BU fakir din alimi değilim, dinî tahsilim yoktur.
Din hocası veya başka bir hoca da değilim.
Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu okuryazar bir vatandaşım. Her gün
hem okurum hem yazarım. Bu konuda yemin etsem başım ağrımaz. (Yedek
yazım olduğunda bazı günler yazmayabilirim.)
Kendime aydın demem. Aydın olmak o kadar kolay ve ucuz
değildir.
Zaruriyat-ı diniyeyi, ilmihal bilgilerini gazeteci lisanıyla yazmak
hususunda muhterem bir zattan icazetim vardır.
Müftü değilim, fetva veremem.
Kur’anla, Sünnetle, icmâ ile sabit, üzerinde tam ittifak bulunan
zaruriyat-ı diniyeyi inkar eden kafir olur demek fetva vermek
değildir.
Her Müslüman gibi İMAN, İSLAM, KUR’AN, SÜNNET, ŞERİAT, FIKIH,
ÜMMET, İMAMET, İSLAM AHLAKI, İSLAM MEDENİYETİ taraftarıyım, aklımın
erdiği kalemimin yettiği kadar bunları savunurum.
Dine zarar veren her türlü cemaat hizip grup holiganlığına,
militanlığına, fanatizmine karşıyım.
İnançla ilgili konularda İmam Mâturidî hazretlerine bağlıyım.
Fıkıhta imamım Ebû Hanife hazretleridir.
Muhiblik konusunda bilgi vermem.
Şeriata yüzde yüz mutabık olmak şartıyla tarikata ve tasavvufa
taraftarım.
Müslümanım ama İslamcı değilim.
Bid’at ve dalalet fırkaları ile Ehl-i Sünneti bir tutmam. Gurabiye
sapık fırkası ile Ehl-i Sünneti bir tutmayı büyük cahillik ve
hıyanet bilirim.
Günahları, kusurları, hatâları, yanlışları da olsa bütün mü’minleri
kardeş bilirim.
Profesyonel gazeteci değilim, sarı basın kartım bile yoktur.
İslamın ve Ümmetin kiralık askeri, ağlayıcı karısı durumuna düşmek
istemem.
Kendini beğenmeyi öldürücü bir ayıp ve günah olarak görürüm.
İslamî kesimin arivistleri içinde olmak istemem.
Becerebildiğim kadar kendimi hor ve hakir görürüm, nefsimi tebrie
edip aklamam.
Yazılarımı beğenmeyen din ve iman kardeşlerimin ellerinden öper ve
lütfen okumayın derim. Haklı veya haksız, edeb ve uhuvvet dairesi
içinde yapılan tenkitler dolayısıyla Müslümana düşmanlık etmeyi
eşeklik bilirim.
Hayır dua eden çıkarsa çok memnun, müteşekkir ve minnettar kalır,
bahtiyar olurum.
(İkinci yazı)
Ermeni Meselesinin İki Yüzü
BUGÜN Ermenistan’ın başkenti olan Erivan, 19’uncu yüzyılda bir Türk
ve Müslüman şehriydi. Ermeniler Van’ı istiyor da, bizler niçin
Erivan’ı istemiyoruz?
Bu konuda Samet Serdariyan’ın yazmış olduğu “İrivan Müslümanlar
Yurdu idi” başlıklı kitabını Türkiye Türkçesine çevirtip yayınlamak
için 2008’de teşebbüse geçmiştim ama imkansızlıklar yüzünden
başarılı olamamıştım.
1915 tehcir hâdisesi için ilmî bakımdan, kendimizi savunmak
açısından gereği gibi hazırlanmadık.
Son beş sene içinde bu konuda çeşitli dillerde yüz milyonlarca
broşür, afiş, kitapçık, kitap yayınlamış olmalıydık.
Onlarca internet sitesi kurmalıydık.
Uluslararası etkili konferanslar, seminerler tertiplemeliydik.
Bunları yapamadık. Kırsal kesim taşra zihniyetiyle böyle
faaliyetler başarılamıyor.
İlgililerin, sorumluların, vazifelilerin nicesinin Aaargh
sitesindeki ARMENİCHANTAGE ilmî araştırma dergisinden haberleri var
mıdır acaba?
Yüzlerce üniversitemiz var. Ermeni meselesi, tehcir hadisesi
konusunda Türkiyeyi savunmak için ilmî yayınlar yapıyorlar mı,
yapmıyorlar mı?
Eskiden bazı hizmetler yapılamadığı zaman, yapılamaz tabiî, çünkü
para yok deniliyordu. Şimdi para çok ama yeterli hizmet ve faaliyet
yine yok.
Bendeniz sade bir vatandaş olarak bu konuda Ahmed Refik’in “İki
Komita İki Kıtal” küçük kitabını senelerce önce yayınlamış
bulunuyorum. Bu kitap iki kısma ayrılır. Birincisinde Ermenilere
yapılanlar, ikincisinde Ermenilerin Türklere ve Müslümanlara
yaptıkları anlatılır.
Geçmiş yıllarda bu konuda bana bir vazife verilmiş olsaydı, bunu
ücretsiz ifa etmeye çalışırdım ve elden geldiği kadar âdil ve
insaflı olurdum.
1915’te Osmanlı devleti durup dururken Ermeni tehciri yapmamıştır.
Doğu cephesinde Rus ordusu ilerliyor ve Ermeni çeteleri düşman
ordusunu kurtarıcı gibi karşılıyordu. Devlet Ermenileri zarar
veremeyecekleri güvenli bölgelere sürmek zorundaydı.
İşte bu tehcir esnasında birtakım zulümler yapılmıştır ama bunları
Devlet değil, eşkıya yapmıştır.
Türkiye düşmanı Ermeniler gerçeklere sadık kalmamakta, konuyu çok
abartmaktadır.
Bu Ermeni meselesinde, en azından son on yıl içinde, deha çapında
bir Propaganda Bakanı, çok güçlü, vasıflı, vatansever bir ekiple
gece gündüz çalışmalıydı.
Bakanlığın ismi ERMENİ İŞLERİ BAKANLIĞI olabilirdi. Bu isim
sakıncalı ise başka bir isim verilebilirdi.
Her işte olduğu gibi Ermeni meselesinde de Türkiye’nin belini büken
iki büyük kötülük vardır. Birincisi: Kırsal kesim taşra bedevî
zihniyeti… İkincisi: Her hizmetin paraya, menfaate endeksli
olması.
Yıllarca önce uyarmıştım… İşte 2015 Ermeni tehcirinin 100’üncü
yıldönümü geldi çattı. Tamamen hazırlıksız yakalandık.
Ermeni meselesi ve tehciri iki yüzü olan bir madalyon gibidir.
Birileri bizim aleyhimizdeki yüzünü çok iyi işlediler, biz ise
kendimizle ilgili yüzünü onlar gibi işleyemedik, gerekenleri
yapamadık, vazifemize hıyanet ettik.
Kendini savunmaktan acizlere acımak mı lazım, kızmak mı?
1915 tehcirini inceleyip ilmî kitap yazabilmek için sadece Türkçe
bilmek yetişmez, onun yanında Ermeniceyi de iyi bilmek gerekir.
Bizim tarihî araştırmalar yapabilecek kadar Ermenice bilen kaç
elemanımız, tarihçimiz var? Mangalda kül bırakmayan beyler cevap
versinler!..
Ermeniler, 1915 tehcirinin intikamını büyük sayıda Müslümanı katl
ederek fazlasıyla almışlardır. Düşman Rus ordusu bir nebze
korumamış olsaydı o bölgede bir tek Müslüman kalmayacaktı.
(Arzu edenler Bedir Yayınevinden İki Komita İki kıtal kitabını alıp
okuyabilir.)
Ermeni meselesi konusunda hizmet verecek kaç Muhsin Çelebi’miz
vardır? (Pembe İncili Kaftan hikâyesindeki…)