Madde madde yazayım:
Zina bir azgınlıktır. Zinayı Kur’an, Sünnet, Şeriat kötü görmüş,
haram kılmıştır. Müslüman bir ülkede ve toplumda zina
yaygınlaşırsa, zinaya karşı nehy-i münker yapılmazsa tokat ve sille
iner. Şu anda yeni Ceza Kanunumuz zinayı suç olarak kabul
etmemektedir.
Riba da bir azgınlıktır. Riba Kur’an, Sünnet, icma ile haramdır.
Riba mubahtır diyen dinden çıkar.
Kadınların ve kızların seks aleti olarak görülmesi büyük bir
azgınlıktır.
Devletin kadınların seks kölesi olarak çalışmasına izin vermesi,
onlara resmî vesika ita etmesi, seks köleliğinden KDV ve gelir
vergisi alması da azgınlıktır.
Gazetelerin ve televizyonların müstehcen yayın yapması ve halkı
azdırması vahim, yıkıcı bir azgınlıktır.
İsraf büyük azgınlıktır. İsrafa yol açan, israfa götüren lüks
hayat, aşırı tüketim hep azgınlıktır.
Mübarek Ramazan gündüzlerinde açıkta, açıkça, küstahça yemek içmek
azgınlıktır.
Zekat vermemek isyandır, azgınlıktır.
Zekat almaya hakkı olmayan şahıs ve kurumların zekat toplaması
azgınlıktır.
Namazı yitirmek ve şehvetlerine uymak azgınlıktır.
Ümmet birliğini, mü’minlerin kardeşliğini berhava eden cemaat,
fırka, hizip militanlığı, holiganlığı, fanatizmi azgınlıktır.
Diyanet İşleri Başkanlığının ülkemizdeki bütün azgınlıklarla
radikal şekilde mücadele etmesi gerekir.
Resmî Diyanetten başka özel Diyanetler de vardır. Onlar da
azgınlıklarla yasal sınırlar içinde savaşmalıdır.
Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı çirkin günahlar açıkta işlenecek
ve Müslümanlar susacak, bunları meşru şekilde önlemeye çalışmayacak
kötülemeyecek… Olur mu böyle şey?
Bütün azgınlıklar münkerdir ve nehy-i münker yapmak farzdır.
Bu memlekette M. Kemal, İsmet Paşa, Celal Bayar, Cemal Gürsel,
Kenan Evren devr-i saltanatlarında bile Ceza Kanununda zina suçtu.
Şimdi ise serbest ve Müslümanlar tepki göstermiyor. Olur mu böyle
şey?
Ben namazımı kılar, orucumu tutarım, başka konulara burnumu sokmam
diyen Müslümanlar çok yanlış düşünüyor.
Evet emr-i mâruf ve nehy-i münker farz-ı kifayedir ama bu farz
büsbütün terk ve ihmal edilirse bütün Ümmet, bütün Müslümanlar
sorumlu olur.
İslamın, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın azgınlık olarak gördüğü her
şey pisliktir.
Müslüman pislik içinde yaşamaz, yaşayamaz.
Ortalığı pislik götürüyor ve Müslüman bana ne diyor. Olur mu böyle
şey?
Bir hadîs-i şerifte Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona)
“Allahü Teala bir beldenin üzerine azap indirdi, halbuki orada on
sekiz bin kişi Peygamberler gibi ibadet ediyordu” buyurmuşlar;
Ashab sormuş: Bunca âbid olduğu halde üzerlerine azab mı indi?.. Şu
cevabı vermiş: “Evet, çünkü onlar, Allahın hışm ettiği bir kötülük
yapıldığında hışm etmezlerdi.”
Emr-i mâruf ve nehy-i münker üç türlü yapılır:
İdareciler, gücü yetenler fiilen yapar.
Fiilen yapamayan ulema, fukaha, meşayih, ziyalılar lisanen, yazı
ile yapar.
Bunu da yapamayan hak, kalben buğz ederek yapar ki, hadiste bu
üçüncü derece imanın asgarîsi olarak beyan buyurulmaktadır.
Yani İslamın kötü gördüğü azgınlıklara karşı kalbinde buğz
olmayanın imanı tehlikeye girer.
Ne günlere kaldık!.. Dinsiz
televizyonlardan Müslümanların evlerine küfür, şirk, ateizm, fısk,
fücur, azgınlık, günah, zina, fuhuş lağımları akıyor ve Müslümanlar
seyrine bakıyor.
Azgınlıkların bu kadar çoğalmasının ve pislik sellerinin ülkeyi
istila etmesinin ana sebebi bilenlerin, alimlerin, ziyalı
Müslümanların vazifelerini yerine getirmemelerinden
kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de yaşayan on binlerce Müslüman halkın vebali bilenlerin
üzerinedir.
Azgınlıklar, çılgınlıklar, açıkça işlenen büyük günahlar, isyanlar
yüzünden başımıza musibet gelirse, sadece günahkarlara isabet
etmeyecek, kuru yaş herkesi vuracaktır.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını bilkülliye tatil eden Müslüman
bir toplumun geleceği parlak olmaz.
(İkinci yazı)
Müslümanların Eğitim Siyaseti Var mı?
SON altmış yıl içinde islamî kesimin ciddî, dört başı mâmur bir
eğitim stratejisi, planı programı, siyaseti olmamıştır.
İmam-Hatip okulları, eski medreselere biraz benzeyen Kur’an
kursları ve bütün okullarda mecburî olan, lakin bir işe yaramaya,
sadra şifa vermeyen din kültürü dersleri ile yetinilmiştir.
Elli yılda elli bin yeni cami yaptıran Müslümanlar, bu müddet
zarfında bir tek gerçek İslam mektebi açmamışlar, açmayı
düşünmemişlerdir.
Bundan on küsur yıl öncesine kadar Türkiye’de İslam Mektebi
açılamazdı…
Doğrudur, açılamazdı ama böyle bir okul, milyonlarca Türkiyelinin
yaşadığı Almanya’da pekala açılabilirdi. Veya başka bir yabancı
ülkede…
Gerçek İslam mektebi nasıl bir mekteptir?.. İslama, Kur’ana,
Sünnete, Şeriata uygun eğitim veren; vasıflı ve güçlü Müslümanlar
yetiştiren bir mekteptir.
Bir İslam mektebinde, ders günlerinin hepsinde sabahleyin sarıklı,
cüppeli, icazetli bir hoca din ve Kur’an dersi verir.
Böyle bir okulda, vakit namazları için ezan okunur ve bütün
öğrenciler, okulun camiinde, okul imamının ardında cemaatle namaz
kılar.
1868’den, 1912’ye kadar Galatasaray Lisesinde olduğu gibi.
Bir İslam mektebinde kız erkek karışık karma eğitim verilmez.
İslam mektebinin baş özelliği şudur: Laik ve Kemalist eğitim veren
bütün okullardan üstündür.
İslam mektebinde öğrencilere, genç nesillere üç boyut kazandırılır:
(1) Bilgi, kültür ve inanç boyutu… (2) Ahlak, karakter, aksiyon
boyutu… (3) Sanat, estetik, güzellik boyutu…
Soruyorum: Şu anda ülkemizde üç bin civarında (tam sayısını
bilmiyorum) İmam-Hatip okulu var. Bunların hangisinde, eskiden
Galatasaray Sultanisinde (Lisesinde) olduğu gibi, beş vakit namazın
cemaatle kılınması mecburidir?
Beş vakit namazın mecburî olmadığı bir okul din okulu olabilir
mi?
Haydi eskiden ağır baskılar vardı, bütün öğrencilere namaz
kıldırılamıyordu; bugünkü hürriyet ortamı içinde dinimizin bu temel
emri niçin yerine getirilmemektedir?
Türkiye Müslümanları, beş vakit namazı cemaatle kılmanın mecburî
olduğu İslam Mektepleri açmadıkça kurtulamayacaklardır.
Evet, İslam lisesi açılacak… Her sabah bir saat din ve Kur’an dersi
verilecek. Okulun içinde ezan okunacak… Okulun, bütün talebeleri
içine alabilecek bir camii olacak… Okulun imamı olacak… Bütün
öğrenciler birlikte namaz kılacak… Bu okul İngilteredeki Eton
kolejinden üstün olacak… Talebeleri en az dört dili (Edebî
Osmanlıca, İngilizce, Arapça, bir de başka bir dil) çok iyi bilecek
(İyi değil, çok iyi…), bu okula bütün dünya hayran kalacak…
Biz böyle bir okul açamaz mıyız? Açamazsak, işte bugün olduğu gibi
zillet, esaret, meskenet, parçalanmışlık, kaos, anarşi, fetret
içinde sürünür dururuz.