Hatırlarsınız uzun bir zaman önce genç bir yazar kendini aşarak bazı özel bilgilere ulaşmış ve bu bilgileri bir kitapta yayınlayarak Türkiye'nin gündemine oturmayı başarmış ve haftalarca o konuyu konuşmamıza sebep olmuştu.
Hatırlarsınız uzun bir zaman önce genç bir yazar kendini aşarak bazı özel bilgilere ulaşmış ve bu bilgileri bir kitapta yayınlayarak Türkiye'nin gündemine oturmayı başarmış ve haftalarca o konuyu konuşmamıza sebep olmuştu.
Aslına bakarsanız bir bakıma iyi oldu zira topluma anlatamadığımız
bir hususu toplumun da bilinçlerine kazımış oldu.
Ancak bu başka bir operasyondu ve amaç topluma bilgi aktarmak
değil, sır gibi saklanan bir şeyi deşifre etmekten
ibaretti.
Neyden mi bahsediyorum?
Barnabas İncilinden...
"Fuatavni" isimli fitne mikseri hesabı yöneten "Aydoğan Vatandaş"
isimli şahıs yıllar önce "Barnabas İncili" konusunu ülkenin
gündemine sokmayı başarmıştı.
Bu emeğinin karşılığını da Gülen'cilerin (cemaat demeyi doğru
bulmuyorum) kendisine sağladığı makam ve mevki ile aldı.
Kısaca bilmeyenler için bahsedeyim. Barnabas İncili Hz.Muhammed'in
gelişini farklı bölümlerde aşikar olarak bildiren bir İncil
nüshasıydı.
Barnabas İncili, Roma Katolik Kilisesi tarafından yasaklanan
İncillerden biri. Hz. İsa'nın öğrencilerinden Barnabas tarafınca
yazıldığı iddia edilmektedir.
Barnabas İncili'nde teslis inancı reddedilmiş ve Hz. İsa'nın tanrılığı kabul edilmemiştir. İkinci olarak, Barnabas İncili'nde Hz.İbrahim tarafından kurban edilmek istenen kişi Hz. İsmail olarak gösterilmiştir. Oysaki Hristiyanlık inancında Hz.İbrahim'in Hz. İshak'ı kurban etmek istediği benimsenmiştir.
Bu uzun süredir biliniyordu ancak bir türlü kimse inanmıyordu veya inanmak istemiyordu veyahut üzeri örtülmeye çalışıldığı için konuyu gündeme taşımaya çalıştığımızda birileri tarafından suratımıza kapı çarpılıyordu.
Zira Barnabas ne İngiliz derin devletinin, ne Vatikan'ın işine
gelmiyordu. İşte bu nedenle hep bir şehir efsanesi olarak kalmaya
devam ediyordu.
Fakat daha sonra Vatikan Türkiye'de ki gizli kardinalini devreye
sokarak o İncil'i Vatikan'ın - 4. katında ki kasasına kaldırmayı
hedefledi ve operasyon için düğmeye bastı.
Ha bu arada gizli kardinal kim mi?
The Economist dergisinin kapağına bir göz atar mısınız? Özellikle güneşin altında ki kardinal kıyafetli kişiye...
Size tanıdık geldi mi?
Bu resimden anlaşılması biraz zor olabilir. o zaman anlamanız için biraz daha yardımcı olayım;
Yukarıda ki 2 resim arasında fark görebiliyor musunuz?
Fark yok değil mi :)
Vatikan'a hizmet eden gizli kardinal Fetullah Gülen olduğu pek çok araştırmacı tarafından ima edile gelmiştir.
Ancak bu başlı başına ayrı bir konu! Örneğin Önceki yıllarda Habertürk Gazetesi Yazarı Fatih Altaylı da, Türkiye Masonları büyük üstadına canlı yayında Gülen hakkında bir anısını anlatırken şöyle diyor;
"Fetullah Gülen'e "Masonlar ile faaliyetleriniz çok birbirine benziyor. Size de Neo İslamic Mason diyebilir miyiz?" diye sorduğumda "Evet, Masonluk kötü bir şey değildir. Tabi ki diyebilirsiniz" cevabını aldım ve çok şaşırmıştım" diye anlatıyor.
Yine ABD'li eski FBI danışmanı Paul L. Williams Gülen ile röportaj yapmış ve Gülen hareketini ABD istihbarat örgütü CIA tarafından desteklendiğini hazırladığı rapor niteliğinde ki makalelerde yayınlamıştı.
E sanırım bu hareketin arkasında kimler var bu iki ayrıntı anlamaya yetecektir.
Şimdi gelelim asıl meseleye;
Genelkurmay Başkanlığında "Kozmik Oda" adı verilen odaya sadece 11 üst düzey subay girebiliyordu. Örneğin Genel Kurmay Başkanı girmek dahi istese, mutlaka diğer 10 subayın bilgisi oluyor ve ancak bu şekilde girebiliyordu.
Hatta bazen Genelkurmay Başkanı olan kişilerin girmesine dahi izin verilmiyordu.
Size tarafımıza ulaşan bir sır vereyim!
Eski Genelkurmay başkanlarından Yaşar Büyükanıt'ın bu odaya girilmesine görev süresi boyunca asla izin verilmediği kulaktan kulağa dolaşan bilgilerden bir tanesi.
Devam edelim;
Vatikan'ın emri ile Türkiye'de Ergenekon isminde bir komplo düzenlendi ve üst düzey generaller ve ordu mensupları "Darbe" şüphesi ile gözaltına alınmaya başlandı.
Sonra bir şekilde bir siyasiye suikast yapılacağı bahanesi ile kozmik odaya girildi ve sivil hakimler ve savcılar araştırma, suç unsuru arama peşine düştüler.
Ancak bizim gibi konuyu bilen pek çok kişinin aklını kurcalayan başka sorular vardı.
O Kozmik oda da "Barnabas İncili" olduğunu pek çoğumuz biliyorduk. Acaba "Kozmik Oda operasyonu" o incili almak için miydi?
İçeriye girenler İncil'e rastlamadıysa o İncil nereye kayboldu ve şuan nerede?
Vatikan bu İncil'in peşine düşmüştü, Diyanet'in içinde olan gizli ajanlar devreye girdiler ve İncil'in Türk Ordusunun elinde olduğunu öğrendiler.
Barnabas İncili 1981 yılında Şırnak'ın Uludere ilçesinde ki bir mağarada bulunmuştu. Önce karbon 14 testleri yapıldı. Avrupa'dan bilir kişiler geldi ve herkes adeta şok olmuştu çünkü Barnabas İncili gerçekti!
Bu gizemli İncil bir şekilde Filolog Hamza Hocagil'e ulaştı ve tercüme etmek için kollar sıvanmıştı ancak TSK içindeki paralel subayların emri ile Jandarma'nın operasyon yapması neticesinde İncil TSK'nın eline geçmişti.
Yine TSK içindeki bazı vatansever subaylar bu operasyonun farkında idi ve bir siyasiye bilgi aktardılar ve "Kaçırılacak" bilgisini verdiler.
O siyasinin ismi Muhsin Yazıcıoğlu...
Fakat Muhsin bey bir hata yaptı.
Muhsin bey bu konuyu araştırmaya başladı ve İncil'in gerçekliğini öğrendikten sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a bu konu hakkında bilgi aktardı. Ama ortalık öylesine toz dumandı ki başbakan kendisine "Siz gerekli incelemeyi yapın, kayda değer bir kanıt bulduğunuzda biz gerekli adımları atarız." bilgisini aktardı.
Başbakan'ın bu güvencesinden sonra Muhsin bey ABD'de yaşayan ve Barnabas İncili hakkında kitap yazan bir yazara ulaştı. İşte Muhsin beyin hatası bu oldu.
Bu yazardan ayrıntılı bilgi aldı ve sürekli üzerine gitmeye başladı. Bu tüm dünyayı alt üst edebilecek bir bilgiydi ve bu gerçeği ortaya çıkarmalıydı.
Bu arada Başbakan kendisini aradı ve MİT'te görevli bir personel ile kendisine bilgi verileceğini söyledi.
Muhsin bey önce MİT'ten gelen bu personel ile görüştü ve gerekli bilgileri aldıktan sonra konunun Türk devleti içinde ne kadar önemli olduğunu kavradı ve Başbakan'ı arayarak teşekkür etti.
Daha sonra 22 Mart 2009'da güvenilir dostları ile görüştü bir film yapılmasını istedi. Yapımcı filmin 4-5 milyon dolara kadar çıkan bütçesi olur deyince, Başbakan'ın kendisine verdiği güvenceyi ve MİT personelinin anlattığı "Algı Operasyonu" konusunu hatırlayarak "Siz merak etmeyin ben o parayı bulurum" cevabını verdi.
Muhsin Yazıcıoğlu ile Başbakan görüşmesinde ki önemli detay bir kaynağımın aktardığı bilgiye göre çok enteresan bir hal alıyordu. Muhsin Yazıcıoğlu Başbakan'a konuyu anlattığında "Biliyorum" cevabını almıştı ancak Başbakan kendisine bir film yapılmasını kamuoyu oluşturulmasını ardından da tv programları, sempozyumlar ile konu gündeme taşınır teklifinde bulunmuştu. İddiaya göre operasyon iki koldan ilerleyecekti. Birincisi Muhsin başkan sosyal faaliyetleri yürütecek, başbakan ise gizli bir talimat vererek MİT üzerinden bir operasyon yürütecekti tüm bunlar gündeme oturduğunda ise Başbakan konuyu meclise taşıyacaktı.
Ancak ne hazindir ki Başbakan'ın kafasını kaldırmasına ve bu konulara eğilmesine hiç izin verilmedi. Her dönem kendisine farklı şekillerde "bitirme" operasyonları düzenlendi. 15 Temmuz'da bunların sonuncusuydu. ABD'li bir yorumcunun "Darbeciler hata yaptı, ilk işleri köprüyü tutmak değil, Erdoğan'ı öldürmek olmalıydı" sözleri de ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor nitelikteydi.
İşte bu yüzden Muhsin bey evvela bir film çekmek istiyordu çünkü bu oluşturulacak algı operasyonunun ilk perdesiydi.
Ancak Muhsin başkan ABD'li yazar ile sık sık görüşüyor her gelişmeyi anlatıyor, Başbakan Recep Tayyip bey ile görüştüklerini, devletten destek aldıklarını, bu işin peşini bırakmayacakları nı anlatıyordu.
Nereden bilsin onun paralel bir ajan olduğunu?
Onu da kendi gibi dava adamı sanıyordu çünkü İncil hakkında araştırma yapan yegane kişilerden biri o yazardı. (!)
Ama dediğimiz gibi araştırma yapan değil, İncil'in yerini öğrenebilmek için konuşulmasını sağlayan bir paralel ajanıydı o.
Muhsin başkan o helikoptere binmeden önceki günlerde bu yazarı aradı ve "Kitabın kopyalarını inceledim. Gözlerim doldu. Az kaldı, o kopyaların bir kopyası elime geçecek. Başbakan'da izin verirse tüm dünyayı ayağa kaldıracağım" diyordu.
İşte bu sözler onun kaleminin kırılmasına sebep oldu ve Muhsin Yazıcıoğlu elim bir suikast sonucu paralel bir operasyon ile helikopteri düşürülerek şehit edildi.
Ve son olarak şunu eklemek istiyorum. Son 15 Temmuz Darbe girişimi ile esir alınan komutanlardan bir tanesi Galip Mendi idi. Galip bey Jandarma Genel Komutanlığı görevini yürütüyor.
Galip Mendi'ye karşı FETÖ'nün özel bir kini var.
Kinin sebebi ne mi?
1990'lı yıllarda Galip bey Magos'da bir operasyona imza atmıştı. İddialara göre bu operasyon Barnabas İncili'ni paralel yapılanmanın elinden kurtarma operasyonuydu. Bu operasyonun ardından Barnabas İncili Kozmik Oda'ya saklanmıştı.
Artık ak koyun, kara koyun ortaya çıktığına göre istirham ediyoruz bu bilgi doğru ise Sayın Galip Mendi beyde çıkıp bu gizli operasyonu deşifre etsin ve Vatikan'ın emrini uygulayan, gizli kardinalin düğmeye bastığı Barnabas İncili operasyonunu anlatsın ki bu millette nasıl bir ihanet çemberi içerisinde olduğumuzu görebilsin.
Saygılarımla