Hibernasyon yâni kış uykusu,
Hibernasyon yâni kış uykusu, Allah’u Teala’nın yeryüzünde bizlere gösterdiği binlerce mucizelerinden sadece biridir. Hibernasyon, Milyonlarca memeli, sürüngen, haşarat ve böcekler bütün bir kış boyunca uyuma halidir. Bu sürece girmiş hayvanların vücut organlarının aktifliği aslında uzunca bir süre tamâmen askıya alınır. Organların faaliyeti o kadar yavaşlar ki, bizler güçlükle fark ederiz. Yapılan araştırmalara göre insanlarında kış aylarında uyku ihtiyacı bir miktar daha artıyor imiş. Kışın zor uyanma ve bir miktar daha uyuma isteği işte bu yüzdenmiş. Zaten hava soğuk, yeriniz de sıcak ise, alayımız değmeyin keyfime moduna geçiyoruz değil mi? Aslında bu durum hepimizin bilinçaltında otomatik olarak ‘’Pikeleri çıkarıp, yorganları indirdiğimizde’’ başlıyor…
Bizim nesil küçük metre kareli evlerde cümbür cemaat aynı odada oturur, kardeşler yine aynı odada sabahlardı. Her gece yatak açma törenlerini, sıcacık sobanın üzerinde vızıldayan çaydanlığın çıkardığı acayip sinir bozucu melodiler izlerdi. Odun kömür telaşı sonbaharda icra edilen ve kışın ısınmamamız için gerekli mecburi alışkanlıklarındandı. Belki günler zor günlerdi lakin aile içi iletişimin tavan yaptığı daha sıcak, daha samimi günlerdi. Rabbim şu soğuk kış günlerinde evsiz barksız dışarda kalan ve sıcak bir yuvanın hasretini çeken, bütün fakir fukaranın, garip gurebanın yardımcısı olsun.
Evet, şimdi gelelim asıl konumuza. Yatakta döne döne bir hal olup uyuyamıyorsanız, daha yastığa başını koymadan yastığa çeyrek kala uyuyanlara sinir oluyorsanız, o zaman sizde bir çok kişi gibi uyku problemi çekenlerdensiniz. Ne diyordu ünlü filozof Friedrich Nietzsche; ‘’Öyle kolay bir sanat değildir uyumak. Onun uğruna bütün gün uyanık durmak gerekir.’’ Gece geç saatlerde yatan kişiler yetersiz miktarda uyuduklarında ertesi gün icra ettikleri işlerde oldukça zorlanırlar. Bu kişilerin performansları iyice düşer, her ne kadar çay kahve içerek kendilerini uyarmaya çalışsalar da, bu kişilerin ancak öğlene doğru afyonu patlar ve performansları yavaş yavaş artmaya başlar. Bu kişilerde yine kalitesiz ve yetersiz uyku nedeniyle vücutta birçok metabolik ve ruhsal bozukluklar da ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi bozulur, hastalıklara karşı direnç düşer, baş ağrısı, iştah artışı olur. Konsantrasyon azalır ve durgunluk başlar.
Oysa uyku Allah’ın insanlara bahşettiği önemli nimetlerden biridir. Güzel ve kaliteli bir uyku sağlıklı bir yaşam ve beyin fonksiyonlarının düzenlenmesinde vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. İşte onun için biyolojik saatimize dikkat edip vücudumuzun ihtiyacı ne kadar ise aslında o kadar uyumamız gerekir. Uyku, hepimiz için yerini başka hiçbir şeyin tutamayacağı özel bir dinlenme vaktidir. Öte taraftan da, şuur ve idrakin gittiği adeta bir ölüm halidir. Ancak Allah’ın bir lütfu olarak zihnin faaliyeti uykuda iken de sürekli yine devam eder. Ayrıca her sabah sağlıklı bir şekilde uykudan uyanmak da bizler için şükredilmesi gereken başka bir nimettir. Uyku süresi boyunca insan, bilincini ve dışarıyı algılama yeteneklerini kısmen yitirir. "Ölüme benzetilen’’ uykudan şuurlu bir şekilde uyanmak, kusursuz bir şekilde görebilmek, duymak ve hissetmek, üzerinde düşünülmesi gereken gerçekten mucizevi olaylardır.
Uyku, insanın hem zihnî hem de fiziki yorgunluğunu giderir. Uyandığımızda şuur ve idrakimiz daha canlı bir şekilde yenilenmiş olarak geri gelir. Hal böyle olunca uykunun ne büyük bir nimet, insanı rahatlatan nasıl bir mucize olduğunu uykusuz kalanlara, damdan düşenlere sormak gerekir. Bugüne kadar hiç kimse birkaç günün dışında uykusuzluğa asla daha fazla dayanamamıştır. Bu durum artık kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. İnsanlarda bu ihtiyaç hissini yaratan ise Allah’tır. Bir ayette Rabbimiz “O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.” [Furkan Suresi, 47] buyuruyor.
Evet, kıymetli dostlar uyku, küçük ölümdür. Her gece, ölmeden önce ölmektir. Kararınca, yeteri kadar uyumak, insanın ömrünü uzatır. Ne diyordu üstat Attila İlhan. ‘’Az uyumak çok yaşamaktır..’’ Gece uyumak için yatağına yatan insan bu nimetlerin sabah kendisine yeniden verileceğinden asla emin olamaz. Çünkü uyku esnasında ruh, Allah katına alınır ve Rabbimizin dilemesi ile sabahleyin tekrar vücuda geri verilir. Allah-u Teâlâ, bu mevzu ile Kur’an-ı Kerim’de; “Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır” buyurmuştur. (Zümer Suresi, 42)
Elbette uyku bir nimettir lakin bizler bu dünyaya hepten miskin miskin uyumaya da gönderilmedik. Uyku nimetinin içinde de nice sırlar ve imtihanlar vardır. Mesela çevremizde bol miktarda ‘’Sabah namazını hep kılmak istiyorum ama maalesef bir türlü kalkamıyorum’’ diye hayıflanan kardeşlerimiz var değil mi? Oysa Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde; ‘’Münafıka en ağır gelen namaz; yatsı ve sabah namazlarıdır. Eğer bilseydi o iki namazda ne var? Sürünerek dahi olsa onun ikisine gelirdi.”buyurmuşlardır.
Evet, dostlar bu güzelim uyku nimetinin içerisine gizlenmiş ve kendimizi garantiye almamıza vesile olan o güzelim başka nimette sabah namazıdır. Sabah namazı günün ilk imtihanı ve ilk ibadetidir. Nitekim Peygamberimiz (sav) yine bir başka bir hadisi şerifte“Kim sabah namazını kılarsa, Allah’ın garantisi altındadır” buyurarak bu gerçeği açıkça belirtir. Sabah namazı o kadar önemlidir ki, onun iki rekât sünneti en kuvvetli sünnettir. Dolayısıyla güne iyi başlayıp ilk imtihanı başarmalıyız ki, diğer imtihan ve tehlikelere karşı daha güçlü ve donanımlı olalım. Hadiste, “Sizi atlılar kovalayacak bile olsa sabah namazının iki rekât sünnetini terk etmeyin”, “O, dünyanın tamamından hayırlıdır” buyrulmuştur.
Peki, madem acaba sabah namazına engel gibi gösterilen hangi bahane, bu dünyanın tümünden daha değerli olabilir ki? Ya da her sabah, günün en bereketli saatinde, canlı cansız bütün varlıkların Allah’ı zikrettiği o saatte milyonlarca minareden yükselen ‘’Namaz uykudan daha hayırlıdır’’ ikazını bizlerin duymasına engel olabilir? Uyanmak zor iş vesselam, nefsimize ağır geliyor değil mi? Elbette güneş doğmadan sıcak yatağımızdan kalkıp, soğuk-sıcak demeden camiye giderek cemaatle namaz kılmak muhakkak ki kolay bir iş değildir. Sıcaklığın eksi 20’lere kadar düştüğü yerlerde insanların yatağından kalkıp, abdest alıp, soğuk havada camiye giderek namaz kılmasının kıymetini düşünebiliyor musunuz? Rabbim hepimize nasip etsin.
Bu gün bu işin ehemmiyetini bilen ve bu konuda harekete geçen devlet kurumlarımızda var çok şükür. Diyanet İşleri Başkanlığı, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ve Gençlik ve Spor Bakanlığının başlattığı “Gençler Sabah Namazda Buluşuyor” sloganı ile üç beş yıldır devam eden gençlerle sabah namazı buluşmaları farklı illerde ve camilerde gerçekleştirilmeye hızla devam ediyor. Böylelikle gelecek nesillerin bilinçli ve imanlı yetiştirilmesi adına yapılan bu tür faaliyetleri çok önemsiyor, "Ümmeti sabah namazına giden gençler uyandıracak, Geç gelme genç gel" sloganları ile yürütülen çalışmaları anlamlı ve başarılı buluyorum.
Demem o ki, dindar nesil yetiştirme konusunda kaygılanan, uğraş veren ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Hadi o zaman bizlerde yeryüzündeki bütün İslam düşmanlarına inat bu kampanyaya omuz verelim de gereğinden fazla, ‘’Uyumayalım, uyutulmayalım…’’