Oradaki esnaf çok şikayetçi, gören halk da… Yüz karası, utanç verici bir manzara…

Ceza Kanunundan zina suçu çıkarıldıktan sonra fuhuşta patlama oldu.
Bazı kadınların vücutlarını satmaları seks köleliğidir.

Seks köleliği köleliklerin en çirkini, en âdisi, en rezilidir.

Bu köleliğe göz yumanlar, buna razı olanlar, bunu dolaylı şekilde destekleyenler, ellerinde imkan ve güç olduğu halde bunu önlemeyenler fahişelerden ve aracılardan daha suçludur.
İslam dini zinayı ve fuhşu yasaklamış, ağır bir suç olarak görmüştür.

Hem Müslüman geçinen, hem de zina ve fuhşa karşı olmayan ve bu konuda bir şeyler yapmayan kimseler, Müslüman kalabilmişlerse, çok kötü Müslümanlardır.
Gerçekten iman etmiş bir Müslümanı AB kanunları, AB değerleri, AB norm ve standartları bağlamaz. O Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha, İslam ahlakına, iffete bağlıdır.

“Zinayı ve fuhşu tenkit ve protesto etmek istiyoruz ama partimize zarar gelir diye bunu yapmıyoruz” diyenler en hafif tabiriyle beyinsizdir.

Hiçbir Müslüman politikacının zina, fuhuş ve seks köleliği karşısında susmaya, ilgisiz kalmaya hakkı yoktur.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyurmuşlardır.

Bugün memlekette konuşmak, yazmak, tenkit etmek hürriyeti vardır. Bu hürriyete rağmen susanlar, Müslüman mıdır, münafık mıdır?
Ankara başkenttir… Devlet ve hükümet büyüklerimiz orada oturmakta ve hizmet görmektedir. Devletin İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü oradadır. Yargıtay Başsavcısı oradadır…

Medyanın Ulustaki fuhuş pazarı ve patlaması hakkındaki canhıraş haberleri, vatandaşların feryatları niçin ilgisiz kalmaktadır?

Niçin İçişleri Bakanlığı derhal harekete geçmemektedir?

Savcılık niçin tahkikat yapmamaktadır?
Her yere kolluk kuvvetleri konulmakta, gönderilmekte de, orada niçin polis yoktur?
Diyanet’e yerleştirilmiş binlerce Feminist eleman niçin seks köleliğine karşı çıkmamaktadır?

İslamın temel değerlerinden biri iffettir. Zina serbestliği, fuhuş hürriyeti, yasal KDV’li genelevler, yurdu saran seks ticareti, Ankaranın merkezindeki açık hava kadın pazarı… Ey Müslüman geçinenler!.. Ey partilerini dinin üzerinde tutanlar!.. Ey alim oldukları halde dilsiz şeytanlar gibi susanlar!.. Ey emr-i maruf ve nehy-i münker farzını terk edenler!.. Bunca pisliğe göz yumduğunuz, bunca pislik içinde umursamazca yaşadığınız için için belalara, sillelere, tokatlara, azaplara, musibetlere, felaketlere hazır olunuz.

(İkinci yazı)

Diyanet’teki Değişim

Diyanet İşleri Başkanlığının bazı Ehl-i Sünnet din kitaplarını, AB norm, değer ve standartlarına uygun olmadıkları için basmadığı iddia edilmektedir. Merhum Ahmed Davudoğlu el-Ezherî’nin telif ettiği ve ilk baskısını Sönmez Neşriyat’ın yaptığı Müslim Şerhi’ni, hocaefendinin damadı yeni baskısının yapılması için Diyanet’e vermiş, Başkanlık bir sene oyaladıktan sonra basmamış. Gerekçeyi de ağızlarından kaçırmışlar: AB normlarına uymuyor…

1400 yıllık İslam tarihinde böyle bir bid’at ve sapma ne duyulmuş, ne görülmüştür.

İslam, Allah katında tek hak, makbul, gerçek, doğru dindir. Bu inanç Kur’ana, Sünnete ve icmaa dayanmaktadır, zaruriyat-ı diniyedendir. Münkiri İslamın dışına çıkar.
Diyanet, daha önce yayınladığı, nice baskılarını yaptığı birtakım ilmî veya popüler değerli din kitaplarını, AB’ye aykırı düştükleri için yayından kaldırmıştır.

Avrupa Birliğinin yerli halkının ya dini imanı yoktur yahut muharref dinlere bağlıdır.

Birçok Avrupa ülkesinde kiliseler boşalmıştır… Ateizm yayılmıştır… Nikah büyük ölçüde kalkmıştır…

Türkiye Müslüman bir ülkedir. Menfaatimiz varsa Avrupalılarla siyasî veya iktisadî işbirliği yapılabilir ama din ve inanç konusunda onlara kesinlikle uyulamaz, norm ve prensipleri kabul edilemez.

AB zinayı suç saymamaktadır. İslam zinayı ağır suç, büyük günah sayar. İslam Şeriatinde evli veya başından evlilik geçmiş zani ve zaniyeler recm edilerek öldürülür.

AB İslamın cihad fi sebilillahla, mürtedle ilgili hükümlerini kabul etmez.

Avrupa Birliği idam cezasını kaldırmıştır. Kur’an, “Kısas’ta sizin için hayat vardır” buyurmaktadır. Kur’anın bu cezasını kabul etmeyen dinden çıkar.

Avrupa Birliğine yaranmak için yeni Medenî Kanundan aile reisliğini kaldırdık ve aile yapımızı yıktık.

Avrupalılara yaranmak için Diyanete beş bin kadar kadın ilahiyatçı ve eleman alındı. Bunların bir kısmı (yüzde kaçı?) feministtir.

AB’nin hoşuna gitmek için seksen veya yüz kişilik reformcu ilahiyatçılar heyetine uzun yıllar boyunca “Hadîs Ayıklamaları” çalışması yaptırıldı. Meşhur BBC bu çalışmaları 1400 yıllık İslam tarihinde görülmüş en büyük bid’at olarak tanıttı (BBC Turkish, 26 Şub. 2008, Robet Pigott, “Turkey in radical revision of islamic texts.)

Diyanete sızan reformcu feminist bir kadın müftü yardımcısı, Buharî’de geçen sahih bir hadîs için “Peygambere söyletmişler” tabirini kullandı. (Milliyet, 11 Mart 2007.)

13 Kasım 2003 tarihinde Mardin’de Kasımiye medresesinde çanlar çalınarak, ezan okunarak yapılan patrikli papazlı haçlı Dinlerarası Diyalog kepazeliğine Diyanet mensubu bir müftü de resmen katıldı.
Diyanet’e, taqiyyeci ve kitmancı Fazlurrahmancılar sızdırıldı.

Diyanet mezhepler üstü yapılarak, Ehl-i Sünnetin yıkılması planlandı.

Neler oluyor?.. Ne dolaplar dönüyor?..