Gördüğü konuştuğu bütün Müslümanlara günlük namazları kılmalarını tavsiye ederdi. Hiç kılmayanlara bari farzları kılın derdi. Namazın büsbütün bırakılmasına ve yitirilmesine asla razı olmazdı.

Namazlardan sonra yapılan tesbihatı Muhammedî zikr olarak kabul ederdi.

Başına sarık sarar, islamî kıyafet giyerdi. Bir kere bile ceket, pantolon ve şapkadan oluşan Avrupaî kıyafet giymemiştir.

Mahkemelerde bile başından sarığını çıkartmazdı.

Çok zeki bir insan olmasına rağmen, Latin alfabesini kasıtlı olarak öğrenmemiş, Türkçeyi daima İslam-Kur’an yazısıyla yazmış ve okumuştur.

Üzerinde suret bulunan paraları cebinden çıkartır, öyle namaz kılardı.

Laikliği ve Kemalizmi kesinlikle kabul etmemiştir.

Yaptığı iman ve Kur’an hizmetleri karşılığında ücret. menfaat ve hediye kabul etmezdi.

Yıllar sonra Kürt sürgünlere tanınan haklardan yararlanmak için rejime dilekçe vermeye tenezzül etmemiştir.

Aktif siyasetle meşgul olmazdı.

İhlası bozan her şeyden uzak durmuştur.

Hakkındaki övgüleri reddeder, şahsına önem verilmesini istemezdi.

Beddua etmezdi.

Uzun yıllar boyunca, yatsı namazından sonra odasını içeriden kilitlemiş, ertesi kuşluk vaktine kadar kimse ile konuşmamış, zikr u ibadet ile meşgul olmuştur.
Bir ara paraya muhtaç olduğu zaman çamaşırlarını, sakosunu satarak üç beş kuruş gelir. ekmek parası elde etmiştir.

1960’da Urfa’da bir otel odasında vefat ettiği zaman tereke hakimi gelmiş, bütün maddî varlığının 150 liralık elbise, çamaşır, ayakkabı, vs’den ibaret olduğu tesbit edilmiştir.

Gayet az para ile uzun müddet geçinirdi.

Kanaat ve tasarrufla yaşardı.

Varlığını halkın ve gençliğin imanını kurtarma hizmet ve faaliyetlerine adamıştı.

Abdülkadir Geylanî hazretlerini üstad ve hoca olarak kabul ederdi.

İmamı Rabbanîyi, İmamı Gazalîyi, Mevlana Celalüddin Rumiyi, Şeyh Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi hazeratını severdi.

Müslüman Türklerin İslama, imana, Kur’ana yaptıkları hizmetleri takdir ve tahsin ederdi.

Birinci dünya savaşında Ruslara karşı çarpışmış, yaralanmış, esir düşmüş ve Moskovanın kuzeyindeki Kostruma şehrinde esir kampında kalmıştır.

Oradan kaçmış, Polonya, Viyana, Bulgaristan yoluyla İstanbula gelmiştir.

Ankara’da Millet Meclisini ziyaret etmiş, M. Kemal ile namaz konusunda tartışmıştır.

Sürgünlerde, hapishanelerde, mahkemelerde sürünmüş, bin çeşit baskı altında yaşamış, en temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılmıştır ama bir kere, bir an bile Kemalist rejimin meşruiyetini tanımamıştır.

(İkinci yazı)

Harika bir İlmihal

AQİL ve baliğ olan kimse dinen sorumludur, mükelleftir. Böyle bir Müslümanın Kurandaki, Sünnetteki, Şeriattaki kesin emirleri yerine getirmesi, kesin yasaklardan kaçınması, öğütleri tutması gerekir. Mesela beş vakit namaz kılmak farzdır ve kılınması gerekir. Aqil ve baliğ Müslümanın bunları yapabilmesi için “bilmesi gerekir”. İşte bu bilgiye ilmihal denir. İlmihal bilgilerini sahih şekilde ve yeterli kadar öğrenmek kadın erkek bütün Müslümanlara farzdır.

Öğrenilmesi farz olan bu ilmihal bilgilerini öğretmek vazifesi öncelikle kimlere aittir?

İcazetli din alimlerine ve fakihlere aittir.

Müslüman anne babalara aile reislerine…

Ümmet temsilcilerine ve sorumlularına…

Bir İslam toplumunda bir kısım çocuklar gençler ve halk ilmihalini hiç bilmiyorsa, bir kısmı ise yeterli miktarda bilmiyorsa, başka bir kısmı sahih şekilde bilmiyorsa sorumluluğun büyük kısmı öğretmeyenlere aittir.

Türkiyede şu anda bu konuda en sorumlu ve veballi kurum Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Onun birinci vazifesi on milyonlarca çocuğa gence halka en doğru en sahih şekilde ilmihal bilgisi öğretmek ve bu bilgilerin hayata geçirilmesini sağlamaktır.

Evet sadece öğretmekle ve öğrenmekle iş bitmiyor. Öğretilen ve öğrenilen bilgilerin hayata geçirilmesi uygulanması gerekiyor.

İlmihale ahlak ile ilgili bilgiler de dahildir. Müslümanlara İslamın doğruluk ve dürüstlük (istikamet), emanete riayet, mümin kardeşlerine melek olmak, komşularına kardeş olmak,
ağaçları, yeşilliği, hayvanları korumak, büyüklere hürmet etmek, küçüklere şefkatle muamele etmek, israf ve lüksten uzak durmak, mütevazı olmak ve bunlar gibi yüzlerce ahlak düsturu ilmihal çerçevesinde öğretilmelidir.

İlmihal okuyan, içindeki bilgileri iyice öğrenen ve bunları hayatına uygulayan bir kimse iyi Müslüman, iyi insan ve iyi vatandaş olur.

Sahih İtikadı, ilmihali, ahlakı bilmeyen, öğrenmeyen bir kimse İslami hayata nasıl uygulayacaktır?
Dindar ve güçlü Müslüman devlet adamları, zengin ve güçlü Müslümanlar; Türkiyedeki on milyonlarca Müslüman halka İslamı doğru şekilde öğretmek amacıyla, yurt içindeki ve dışındaki icazetli ve taqvalı ulemadan bir heyete sahih ve müfid bir İSLAM İLMİHALİ hazırlattırmalıdır. Bu ilmihalin özellikleri

1. İtikad, ibadetler, alış veriş, hayat tarzı… Belli başlı helaller ve haramlar… Ahlak… İslamda kardeşlik hakları ve vazifeleri… İslamda edep, görgü, nezaket… Ahkam-ı Sultaniye (Hilafet ile ilgili bilgiler)… Medenî Müslümanın özellikleri ve sıfatları… Dinde bidatler… İslamda meskenler, dekorasyon, kılık kıyafet serpuş, kadın tesettürü, yazı, takvim… Müslümanın günlük hayatı… vs…

2. Bu ilmihalin her sayfası İslam süsleme sanatına uygun olarak büyük sanatkarlara, müzehhiplere , dizayn üstadlarına hazırlattırılacak, beş renkli (ekstra yaldızlı) olarak en uygun kaliteli kağıda, en temiz ve nefis şekilde bastırılacaktır. (İtalyada veya başka bir Batı ülkesinde dizaynı, baskısı, tertibi, süslemeleri ile en sanatlı ve başarılı kitap ödülünü kazanacaktır.)

3. İlmihal kesinlikle icazetli Ehl-i Sünnet ulemasına yazdırılacaktır. Hiçbir reformcu, mezhepsiz, bidatçi, bozuk ilahiyatçı, Fazlurrahmancı, BOPçu, Afganîci, Diyalogçu, Kemalist ilahiyatçı, Necdî, Râfizî, light ve ılımlı din taraftarı bu işe karıştırılmayacaktır.

4. İlmihal hazırlandıktan sonra, yayınlanmadan önce tasdikli Arapça tercümesi İslam alemindeki en az on Sünnî Fetva Merkezine gönderilerek, onlardan “Doğrudur, sakıncası yoktur, basılabilir ve güvenle okunabilir” fetvası alınacaktır.

5. Bu kitap bedava dağıtılmayacak, maliyet fiyatına verilecek, isteyen Müslümanlar ve kurumlar fazla miktarda alıp gençliğe ve halka hediye edeceklerdir. (İlmihal kesinlikle ticarete ve bezirganlığa alet edilmeyecektir.)

6. Bazı çok seyredilen tv kanallarında bu ilmihalin dersleri verilecektir. (İlmihal dışı aykırı ilaveler yapılmamak şartıyla)

7. Bilahare bu ilmihalin Arapça, İngilizce, Fransızca, Rusça, Çince, Türkî lehçelerde ve başka dillerde tercümeleri yapılıp yayınlanacaktır.
Bu ilmihal projem ve teklifim bir ütopya değildir. Müslüman büyüklerin bunu yapacak parası ve imkanı vardır. Gelgelelim yapmazlar. Yaptırılmaz.
Bazı büyük cemaatler ve sektler böyle bir ilmihale sıcak bakmaz. Yapılacaksa Cemaat İlmihali olmalıdır…

Müslümanların bir Halifesi olsaydı, bu ilmihali Hilafet-i Aliye Yüksek Fetva Kurulu hazırlar, Emîrül-müminîn hazretleri de önsöz yazardı. Maddî imkan olduğu halde, bu kadar hayırlı, faydalı, sevaplı, ecirli bir hizmet niçin yapılmıyor, yapılamıyor, doğrusu çok üzülüyorum…