İslam ile ne medenî kapitalizm, ne de vahşi kapitalizm bağdaşır…
Müslümanlar, kapitalist bir düzende, Marksist düzende olduğundan daha fazla İslam için çalışabilir. Çalışmak isterlerse… Hizmet edebilecek akılları, kültürleri, ahlakları varsa…

İslam ile demokrasi bağdaşmaz. Bir İslam demokrasisi olmaz. Müslümanlar, demokratik bir düzende İman, İslam, Kur’an için daha fazla ve daha güvenli bir şekilde çalışabilir. Demokrasi İslam’a geçişin köprüsü olabilir.

Yarı mühtedilerle İman, İslam, Kur’an, Şeriat hizmetleri yapılamaz. Yarı mühtedilerin bastıkları yerde ot bitmez…

Eskiden küffarla cihad yapılıyor, ganimet toplanıyordu.

Bugün İslam dünyasında Müslümanları soyarak, ülkeyi yağmalamak suretiyle güya ganimet toplayan sahte mücahitler vardır.

Küffardan alınan ganimeti ortaya koymayıp saklamaya, zimmetine geçirmeye gulül denir. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) Hayber savaşında bir çift deri ayakkabıyı sakladıktan sonra şehid olan birinin cenaze namazını kılmamıştır.

Riba öyle büyük ve çirkin bir günahtır ki, hadîs-i şerifte “Anasıyla yetmiş kere zina etmek kadar” iğrenç görülmüştür. Birbirleriyle riba muamelesi yapan ve riba yiyen Müslümanlar İmana, İslama, Kur’ana, Şeriata hizmet edemez.

Namazı ihlasla kılmayanın namazı yoktur.

Sırf Allah rızası için ihlasla cihat etmeyen gerçek mücahit değildir.

Din ilimlerini Allah rızası için ihlasla öğrenmeyen ve öğretmeyenler gerçek alim değildir, onlar Cennetlik de değildir, Cehennemliktir. (Sahih-i Müslimdeki ihlas hadisine bakınız.)

Allah rızası için ihlasla hayır hasenat yapmayan, insanlar kendisi için “Yahu bu ne hayırsever ve cömert zenginmiş” desinler diye iyilik yapanlar Cehennemliktir.

Din sömürüsü yaparak zengin olanlar, karı veya uyuşturucu satanlardan daha alçaktır.

Saçı bitmedik yetimlerin ve fakir halkın haklarını yiyenler dünyada ve âhirette rezil, rüsvay ve perişan olacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Cenab-ı Vacibü’l-vücud hazretleri Sultan Selahaddin’e rahmet eylesin. Vefatında on kadar ülkenin sultanıydı. Baş veziri Şam sokaklarında dellal gezdirmiş, şöyle bağırtmıştı:

“Ey ahali!... Bilmiş olunuz ki, şu şuşu ülkelerin Sultanı olan Selahaddin bugün âhirete intikal etmiştir. Terekesinden, techiz ve tekfin masraflarını karşılayacak miktarda parası çıkmadığından bu masraflar yakınları tarafından karşılanmıştır…”



(İkinci yazı)

Gerekirse Dört Bin Kere

BÜTÜN mü’minlerin tek bir Ümmet oluşturması zaruriyat-ı diniyedendir. Benim gibi Müslüman bir yazarın, Ümmet konusunu bir tek yazısında bir kere ele alması elbette yeterli olmaz. Efendim ben bu konuda 2001 yılının filan ayının falan gününde bir makale yayınlamıştım demekle işim, vazifem bitmez. Ne yapmalıyım? Bıktırmamak şartıyla devamlı olarak bu konuda yazmalıyım, Müslümanları Ümmet olmaya, birliğe, ittihada çağırmalıyım.

Peki bu konuyu sık işlemem birilerini bıktırırsa?.. Burada iki ihtimal vardır: Bıktırmanın usandırmanın kabahatinin bir kısmı bendenize aittir, bir kısmı bıkanlara aittir.

Bir adama kırk gün sen delisin denirse delirirmiş…

Müslümanlara da kırk kere, yetmezse dört yüz kere, o da yetmezse dört bin kere tek bir Ümmet olun, birleşin, kenetleşin demek gerekir.

Ümmet birliği olması için, Müslümanların başında mutlaka bir İmam-ı Kebir veya Emîrü’l-Mü’minîn bulunması ve mü’minlerin o zata biat ve itaat etmesi gerekir.

Teoride kitaplarda var ama realitede Ümmet yok, İmam yok… Bu iki yokluk büyük bir felakettir.

Yeterli sayıda mü’minin kafasına bu iki kavramı yerleştirmeliyiz.

Sen kendini ne sanıyorsun da böyle büyük laflar ediyorsun?.. Kendime değer ve pâye verdiğim yok, sadece çok önemli ve hayatî bir konuda Müslüman kardeşlerimi uyarmak istiyorum. Bu hizmet hem hakkım, hem vazifemdir.

Ümmet ve hilafet konusunda Müslüman halka şuur vermek bir hizmettir.

Ümmet birliği olmadan parçaların, cemaatlerin, tarikatların, hizip ve fırkaların fazla kıymeti olmaz.

Ümmetin Şûrası, Fetva Heyeti, Medreseleri, medyası, eğitimi ve mektepleri, Fütüvvet Teşkilatı, Mahalle Teşkilatı olması gerekir.

Bütün bu kurumlar orta zekalı insanlarla kurulmaz; mutlaka yüksek zekalı, yüksek kültürlü, yüksek ahlaklı, güçlü, vasıflı medenî Müslüman kadrolar olması gerekir.

Ümmet birliğine ve İmamete en fazla düşman olanlar din sömürücüleridir.

Din baronları birlikten nefret eder. Çünkü Ümmet birliğinde din sömürüsü yapılamaz, dini âlet ve istismar ederek şahsî veya siyasî nüfuz, menfaat, prestij elde edilemez.

Orta veya geri zekalı kimselerle ne Ümmet birliği olur, ne de İmamet hayata geçirilebilir.

Selim akıl, temiz vicdan, mantık, firaset Ümmet diyor, İmamet diyor.

Cahiliyet kültürü bunlarla ilgilenmiyor.

Ümmet, birlik, ittihad, vifak, tesanüd, teşkilatlanma, İmam, İmamet, biat ve itaat, yek vücud olmak demeye devam edeceğim.

İnşaallah bıkanlar az olur.