İNŞAALLAH korktuklarım gerçekleşmez diyerek başlıyorum.

Beş altı yedi ay sonra çok vahim, çok olağanüstü hadiseler olabilir. (Olacak demedim, olabilir dedim.)

Bu hadiseler Türkiye’ye, çoğunluğu oluşturan Müslümanlara çok büyük zararlar verebilir, büyük sarsıntılar olabilir.

İhtilaller, iğtişaşlar, fitneler, fesatlar, kıtaller, kaht ü gala, acılar, sıkıntılar…

Ülkemizin güneydoğusunda kurtarılmış bölgeler oluşturulmuştur.

Bazı şehirler terörün kontrolüne girmiştir.

Hadiseler, dünyanın en büyük Kürt nüfusuna sahip İstanbula sıçrayabilir, sıçratılabilir.


Kötülükleri genellikle tek kimlikli Müslüman Kürtler yapmaz.

İki kimlikli, dıştan Kürt görünen içten Yahudi veya Haçlı olan kriptolar ve onların aldattıkları, peşlerine taktıkları yapar.

Ülkenin yıkılmasını ve perişan olmasını istemeyen Müslümanlar vazifelerini ve üzerlerine düşen hizmetleri yapmazlarsa enkazın altında kalacaklardır.

Müslümanlar şu anda üzerlerine düşen vazife ve hizmetleri yapıyorlar mı?.. Maalesef yapmıyorlar.

Bu vazife ve hizmetleri yapma imkanı, hürriyeti, fırsatı var mıdır? Vardır.

Bu vazife ve hizmetler nelerdir?

Birincisi: Tek bir Ümmet çatısı altında birleşmektir… İttihattır, tesanüttür, vifaktır, kardeşliktir.

İkincisi: Âdil ve râşid bir imama biat ve itaat etmektir.

Üçüncüsü: Cahillikten, gafletten, şifahî kültürden İslam medeniyetine geçmektir.

Dördüncüsü: Kur’ana, Sünnete aykırı bütün cemaat, tarikat, hizip holiganlıklarını bırakmaktır.

Beşincisi: Var gücüyle, en medenî şekilde emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını yerine getirmektir.

Altıncısı: Kur’ana ve Sünnete aykırı bozuk inançlardan arınmaktır. Bu maksatla topyekûn bir tashih-i itikad seferberliği başlatmaktır.

Yedincisi: Gerektiğinde cihad fi sebilillah yapmak üzere hazırlanmaktır.

Sekizincisi: Ümmetin en az yüzde doksanının beş vakit namazı dosdoğru kılması için namaz seferberliği başlatmaktır.

Dokuzuncusu: Bozuk düzene karşı sosyal ve kültürel çok güçlü bir muhalefet başlatmaktır.

Onuncusu: Azılı açık kafirlerden daha fazla zarar veren din sömürücülerini, münafık arivistleri, geri zekalıları, cahilleri tasfiye etmektir.

On birincisi: Dört başı mamur bir MUHTASAR İSLAM TALİMATNAMESİ hazırlayıp, bunu en az bir milyon basıp Müslümanlara dağıtmak, okutmak, içindeki bilgileri hayata uygulatmaktır.

On ikincisi: Açıkta, açıkça, küstahça, meydan okurcasına işlenen kebâiri (büyük ve çirkin günahları) yasal sınırlar içinde, şiddete başvurmadan önlemek için yapılması gerekenleri yapmaktır.

Türkiye Müslümanları yukarıda yazdıklarımı yapmazlarsa, büyük felaketlere ve azaplara hazır olsunlar.

Bu konuda en büyük sorumluluk ve vebal bilenlere aittir.

Müslüman bir toplum, kendisini ıslah etmek için gerekenleri yerine getirmezse başına gelecek afetler konusunda onun hiçbir özrü yoktur.

Bozuk düzenin haram nimetlerini ve rantlarını yiyip şişip yan gelip yatan gafiller… Uyanıp toparlanmazsanız geleceğiniz çok karanlık olacaktır.
Ribacılar, zinacılar, binacılar!.. Korkunuz korkunuz korkunuz…

Tağuta, Deccallara, kezzaplara, İbn Sebe’lere destek verenler!.. Çok kötü bir durumda olduğunuzu biliniz.

Bozuk düzene iyi veya eskisinden daha iyi diyenler!.. Bu sözünüz sizi küfre götürebilir.

Hiçbir mazeretimiz yoktur. Rahman bizi Kur’anla uyarmış…


Alemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah (Salat ve selam olsun ona) bizi çok açık olarak uyarmış.
Selef-i Sâlihîn bizi uyarmış.

Rabbanî ulema, fukaha, eimme-i müctehidin, evliyaullah, mücedditler bizi hep uyarmış.

Paraya, konfora, lükse, aşırı tüketime mübtela olanlar belalarını bulur.

Müslümanlar birlik olmazsa zelil, rezil, rüsvay olur.

Müslümanlar uyanık, şuurlu, hazırlıklı olmazsa onların geleceği karanlık olur.

Uyanalım… Hazırlık yapalım… Tek bir Ümmet olalım… Boynumuzda biat ve itaat bağı bulunsun… İslamı doğru şekilde öğrenelim ve öğrendiklerimizi hayata uygulayalım…

Namazı kılalım… Ahlakımızı düzeltelim… Mü’min kardeşlerimizi sevelim…

Âmirîne bi’l-mâruf ve nâhîne ani’l-münker olalım. (Kur’anda, Sünnette, Şeriatta bildirilen iyi şeyleri emr edelim, yaptıralım; kötü şeyleri engelleyelim, yasaklayalım.

Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Hikmete yapışalım.

Bu yazdığım şeyler, ufukta kara bulutlar olmasa da Müslümanların mutlaka üzerinde durması ve yapması gereken işlerdir.

Beş ay… Altı ay… Yedi ay…

Hazırlanalım hazırlanalım hazırlanalım…

İş işten geçmeden…

Azab ve felaket gelmeden…

Hayatın iki yüzü olduğunu unutmayalım. Birinci yüzde rutin, günlük, normal işler ve akış vardır. Sabah kalkılır, kahvaltı edilir, işe gidilir… Öğle yemeği yenir… İkindi çayı içilir… Ticaret, memuriyet, öğrencilik ve sair işler… Günlük koşuşturmalar…

Madalyonun ikinci yüzünde önemli, olağan üstü hadiseler yer alır. Savaşlar, terör, tabiî âfetler, seller, depremler, korkunç maden ve trafik kazaları, salgın hastalıklar, kuraklık, kıtlık, iktisadî sistemin tepe taklak olması, gezi kalkışmaları, sivil darbe teşebbüsleri…

Bu ikinci yüzdeki işlere karşı gafil kalınmamalı, tedbirler alınmalıdır.1915 Ermeni tehcirinin yüzüncü yıldönümü yaklaşıyor. Türkiyeyi parçalamak, zayıf dürmek istiyorlar. Doğu ve güneydoğu bölgemize nüfus ithal etmek istiyorlar.

Türkiyenin devlet olarak tazminat ödemesini istiyorlar. Ermeni mal ve mülklerinin iadesini istiyorlar.

Biz o kadar gaflet içindeyiz ki, Ayasofyayı tekrar cami yapacak niyet ve idareye sahip değiliz.

Ayasofyayı açmakla iş bitmez tabiî… Lakin Ayasofya bir semboldür, bir bayraktır…

Türkiyenin üzerinde Ayasofyanın laneti vardır.

Tâğutî güçler tarafından cahil bırakılan, sersemletilen, afyonlanan, parçalanan, bölünen, şuursuzlaştırılan, Ümmet olmaktan çıkartılıp sürüleştirilen, birbirine düşürülen, dünyevîleştirilen, lüks ve israfa mübtela edilen milyonlarca Müslümanının uyarılması, aydınlatılması, bilgilendirilmesi, hizaya getirilmesi gerekmektedir.

Bu işi yapacak paraya, imkana, hürriyete, fırsata sahip olanların yan gelip yatması gafletten öte büyük bir hıyanettir.

Müslümanların birleşmesi, uyanması, tek bir Ümmet olması, tek bir İmama biat ve itaat etmesi, bedevilik statüsünden medenilik statüsüne geçmesi ve bunlara benzer hizmetler ihtiyarî (seçimlik, isterse yapar istemezse yapmaz), tercihlik hizmetler değildir. Bunlar farzdır.

Tek bir Ümmet olmak büyük bir güçtür.

Âdil ve râşid bir İmama biat ve itaat etmek büyük güçtür.

Beş vakit namazı dosdoğru kılmak güçtür.

Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak güçtür.

Mü’minler arasında ittihad, vifak, tesanüd, irtibat, sevgi olması güçtür.

İhlas büyük bir güçtür. Müslüman halka ihlası öğretmek gerekir.

Namazı cemaatle kılmak büyük bir güçtür.

Az sadaka büyük belaları uzaklaştırır.

Şartlarına riayet edilerek yapılan dualar felaketleri def’ eder.

Su uyur, düşman uyumaz. Uyanıklık güçtür.

Bir Müslümanın namaza başlamasına vesile olmak büyük manevi bir ticaret ve kazançtır.

Müslümanlara yapılacak büyük iyiliklerden biri de olumlu tenkit ve uyarılardır.

Gaflet ve sersemlik ölümcül bir kusurdur.

Âhir zaman fitneleri ve sarsıntıları içinde hâlâ İktidar-Cemaat dedikodularıyla uğraşanlara yazıklar olsun!

Titanic dalgalarla boğuşarak buzdağına doğru hızla yol alırken hâlâ geminin muslukları, halıları, orkestrası, mutfaklarında pişen yemeklerle uğraşanlar bir kere gafil değil, bin kere gafildir.

1911’de bütün Osmanlıların, bilhassa idarecilerin Rumelinin savunmasını planlamaları gerekirken onlar bundan gaflet etmişlerdi. Rumeli elimizden gitti, milyonlarca Müslüman perişan oldu.

Bu sefer doğu ve güneydoğu bölgemizden kötü haberler geliyor ama Batıdakilerin pek aldırdığı yok.

Öyle gafil ve şaşkın Müslümanlar görüyorum ki, partiye zarar gelir diye en doğru tenkitleri yapmıyorlar.

Kıyamet yaklaşıyor, din baronları keyfinde.

Bunları birinin yazması gerekiyordu. Bendeniz yazmış oldum.