Bize bir nazar oldu..
Hani dostlar zaman’ın kısa bir tarifini yapacak olsak; ‘’İnsanoğluna ömür olarak biçilen sürenin tamamı” olarak basitçe ifade edebilirmiyiz.. Ne dersiniz? O vakit zamanı, etkin olarak kullanılması gereken çok değerli bir hazine olarakta kabul etmeliyiz değilmi ? O zaman, zamanın değerini ve önemini anlamak için elimizden kayıp gitmesini beklemeyelim. Geri dönüşümü olmayan bu değerli hazinenin kullanımıyla ilgili kararların rasyonel olarak almamız hayatımızın kalitesini çok yüksek seviyelere çıkaracaktır. Ünlü filozof Emmanuel Kant ne demişti? ‘’ Zaman sessiz bir testeredir’’. Madem öyle gereksiz yere zamanımızı heba edip ömrümüzü boşyere tüketmeyelim. Yıllar hızla tükenir iken biz bu duruma asla seyirci kalamayız.Yoksa bizimde ‘’Titanic okyanusun dibini boylarken, güvertede çalmaya devam eden orkestradan’’ hiçbir farkımız kalmaz değilmi? Bir taraftan günler aylar, yıllar adeta bir su gibi gelip geçer iken, diğer taraftanda ömür sermayemiz her geçen gün hızla tükeniyor. Zaman, adeta tüpten çıkan macun gibi.. Nasıl çıkan macunu tekrar tüpe geri döndürmek mümkün değilse, zamanı da işte böyle geri döndürmek asla mümkün olmuyor… Hep beraber günahımızla, sevabımızla Yüce Mevla’ya olan vuslatımıza doğru hızla ilerliyoruz. Ha..bu duruma engel olabilen, yok ben ölmeyeceğim diyen babayiğit varsa beri gelsin.! Hal böyle iken değerini bilmeden yaşadığı günlerin geri gelmeyeceğini düşünerek yaşamalı insan. Hayata kendi gözleri ile bakmalı. Çünkü ne dünün anlamı var, nede yarının.. ’’İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raciun’’. Şüphesiz Biz Allah’tan Geldik ve O’na Döneceğiz.
Uzadıkça uzayan ve birtürlü bitmek bilmeyen 2016 Yılının artık son günlerindeyiz. 2016, Bizim için insanlığın kılık değiştirdiği, fikirlerin acıdığı zor bir yıl oldu. Ağır mı ağır, acıların ve ölümlerin yoğun olduğu çok çetin günler yaşadık. Öyleki acılarla adeta şerbetlendik. Savaşlara, katliamlara, ihanetlere, yıkımlara hep birlikte tanıklık ettik. Kötü başlamıştı bu yıl.. Sultanahmet ve Kızılay’da patlayan canlı bombaların acısı daha dinmeden, Atatürk Havalimanından gelen acı haberle hep birlikte sarsıldık.Bir taraftan PKK’lı ve DEAŞ’lı Teröristler ile mücadele ederek, yüzlerce fidanımızı kara toprağın kara bağrına şehit verir iken diğer taraftanda, bunca sıkıntı yetmez gibi birde kendi halkına kurşun sıkan FETÖ’cü alçakların 15 Temmuz Hain darbe girişimi ile de tarihimizin en karanlık gecesini yaşadık.Öte taraftan yine tüm dünyada yine oluk oluk Müslüman kanı aktı. Zulmün şahlandığı Suriye’de yaşanan insanlık dramı ise ciğerlerimizi dağladı..Vel hasıl önce Türkmen dağı, sonrada Halep düştü…
Anlayacağınız dostlar işte bu yüzden bu sene pek gülemedik, sevinemedik.. Yaşadığımız katmerli acılar ta derinlerden eskitti bizi, onlarca yaş birden yaşlandık. Hakkını helal etsin, en çokta ümmetin tüm sıkıntısını tek başına sırtına alan Cumhurbaşkanımız Erdoğan yıprandı.. Rabbim yar ve yardımcısı olsun, boyu gibi ömrünüde uzun olsun inşaAllah. Ama en zoru bir daha hiç göremeyecek olmamızdır hoşçakalsız vedalarla kaybettiklerimizi… Keşke silebilmek mümkün olsa idi yaşadığımız tüm acıları, ölümleri, ihanetleri, kahpelikleri.. Alayı bu sene sanki sökün etti.. Düşündükçe yaşadıklarımızı içim öyle acıyor ki.. Göğüs kafesim artık kalbime dar geliyor. Üzülüyor, üzülüyor,üzülüyorum.Şimdilerde bu yılın son günlerinde, sokaklarda esen başıboş rüzgârlar gibi sessiz ve durgunum. Ah keşke hep birlikte yaşamasaydık bunca acıyı da, bende o rüzgârların getirdiği sıkıntıyı hiç duymasaydım. Keşke diyorum bazen kalbimin üzerindeki bu ağırlığı alıp götürse şu soğuk rüzgârlar..
Kabuk bağladı yaralarımız lakin hala cenderenin içerisindeyiz. Ama olsun Allahın izni ile bütün zorlukları aşıp güzel günlere hep birlikte kavuşacağız.Çünkü biz biliyoruz ki ’’ Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık da vardır.’’ (İnşirah 5).
Evet bir takvim yılının sonuna daha geldik.. Şimdi hepimiz için muhasebe ve tefekkür zamanı.. Bedenlerimiz kefenlenip toprak ile buluşmadan, ruh kanatlanıp berzah alemine uçmadan, elimizde henüz fırsat varken, tevbe kapıları kapanmadan, kendimizi ciddi bir nefis muhasebesine tabi tutmalıyız. Hayat uzun gibi görünen ama çok kısa suren bir imtihan sureci değil mi? Peki o zaman gelin hep birlikte geçen yılımızı şöyle bir gözden geçirelim. Ne dersiniz bu yılda elimizi, dilimizi, belimizi ve midemizi haram ve günahlardan koruyabildik mi? Allah’ın bahşettiği nimetlerin farkında olabildik mi? O nimetleri lütfedenin rızası doğrultusunda değerlendirebildik mi? Halimize şükredip mazlumlar için dertlendik mi…?
Bilindiği gibi yılbaşı ve Noel kutlamaları, Hıristiyan ve batı kültüründen doğmuş bir gelenektir. İslam’a dayanan hiçbir kökeni yoktur. Bakın bunun yandaşlıkla, çağdaşlıkla da alakası yoktur. Allah için sizde çok iyi biliyorsunuz ki kıymetli dostlar; Noel ve Noel babanın bizim kültürümüzle uzaktan yakından alakası yoktur. Sonuç itibariyle toplumumuzda “yılbaşı kutlaması” olarak yapılan eğlencelerin dinimiz ve kültürümüz açısından da hiçbir temeli yoktur. Hristiyanlar biz Müslümanların örf ve adetlerini bilmezler. Bilseler de zaten hiç ilgilenmezler… Soruyorum size "Bir gayrimüslime ya da Hıristiyan’a örneğin bir Mevlit Kandilini kutlattırabilir misiniz? Kutlamaz değil mi? Peki, biz niye onlara ait bir günü kutluyoruz? Nedir Allah aşkına bu onlara benzeme telaşı? Oysa Peygamber Efendimiz (as) bir hadislerinde “Kim bir kavme benzerse o, onlardandır” buyurmuştu değil mi?
Rabbim zinhar bizleri onlara benzetmesin..! O zaman hadi onlara benzememek adına hep birlikte şimdi dua edelim. ‘’Ya Rabbi insanlığın hidayeti, huzur ve selameti için gönderdiğin, hükümleri kıyamete kadar devam edecek olan İslam nizamını hayatımıza hakim kıl. Bizim hatalarımızı, bizim kusurlarımızı, bizim günahlarımızı bağışla. Bizden yaşattıklarını İslam üzere yaşat, bizden öldürdüklerini iman ve İslam üzere öldür. Bizi salihler, sıddıklar, şehitler, doğrular arasına ilhak eyle. Bizleri şehitlerimize layık bir evlat, layık bir torun olmayı nasib eyle. Vatanımızı ve milletimizi dahili ve harici düşmanların şerrinden muhafaza eyle..’’ (Amin)
Ezcümle kıymetli dostlar, Rabbim bizi yetiştirmiş olduğu bu seneyi, hakkımızda mübarek kılsın inşaAllah. Hepinize hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar diler iken, sözlerime Üstat Arif Nihat Asya’nın bir şiiri ile son vermek istiyorum. Allah’a emanet olun kalın sağlıcakla…
‘’Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu. Ne olduysa hep bize azar, azar oldu
Sen Hıristiyan mısın? Diye sorsan darılır. Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır. Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır. Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz. Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz..’’