Dünya’ya dar pencereden bakan ve günü birlik düşünen kafalar, Yüce Rabbimizin (cc) hikmetli işlerinden bihaber kişiler, imhal ve ihmal arasındaki farkı idrak edemezler.
Dünya'ya dar pencereden bakan ve günü birlik düşünen kafalar, Yüce Rabbimizin (cc) hikmetli işlerinden bihaber kişiler, imhal ve ihmal arasındaki farkı idrak edemezler.
Bir kişi bir hususta bir kişiye mühlet veriyorsa zaman tanıyorsa, bu kişinin o kişiyi şımarttığı ve ona fırsat tanıdığı anlamına gelmez.
Örnek verelim. Bir okulda öğretmensiniz. Derslerine çalışmayan ve yaramazlık ederek vakit geçiren bir öğrenciniz var. Siz o öğrenciye ve tüm sınıfa derslerinize hazırlanın diyerek de hatırlatmalara bulunuyorsunuz. Zaten bir öğrenci hatırlatmalar olmasa dahi her dersin dönem sonunda sınavlarının olacağını bilir. O dersten geçer not alması gerektiğinin, aksi halde sınıfta kalacağının farkındadır. Öğretmenin o öğrenciye sınav gününe kadar düşük not vermemesi ve sınavları beklemesi elbette bir ihmal değil. Bilakis bir imhaldir, yani süre vermedir.
Başka bir örnek verelim. Bir yerde yöneticisiniz ve emrinizde çalışan işçileri takip ediyorsunuz. Bir kısmı az çalışıyor, bir kısmı çok çalışıyor. Az çalışanları takip etmekle birlikte, 'belki birkaç güne kadar performansları artar' diye bekliyorsunuz. O yöneticinin az çalışan işçileri takibe alarak beklemesi, bir ihmal değil, bilakis bir imhal, yani mühlet vermektir.
Evet, aynı bu iki örnekte olduğu gibi Yüce Rabbimizin (cc) zalimlerin yaptıklarına anında karşılık vererek onları cezalandırmaması bir ihmal değil, bir imhal, yani süre vermektir.
Bu noktada bir ayet-i kerimeyi dikkatlerinize sunuyorum.
'Zalimlerin yaptıklarından gafil sanma Allah'ı sakın; ancak onların cezasını, gözlerin dikilip kalacağı güne tehir etmektedir.' (İbrahim Suresi, 42)
Evet, bu ayet-i kerimede çok açık bir gerçek beyan edilmektedir.
Yüce Rabbimiz (cc) zalimler, fasıkları, azgınları, kafirleri ve tüm günahkarları bu Dünya'da yeri gelir cezalandırır, ya da hiç cezalandırmaz, anca vakti dolduğunda ve mühlet bittiğinde elbette Yüce Rabbimiz (cc) hepsini cezalandıracaktır.
'O kafirler, kendilerine mühlet vermemizin kendileri hakkında hayır olduğunu sanmasınlar. Onlara mühlet vermemiz, günahlarının artması içindir. Onları zelil ve perişan eden bir azap vardır.' (Âl-i İmran, 178)
Günümüzde bazı insanlar kafirlerin ve zalimlerin rahatlığına ve küfür ile zulümlerine bakarak, 'adamlardaki rahatlığa ve keyfe bak' diyerek kendilerince bir açıklama ile gerçeği görmezden geliyorlar.
Gerçek şu ki, akıbet muttakilerindir. Yani güzel ve imrenilecek son yalnızca müminlerindir, doğrularındır ve iyi insanlarındır. Onlardan başkasının değildir. Mü'min doğru ve iyi olmak zorundadır. Yoksa mü'min iki mühim ve önemli sıfatını üzerinde bulundurmazsa, akıbeti feci olur.
Evet, şu gerçeği önemine binaen tekrar belirtiyorum.
Allah imhal eder, asla ihmal etmez. (Allah zalime süre, müddet verir. Ancak cezasını vakti geldiğinde asla ihmal etmez.)
Bu gerçekle birlikte bir başka gerçek de şudur. 'Küfür kıyamete kadar devam eder, ancak zulüm devam etmez.'
Bu iki gerçeği, yani,
Allah imhal eder, asla ihmal etmez.
Küfür kıyamete kadar devam eder, ancak zulüm devam etmez,
şeklinde özetlenen bu iki gerçeği bir şiirimde şöyle haykırdım:
İMAN VE KÜFÜR
Aynı kalpte aynı anda bulunmaz.
İman ve küfür birbirine tam zıttır.
Tevekkül etmeden mutlu olunmaz.
Şu kuralı anlamayanın aklı kıttır.
Allah imhal eder, ihmal etmez.
Küfür devam eder, zulüm etmez.
Olaya bütüncül bak, özü kaçırma.
Dikkatli ol, ol her şeyin farkında.
Sırat-ı Müstakimde ol, şaşırma.
Şu gerçek hep bulunsun aklında.
Allah imhal eder, ihmal etmez.
Küfür devam eder, zulüm etmez.
Tarihlerden beri şu bir gerçek.
Allah her daim hikmetle iş görür.
Zulüm böyle sürmez, bitecek.
Sanma ki, zalim hep böyle yürür.
Allah imhal eder, ihmal etmez.
Küfür devam eder, zulüm etmez.
Küfürde, zulümde olanı bekler nar.
İmanda, Hak'ta olanı bekler Nur.
Sözün özü diyeceklerim bu kadar.
Sende de olsun artık, bu bilgi, bu şuur.
Allah imhal eder, ihmal etmez.
Küfür devam eder, zulüm etmez.