Bu yıl “Mübarek Kurban Bayramı” ile “Babalar Günü” aynı günlere denk geldiği için iki kutlamayı birlikte yapmak ve önemli bir hususa dikkat çekmek istedim.

Kurban Bayramı ve Babalar Gününüzü en içten duygularla kutlar; ana, baba ve çocuklarımızın birlikte bayram yapmalarının idrakinde olmasını Yüce Mevla’mdan niyaz ederim.

Anneler, babalar günü gibi günlerin kutlaması bana yavan ve samimiyetten uzak gelse de yılda bir günün bile olsa “babalar günü” olarak tahsis edilmesi farkındalık oluşturma açısından hiç yoktan iyidir, diye, iyi niyetle yaklaşıyorum.

Aile bağları zayıflamış Batı toplumları için yılda bir gün bile olsa anne ve babanın hatırlanması anne ve babalar açısından çok çok sevindirici olduğunu orada yaşayanlar bilir.

Bizim inanç ve kültürümüzde bırakınız bir günü 365 gün bile anne ve babaya olan haklarımızın yerine getirilmesi için yeterli olmayıp ahirete göçtüklerinden sonra da onlara karşı sorumluluğumuz devam etmektedir.

Dinimiz İslam’da ana baba hakkı o kadar önemli ki, önemini anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır desem, abartmış olmam.

Çünkü, ana babalar özellikle de analar çocukları için öyle büyük fedakarlıklara katlanıyorlar ki, bunu bir başkasının yapmasının bazı istisnalar olsa da zor olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir.

Evlat çok çok önemli olduğu için en içten yapılan dualardan biri de “Allah evlat acısı” vermesin duasıdır.

Konu eksenli önceki yazılarımda ağırlıklı olarak evlatların ana babalarına karşı hakları üzerinde durmuştum,

Bu yazımda evlatlarımızın hakları ve bugün yaşadıkları büyük imani sıkıntılar üzerinde durmaya ve dilimin döndüğünce ana babaları ikaz etmeye çalışacağım.

Ana babalar söylediklerimi dikkate almanızın zorunluluğuna yüz yüzde inanıyor ve bu işin hafife alınıp mazeret üretilecek bir tarafı kalmadığını üzerine vurgu yaparak söylüyorum.

Geçenlerde lise son sınıfta öğrenim gören bir öğrencimizle iç acıtıcı bir konuşmamı paylaşacağım.

Konuşma sırasında ‘iftiranın yasalarımızda suç, dinimizde büyük günah ve hepimizin Müslüman olduğunu,’ söyledim.

Bunun üzerine öğrencimiz “ben Müslüman değil, ateistim” dedi.

Böyle bir cevap beklemediğim için gerçekten şok oldum, üzüldüm ve çeşitli sorular sordum.  Özetle sorularıma cevabı:

“Anne babasının namaz kıldığı, imam hatip ortaokulunu bitirdiği, ayet ve hadisleri okuduğu, sonrasında ateist, arkadaşlarının yüz de 35’nin de ateist olduğunu, bir tanesinin de Hıristiyanlığı seçtiğini” söyledi.

Anne babasının kendisinin ateist olduğunu bilip bilmediğini sorduğumda, “ailesi ve akrabalarının” bilmediğini söyledi.

Ölümün genç ihtiyar demeden gelebileceğini, imansız olarak ölmenin ebedi cehennemde yanmak olduğunu söylediğimde ise sukut etti.

Bu çocuk Müslüman bir çevrenin çocuğu ve imansızlık gibi büyük bir felaketin içine düşmüş çok acı ama ana babanın bu durumdan haberi yok!

Arkadaşlarının yüzde 35’nin ateist olduğu biraz abartılı olmakla birlikte ülkemizde ateizm ve deizmin sürekli artış gösterdiği gerçeğini de yok sayamayız.

 

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, bir tavuğun civcivlerine sahip çıktığı gibi evlatlarımıza sahip çıkmalı, küfür belasının içine düşmemesi için gücümüzün son noktasına kadar mücadele etmeliyiz.

-Çocuğumuzun dünyada iyi bir işi, eşi ve kariyeri olması için verdiğimiz çaba ve emeğin yüzde kaçını ahireti için veriyoruz?

Boynunuzu büküp mahcubiyet içinde olduğunuzu düşünüyorum.

Yüce Rabb’im kimseye evlanın ölüm acısını yaşatmasın hele hele imansız ölüm acısını hiç yaşatmasın!

İnanarak ve bütün içten duygularımla ifade ediyorum: 

Şuurlu bir Müslümanın evladını kaybetmenin acısının yanında imansız olarak kaybetmesinin acısını ifade etmeye sayılar kifayetsiz kalır.

Seküler kesimin tüm araçlarıyla çocuklarımızı İslam’dan uzaklaştırmak için yoğun bir mücadele içinde ve bunlarla mücadele etmenin çok zor olduğunu ve olağanüstü çaba harcamamız gerektiğinin şuuruyla hareket etmeliyiz.

İslam düşmanları müthiş yaygaracı ve sınır tanımadan her türlü aşağılayıcı sözü söyleyebiliyorlar.

Bunlar cehenneme yalnız gitmek istemiyor ve yanlarında çok kişi götürmek istiyorlar.

Ana babalar ben bana düşen kadar vazifemi yerine getirmeye çalışıyorum, bundan sonrası size kalmış.