tefekkür edeceğim.

Tekasür Suresi, toplumsal çöküşü,  Maun Suresi, ferdi çöküşü anlatır. Kevser Suresi her iki çöküşten kurtulacak olanları anlatır. Buna göre yalnızca zorluklara karşı sabır ve namazla dayanma gücü içinde olanlar ki, bunlara Kevser gibi bir mucizevi yardım gelecek ve onlara Ebterler (Ebu Lehepler, Ebu Cehiller ile her çağın Firavunları) hiçbir zarar veremeyecektir.

Evet bu ve inşallah bundan sonraki 2 yazıyla bu üç sureyi çağımıza işaret eden yönleriyle tefekkür edeceğim.

Elbette tüm ayet ve sureler ezelden ebede işaret yönüyle ve bize yol gösterip kurtuluşumuza vesile olmaları yönüyle birer elmas cevherden daha kıymettar değerdedir.

Ya bismillah diyerek Tekasür Suresi’nden başlayalım.

Öncelikle şu hususu bir beyan edeyim:

Tekasür Suresini hiç aklımda yokken bir akşam üstü yakaza halinde bir ilham ile bu kuluna bu sureyi hatırlatan Yüce Rabbime hamd olsun.

Tekasür Suresi özetle çokluk ve güç/kuvvetle övünmeyi eleştiren ve yanlışlığını belirten bir suredir.

"Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı. Hayır! Yakında anlayacaksınız! Hayır hayır! Elbette yakında anlayacaksınız. Hayır! Keşke kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız! Yemin olsun, cehennemi mutlaka göreceksiniz! Sonra kuşkusuz onu gözünüzle ayan beyan göreceksiniz. Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz." (Tekasür Suresi)

Tekasür Suresi'nde kesretle (yani çoklukla) övünenler ikaz ediliyor ve yeriliyor.  Kesretle övünmek cahiliye adetidir.  Cahiliye Döneminde Araplar kendi kabileleriyle övünmek için ve soyunu üstün göstermek için mezardaki ölülerini dahi sayarlardı. Halbuki bu boş bir kuruntudur.

Şimdi bu çağdakiler de tam bir cahiliye karanlığındalar.

Surenin ilk iki ayeti bu çağın insanının özetini veriyor: “Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.”

Hemen altı başlıkta bu ilk iki ayetin çağımıza bakan yönünü sıralıyorum.

1-Hızla ve son sürat ölüme giden ve her şeyi burada bırakan insan deliler gibi biriktirme yarışında. Neyi biriktiriyor? Dünya’da kalacak her şeyi (mal, mülk  para ve servet) biriktiriyor.

2-O kadar aymaz, o kadar duymaz vaziyette ki yaşı kaç olursa olsun 20, 30, 40. 50. 60, 70, 80 olmuş olsa da insan gözü dönmüş bir cani gibi mal, mülk,  servet ve para için cana kıyıyor ve hapse düşüyor. Hapis ve ölüm. Ne farkı var? Mal için hapse girdin? Malın gününü kim görüyor? Başkası görüyor. O hırslı insan nerede? Ya hapiste ve ya da belki de çok geçmeden toprağın altına girecek.

3-İnsanı o mal ile övünme ve mal yığma saplantısı cehenneme sürükler. İnsan bunun farkına varamazsa ve yanlıştan dönmezse sonu “ila cehenneme zümera.” Yani bir hayvan sürüsünün bilinçsizce bir yere koşması gibi ya da seldeki kütükler gibi çağımızın insanı cehenneme doğru son sürat gidiyor. “İla cehenneme zümera” tabiri  Zümer Suresi 71. ayette geçer.

4-Ö”lum birden gelip çatacak bir basit gerçek” ve bunu idrak etmek hiç de zor olmadığı halde insan bile bile cehennemi seçiyor. Cennet de, cehennem de birer seçim işidir. Herkes kendi seçimlerinin ya sefasını, ya cefasını çeker. Cennet sefa ve cehenneme cefa ile azap yeridir. Bu gerçeği ve şu ayet-i kerime’yi bu çağın insanına bin kez anlat, yine anlamaz. Çünkü mal, servet, para, zevk ve keyif dolu bu Dünya onlara yetti. Onlar bu Dünya’nın bir oyalanma yeri olduğunu tefekkür etmediler ve oyalanmaya razı oldular. Zaten ayet-i kerime’de “ölüme kadar oyaladı” diye açık beyan var.

5-Günahkar olmak ve hata işlemek ayrı, Dünya’ya razı olarak oyalanmayı seçmek” ayrıdır. Dünya’ya razı olmak ve oyalanmayla yetinmek kafirlik alametidir. Günahkar olmak ve hata işleyerek ondan dönmek, hatta ve günah işlemek ve hatta işlerken onun yanlışlığının idrakinde olmak mümin insanların alametidir. Öyleyse mümin ve kafir arasındaki fark idrak ile ilgilidir. İdrakin yoksa ya kafirsin, ya da kafirliğe doğru gidiyorsun.

6-Mümin kişi mal yığma ve çokluk yarışına girerse mazallah küfre doğru gider. Hatta kafir olur da kendini mümin sanır. Nasıl mı olur bu? Dünyada kafirden farksız yaşıyorsan, kafir de namaz kılmıyor, sözde Müslüman da namaz kılmıyor, kafir de oruç tutmuyor sözde Müslüman da oruç tutmuyor, kafir de Dünya’ya tapıyor, sözde Müslüman da Dünyacı, kafir de mal, servet ve para biriktirme derdinde, sözde Müslüman da aynı dertte. Ve gidişat aynı yere ise yani “çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı” ayeti tecelli ediyorsa ismin Can olmuş, Jon olmuş, ismin Hasan olmuş Hans olmuş, ismin Davut olmuş  David olmuş farketmez. İsimler kimseyi kurtarmaz.

Bu altı nokta itibariyle Tekasür Suresi’nden günümüze bakan ve çağı işaret eden yönüne dikkat çektim.

Bu sure bir tefekkür insanının hidayetine vesile olmuştur. Ever, bu sure, doğduğunda adı Leopolde Weiss idi. Müslüman olduğunda Muhammed Esed ismini alan Ünlü bir Mütefekkirin hidayetine vesile olmuştur. Bu kişi Tekasür Suresi'nin bildirdiği bir hakikatten esinlenerek eşiyle birlikte Müslüman oldu. 1926 yılının sonbaharında bir gün Berlin metrosunda seyahat ederken insanlarım yüzlerinin derin ve gizli bir acıyla gergin olduğunu müşahede etti. Gördüğü bu acı vaziyeti yanındaki eşi Elsa'ya açtı. Eşi Elsa "bir cehennem azabı çekiyorlar sanki. Acaba kendileri bunun farkındalar mı?" cevabıyla onu tasdik etti. Esed çağın insanındaki mutsuzluğu ve yüzlerindeki gerginliği amaçsız sırf Dünya’da, sürekli refah peşinde koşmalarına bağladı. Leopolde Weiss o sıralar Kuran-ı Kerim’i incelemeye başlamıştı. Eve vardığında Kuran-ı Kerim’i masasında açık gördü ve o açık sayfa Tekasür Suresi'ydi bu çağın insanının amaçsız ve başıboş halini anlatıyordu. Leopolde Weiss bu sureden etkilendi ve eşi ve kendisi Müslüman oldu.

Siz hiç bir sure ve ayetten etkilenip Müslüman oldunuz mu? Ya da imanınız kuvvetlendi mi? Bu vesile ile Muhammed Esed ve Eşini rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Muhammed Esed'in "Kuran Mesajı" isimli meal/tefsir bir kitabı mevcuttur.

Tekasür Suresinde idrakleri açık olanlar için, daha doğrusu mal, mülk, servet ve para biriktirme yarışı idraklerini kapatmamış olanlar için nice nice hakikatler vardır.

Evet, Sureye yalnızca ilk iki ayet itibariyle baktım ve 6 hakikati müşahede ettim. Bu sureye genel genel olarak baktığımızda neler görüyor, neleri idrak ediyoruz?

Bir insanın malı ve mülküyle, ırkıyla, soyu ve kabilesi ile övünmesi abestir ve cahiliye davranışıdır.  Bir insanın mal düşkünü olması şeytani bir davranıştır. Çünkü şeytan da maddiyata önem vermiş ve Yüce Rabbimize (cc) cismi varlığının (yaratıldığı maddesinin) üstünlüğü gibi saçma bir neden ileri sürmüştü. Halbuki üstünlük yalnızca takvadadır.

Şeytan ve şeytan gibiler üstünlüğü maddede ve ırkta, soyda, kabilede, malda, mülkte aradılar ki bu çağın en önemli hastalığıdır.

İdraksiz insanlar yakında anlayacaklar ve ölüm onlara anlatacak. Ölüm onları gelip bulacak. İş işten geçtiğinde idraksiz mal mülk düşkünü anlayacak ki gittiği yer cehennemdir. Bunu kesin anlayacaklar.

Müminlerin Tekasür Suresi’nden bu hayatta iken idrak ettiklerini kafirler hem can verirken, hem de can verdikten sonra anlayacaklar.

Kafirler bu Dünya’da nimetler içinde yüzmektedir. Kafir gibi yaşayan sözde Müslümanları da zaten kafirlerin bu hayatı cezbetmektedir. Hepsinin gidişatı cehenneme ve hepsi de nimetlerden hesaba çekileceklerdir. Onlar bu gerçeği şimdi idrakten yoksun olabilirler. Çünkü mal yığma yarışında adeta tek bir noktaya doğru körü körüne koşan yarışçı gibi olduklarından etraflarını şimdilik görmüyorlar. Ama yakında her şeyi bilecekler. Ancak o gün iş işten geçmiş olacak.

Yüce Rabbim bize bu durumu yaşatmasın ve idrakimizi hep açık tutsun. Yolumuz ve gidişatımız Cennete olsun.

Vesselam.

Not: Yazımızın ikinci kısmında Maun Suresini tefekkür edeceğim, inşallah.