Bir gün Hazreti Mevlana’ya bir genç gelerek “dervişlik ve tasavvuf yoluna intisap etmek istediğini” beyan eder.
Hazreti Mevlana o gence sorar, “sen hiç aşık oldun mu?”
Genç cevap verir. “Hayır Efendim, hiçbir kıza aşık olmadım.”
Mevlana hemen ona şu tavsiyede bulunur. “Önce aşık ol, sonra buraya gel.”
Bu kıssa yanında bir de meşhur bilindik söz vardır. "Ararken Leyla’yı, buldum Mevla’yı”
Bu sözün de Leyla’yı arayan Mecnun’a ait olduğu söylenir.
Zaten Fuzuli’nin Mecnun ile Leyla hikayesinde, Mecnun deli-divane olup da Leyla’nın
peşinden gittikten sonra, aç susuz, yalın ayak çöllere düştükten sonra, Leyla’yı buluyor.
Ancak o anda asıl aşık olunması gerekenin Yüce rabbimiz (cc) olduğunu anlıyor ve Leyla’ya
çok da iltifat etmeden, Leyla’ya değer vermeden asıl gerçeğe ulaşıyor.
Orada şu durum meydana çıkıyor: “Aşk-ı Mecazi’den Aşk-ı Hakiki’ye ulaşılıyor.”
Aşk-ı Mecazi, Dünya’daki varlıkların fani ve geçici sevgisi, Aşk-ı Hakiki, Yüce Allah’ın
sevgisidir.
Üstadımız Bediüzzaman bu hususta şu hususları beyan etmektedir. İşte, insanda binlerle
hissiyat var. Her birisinin, aşk gibi iki mertebesi var: Biri mecazi, biri hakiki.Aşk, şiddetli bir
muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap
ve elemde bırakır. Veyahut o mecazi mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için,
baki bir mahbubu arattırır; Aşk-ı Mecazi, Aşk-ı Hakikiye inkılap eder, dönüşür. Güzel değil
batmakla kaybolan bir mahbup. Çünkü zevale mahkûm, hakiki güzel olamaz.”
Bu yazıda hem Aşk-ı Hakiki ve hem de Aşk-ı Mecazi şiirleri mevcuttur.
RIHTIMDA BEKLİYORUM
Bak, ben böyle bitkin, ben böyle yorgun.
Her şeye bigane, sakin ve suskun.
Dert ve keder içinde böyle mahzun.
Yapayalnız bir rıhtımda bekliyorum.
Ne gidecek, ne kalacak bir yerim var.
Alnıma yazılmış böyle bir kaderim var.
Yakıp kavuran böyle bir kederim var.
Yapayalnız bir rıhtımda bekliyorum.
Kıyıya vuran dalgalar yoldaşım oldu.
Esip duran rüzgarlar haldaşım oldu.
Dallarda öten kuşlar dildaşım oldu.
Yapayalnız bir rıhtımda bekliyorum.
Ey sevgili sen vefasız bilmesen de.
Akan gözyaşlarımı silmesen de.
Çağrıma cevap verip gelmesen de.
Yapayalnız bir rıhtımda bekliyorum.
Yapayalnız bir rıhtımda bekliyorum.
GİTME GEL / KAPIM AÇIK
Böyle doludizgin ırmak olup akma.
Şu kırık kalbimi ateşlerde yakma.
Beni mahzun, boynu büyük bırakma.
Gitme gel sevgili, kapım daha açık.
Eline ne geçecek, gittiğin zaman?
Dostluk varken niye oluyoruz düşman?
Gidenler gibi sen de olacaksın pişman.
Gitme gel sevgili, kapım daha açık.
Gidenler mutlu olacağını sandı.
Bilmem ki hangi şeytanlara inandı.
Pişman olup, perişan olup da yandı.
Gitme gel sevgili, kapım daha açık.
Yüreğim aşkınla kaynıyor fıkır fıkır.
Öyle sevdalı ki, böyle keyfi çakır.
Sana vurgun, sana aşık bu fakir.
Gitme gel sevgili, kapım daha açık.
Dünya sevgiyle, ancak aşk ile güzel.
Aşksız hayat dalından düşmüş gazel.
Bunu böyle yazmış yazan, ebed ezel.
Gitme gel sevgili, kapım daha açık.
Güvenme kendine, sen de unutulursun.
Bir hengâmede kaybolur, yutulursun.
Vakit geçerse herkesle bir tutulursun.
Gitme gel sevgili, kapım daha açık.
Gitme gel sevgili, bu şair daha aşık.
TANI KENDİNİ
Tövbeni bin kez bozsan da yine gel.
Nefsine, şeytana koy artık engel.
Hiç kimse değildir elbet mükemmel.
İnsan beşer diyerek tanı kendini.
Dünya dediğin bir imtihan meydanı.
Fani bir yer olarak gör bu cihanı.
Hataya her daim hazır gör insanı.
Yanılıp düşer diyerek tanı kendini.
Senden istenen ya sabır, ya şükür.
Bu ikisi arasında yaşa, hayat sür.
Şeytanın ve nefsinin defterini dür.
Tuzak döşer diyerek tanı kendini.
Sakın ha sakın, asla ümitsiz olma.
Pişman olup da saçını, başını yolma.
Mevlana gibi umut taşı, hiç yılma.
Elbet pişer diyerek tanı kendini.
İnsan beşer diyerek tanı kendini.
Tanı kendini.
Tanı kendini.
Tanı kendini.
Evet, kendimizi tanıdığımız vakit Aşk-ı Mecazi’den Aşk-ı Hakiki’ye ulaşırız. Yüce Rabbim
(cc) Bizlere Aşk-ı Hakiki nasip eylesin. Mecazi, fani aşklar peşinde dönsek, dolaşsak da en
sonunda ve vakit de geçmeden, vakti zamanında ve tam kıvamında hepimize Aşk-ı Hakiki
nasip eylesin Yüce Rabbim.
Vesselam.