Mustafa Kemal Atatürk’ün gizlenen vasiyeti ülkemizde çok konuşuldu
lakin tam manası ile açıklanamamıştır. Özellikle baktığımız zaman
ileri görüşlü ve keskin zekâsı ile Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti
ilelebet payidar kalacaktır derken Devlet’in ilelebet payidar
kalabilmesi için nelerin yapılması gerektiği yönünde Atatürk’ün
yazdığı bir kısım notlar var. Vasiyetin içinde çok önemli bazı
notlarda vardı. Özellikle zabitken okulda özellikle arkadaşlarıyla
ilgili bazı hatıratları, kendisine okulda verilmiş olan bazı notlar
ve netice de 400 sayfa kadar olan bu hatıratların en dikkat çekici
kısmı ise ‘’Hilafet’’ ile ilgili olan kısımdır. Bugün hala
tartışılan bir konu olan Hilafet meselesi sanıldığı gibi
kaldırılmamıştır. Atatürk’ün saklanan vasiyetinde de bu açıkça
belirtilmiştir. O zaman ki meclis tarafından kaldırılan Halifelik
idi. Hilafet kaldırılmıyor. Yani basit bir anlam ile son Halife
Abdülmecid efendinin görevleri alınıyor ve Halifelik kaldırılıyor.
Ama Hilafet kaldırılmıyor aynen devam ediyor. Bu konu Gizlenen
vasiyette açıkça anlatılmaktadır. Bir örnek ile olayı daha iyi
anlatmak gerekirse; Meclis Başbakan’ın yetkilerini alıyor ama
Başbakanlık makamına dokunmuyor devam ediyor. Bu örnekte olduğu
gibi Halifelik-Hilafet meselesini de bu şekilde algılamalıyız.
Atatürk Nutuk’da o zaman için üç tane Müslüman Devlet’in
(Afganistan, İran ve Türkiye) olduğunu söylüyor ve ekliyor; ‘’bu üç
sayısı ileride kırka, elliye çıktığında bu Müslüman Ülkeleri bir
araya gelirler, beş Ülkeyi kendilerinin temsilcisi seçerler ve bu
beş Ülke rotasyon usulü ile meclisleri aracılığı ile Hilafeti
temsil ederler’’ diyor. Bu gizlenen vasiyeti gören çok önemli bir
Devlet adamları, askerler de var. Özellikle araştırmacı-yazar Meriç
Tumluer bu konuda çok yoğun araştırmalar yapmakta ve birçok
platformda da bu hadiseden bahsetmektedir. Özelikle Atatürk
öldükten 50 yıl sonra açılmasını vasiyet etmiş lakin Kenan Evren bu
vasiyetin şu anki konjöktürde uygun olmadığını söylemiş ve gelinen
noktada vasiyet için çözümsüzlükler ve karmaşıklıklar başlamıştır.
Her defasında Ülke buna hazır değil denilerek açılması ertelenen bu
vasiyet, bir an önce açılmalıdır. Bu Ülkenin hazır olmadığı
bahanesini uyduranlar artık milleti uyutmak yerine bu hakikati gün
yüzüne çıkartıp Atatürk’ün bu önemli vasiyetine sahip çıkmalıdır.
Eğer zamanında bu vasiyet açılsaydı belki de bugün ‘’Büyük Ortadoğu
Projesi’’ diye bir proje olmazdı ve Türk-İslam Birliği sağlanma
yolunda büyük bir adım atılmış olurdu. Atatürk’ün saklanan
vasiyetinde belirtilen ‘’Hilafet’’ meselesi açıkça Türk-İslam
Birliğine işaret etmektedir. Atatürk’ün bu projesinin zıttı olan
Büyük Ortadoğu Projesi ise bugün küresel güçler tarafından sahneye
konulmuş ve kendi çıkarları doğrultusunda İslam dünyasını bölüp
yönetmek arzusu yönünde hareket edilmiştir.
Atatürk’ün şu sözleri çok önemlidir: "Türk Birliği’nin bir gün
hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi
dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği`ne
inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk
Birliği’yle açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde
bulacaktır.’’ (Atatürk’ün Sofrası, İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları,
1975 sf: 138-143)
Türkiye’de abuk sabuk o kadar şey tartışılırken, Atatürk’ün
saklanan vasiyeti neden yeterince tartışmaya açılmıyor ve gündemden
uzak tutuluyor bu da üstünde durulması gereken önemli bir husustur…
Hristiyan dünyasının lideri başı yani Papalık bugün hala varlığını
devam ettiriyor. Vatikan iki bin yıllık geçmişini devam ettirirken
birçok konuda önemli olaylarda gerektiği zaman müdahil oluyor.
Lakin Müslüman Dünyasında ise Müslümanların başı olan Halifelik
hala yok. Gelinen noktada olmamasının neticesinde günümüzde
yaşananlarda malumdur. Kan ve gözyaşı giderek artarken, bir yandan
da Halife olmamasından dolayı İslam Âleminde ortaya çıkan
başıbozukluk içinden çıkılamaz bir hal almaktadır. Önüne çıkan
sahte, çıkarcı hocalar kendi kafalarına göre fetva verip Din
konusunda İnsanları yanlış yönlendirip İslam Dünyasını büyük bir
Kaos ortamına sürüklemektedir. Böyle bir ortamda Atatürk’ün
gizlenen vasiyetinin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Yazımın
başlarında söylediğim gibi Atatürk Millet Meclisi vasıtası ile
Halifeliği Abdülmecid efendiden alıyor. Ama asla tam manası ile
Halifeliği kaldırmıyor. Hilafeti ileride Türkiye’nin kullanması ve
yararlanması için bırakıyor. Birçok olayda olduğu gibi Atatürk’ün
ileri görüşlülüğünü bir kez daha görmekteyiz. Özellikle bu hadiseye
genelde sözde Atatürkçüler, rozet Atatürkçüleri karşı çıkmaktadır.
Hâlbuki Atatürk’e verdikleri değeri vasiyetine vermemeleri gayet
manidardır! Atatürk’ün fikirlerine her daim değer veren bir kişi,
vasiyetine de o kadar değer vermelidir. Umarım Devlet adamlarımız
artık bu konuya bir açıklık getirir ve Atatürk’ün gizlenen
vasiyetini açıp, Türkiye’nin önünü ve ufkunu daha çok açmak için
uğraşır. Aksi halde yapay gündemler içinde, yapay bir Devlet olarak
başkasının yaptığı projelerde oyuncak olmaya devam ederiz.
Ve son söz: ‘’Gerçeklerin bir gün, ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu
vardır’’