İSLAM’a ve Ümmet’e son yıllarda yapılmış en büyük kötülükler,
hıyanetler nelerdir?
Birincisi: Müslümanların arasındaki kardeşlik (uhuvvet) duygusunu,
bağlarını zayıflatmak; büyük sayıda Müslümanı cemaat tarikat
holiganı militanı yapmaktır.
İkincisi: Tek bir Ümmet olma şuurunu yok etmek, Müslümanları Ümmet
birliğinden mahrum bir sürü cemaate, hizbe, fırkaya, sürüye
ayırmaktır.
Üçüncüsü: Kur’an, Sünnet ve Cemaat İslamlığını yıkıp yerine bin
parçalı İslamcılıklar ve bid’atler mozaiğini koymaktır.
Dördüncüsü: Fazlurrahmancılıkla İslamın içine boşaltıp, münzel
(indirilmiş) din yerine uydurulmuş bir din türetme
faaliyetleridir.
Beşincisi: Siyaseti dinin üzerine çıkarmaktır.
Altıncısı: Müslüman yığınları din, ilmihal, ahlak konusunda kasıtlı
olarak cahil bırakmaktır.
Yedincisi: Allah katında hak ve makbul din İslamdır kesin hükümlü
ayete rağmen, üç hak ibrahimî din vardır sapıklığını
çıkartmaktır.
Sekizincisi: Para kazanmak için Şeriata uygun tesettürü bırakıp
İslam kadın ve kızlarını Süslüman şeytanî tesettürüne
büründürmektir.
Dokuzuncusu: Birtakım ruhbanları erbab haline getirip
putlaştırmaktadır.
Onuncusu: Birtakım ehliyetsiz ve icazetsiz kişilerin re’y ve
hevaları ile içlerinde bin türlü yanlış yorum bulunan Kur’an meali,
tercümesi, tefsiri yapmaları, Kur’an Kur’an diye diye halkı
Kur’andan ve Ehl-i Sünnetten uzaklaştırmalarıdır.
On birincisi: İcazetsiz, ehliyetsiz, liyakatsiz kişilerin
tarikatların bir kısmını ve tasavvuf hayatını kirletmeleridir.
On ikincisi: Büyük çapta genel din sömürüsü yapılmasıdır.
On üçüncüsü: Gerçek muttaqi imamları tenzih ederek söylüyorum,
imamlığın parayla maaşla namaz kıldırma memurluğu statüsüne
düşürülmesidir.
On dördüncüsü: Müslümanların beş vakit namaz kılması konusunda
yoğun ve genel bir seferberlik başlatılmaması, namaza gereken
önemin verilmemesi ve namaz kılanların sayısının azınlığa
düşürülmesidir.
On beşincisi: AB kriterlerine ve BOP talimatına göre hadis-i
şereflerde ayıklama yapılmasıdır.
On altıncısı: Sekter taassublarla, Müslümanların tamamını
kapsayacak, Ümmet çapında derli toplu bir ıslah plan ve programı
yapılmamasıdır.
On yedincisi: Kutsal dinî konuların magazinleştirilmesidir.
On sekizincisi: Milyonlarca Müslümanın sekülerleştirilmesi,
dünyevîleştirilmesidir.
On dokuzuncusu: Müslüman yığınların şifahî kültür bataklarına
yuvarlanması, medenî İslam kültür ve medeniyetinden
uzaklaştırılmasıdır.
Yirmincisi: Dinî konuların ayağa düşürülmesi, cahillerin önemli
dinî konuları ahmakça ve eblehçe tartışmasıdır.
Yirmi birincisi: Birilerinin petro dolarlar alarak bid’at
fırkalarının reklamını yapmasıdır.
Yirmi ikincisi: Müslüman kitlelerin bile bile aldatılmasıdır.
Yirmi üçüncüsü: Müslüman halkın lükse, israfa, saçıp savurmaya
yönlendirilmesidir.
Yirmi dördüncüsü: Müslüman çoğunluğun, İslama ve çağın icablarına
göre tanzim edilmiş ortak bir gündemden mahrum bırakılmasıdır.
Yirmi beşincisi: Elde imkan varken Kur’anî ve Nebevî eğitim verecek
gerçek İslam mekteplerinin açılmamasıdır.
Yirmi altıncısı: İş, çalışma, ticaret, iktisat hayatını; Kur’ana,
Sünnete, İslam ahlakına göre tanzim edecek Fütüvvet hareketine önem
verilmemesi, konunun gündeme alınmamasıdır..
Yirmi yedincisi: Dinî cemaatleri, grupları, hizipleri, sektleri din
ile özdeşleştirmek, parçayı bütün ile bir tutmaktır.
Yirmi sekizincisi: Hürriyet olduğu halde İslam medreselerinin ve
Şeriata uygun tasavvuf tarikatlarının açılması için
çalışmamaktır.
(İkinci Yazı)
Ah Vefa!..
İSTİSNÂLAR dışında insan vefasız bir mahluktur. Vasıflı ve kâmil
Müslüman vefalıdır ama öylesini nerede bulacaksın? Vefalı
Müslümanlar kibrit-i ahmer gibidir, nâdir bulunur.
Vefa gibi mürüvvet de çok azalmıştır.
Vefanın manasını biraz bilen var da, mürüvvet ne demek, bu kelimeyi
duymuş olan bile enderdir.
Nadir ne demek, ender ne demek. Aradaki farkı bilenler kaç
kişidir?
İslamî faziletlerimiz: İffet… Şecaat… Hikmet… Nelere gitti
onlar?
Eskiden mekteplerde ahlak-ı islamiye dersleri okutulurmuş.
Mektepler okul olalı, ahlakın pabucu da dama atıldı.
Başkalarının karısına, kızına, bacısına, anasına kötü gözle bakan,
göz zinası yapan adam kendini iffetli zannediyorsa bu dünya batmış
demektir.
Parçayı bütünle özleştiren, yahut bütünden büyük gören kimse âqil
ve mükellef midir?
Hem namaz kılıyor, hem de devamlı olarak haram yiyor, haramla
zengin oluyor. Böylesi nasıl Müslüman oluyor?
İnsandır, arada bir nefsine kapılır gıybet edebilir ama şu herif
veya karı mütemâdiyen, devamlı olarak, hiç ara vermeden gıybet
ediyor. Bu iğrenç kişiler ölü kardeşlerinin etini yemekten
tiksinmiyor, iğrenmiyor, usanmıyor mu?
Nefsini dev aynasında gören, kendini hiç hatâ etmez sanan, bütün
suçu ve kabahati başkalarında, ötekilerde gören şu beyinsizlere kim
nasihat edecek?
Başkalarının karılarına, kızlarına, bacılarına, analarına kötü
gözle bakan, göz zinası yapan şu rezillerin fazileti gerçek midir,
sahte midir? Onlar rezil değil, erzeldir.
Şeyhine, ruhbanına dil uzatılınca ateş püskürten, yeri göğü
birbirine katan; Resulullaha (salat ve selam olsun ona)
saldırılınca alçakça susan şu sefiller mi dindar?
İslamın “Yiyiniz içiniz lakin israf etmeyiniz” ayetine taban tabana
zıt israflı bir hayat süren bu adamlar ve kadınlar İslamı nasıl
temsil edebilir?
Dini imanı para, bol kazanç, lüks hayat, gösteriş, ün, alkış olan
kişiler Mevlalarına mı gidiyor, belalarına mı?
Ümmet’in başını çeken kodamanlar niçin râşid, âdil, muttaqi,
muktedir, firasetli, kiyasetli bir İmam-ı Kebir seçmiyor, ona önce
kendileri biat ve itaat etmiyor, bilahare halkı da biat ve itaate
davet etmiyor?
Milyonlarca Müslüman bozuk düzen ve sistemden niçin razı ve
memnun.
Allaha iman ettiğimiz halde O’nun emirlerini niçin yerine
getirmiyor, yasaklarından niçin uzak durmuyoruz?
Resulullahın (Salat ve selam olsun sona) Sünnetine niçin sımsıkı
yapışmıyoruz?
Ah vefa!.. Ah sadakat!.. Ah mürüvvet!.. Ah firâset!.. Ah adalet ve
insaf!.. Ah Müslümanlık!..