Türkiye'nin 1 Kasım Seçimleri'nde 13 yıldır devam eden istikrarı
kaybetmeyerek içerde ve dışarda itibarı artmış biçimde yoluna devam
etme fırsatını yakalamasında bir çok sebep var...
Bu sebeplerin en önde gelenlerinden biri, adına "muhafazakâr" denen
Müslüman Kürtlerdir. Diğeri de vatanının yücelmesini partisine
tercih eden milliyetçiler.
Aklı selim sahibi Kürt kardeşlerimiz vatanın, milletin, birliğin,
dirliğin, istiklalin ve istikbalin yanında yer alarak saflarını
belli ettiler. O çilekeş insanlar, saflarını belli ederek "öz
yönetim" safsataları, özerklik efsunları, hendekler, çukurlar,
gençleri dağa kaldırma, silahlı tehdit eşkıyalıkları ve daha nice
zulümlerle Doğu ve Güneydoğu'da hayatı zehir eden PKK/KCK terör
örgütlerine karşı vakarla dikildiler.
PKK sevk ve idaresindeki HDP, 7 Haziran'da yüzde 13'ün üzerinde oya
ulaştıysa bunda bölgede lâzım gelen emniyet tedbirlerinin alınmamış
olmasının, idareyi Barış Süreci rehavetinin sarmasının büyük payı
vardır. Dağlılar böylece seçmenin iradesine el koydu. Seçmen
sayısından ziyade oyların çıktığı vilayetler oldu.
Bu hata telafi edilip 1 Kasım günü bütün yurtta olduğu gibi Doğu ve
Güneydoğuda da yüksek seviyede emniyet tedbirleri alınınca
vatandaş, kendi iradesiyle oy kullandı. Neticede HDP baraj
sınırında zor tutundu. Eğer; köylerdekiler dahil her Kürt, terör
tehdidinden tam olarak kurtulduğuna inanabilseydi HDP çok daha az
oy alırdı.
2 Kasım 2015 sabahı Türkiye'nin huzur ve istikrarı kaybetmemesinde,
kargaşa ve ümitsizliğe uyanmamasında başta Doğu ve Güneydoğuda
yaşayanlar olmak üzere ülke sathındaki bütün aklı selim sahibi
vatanperver Kürt kardeşlerimizle partizan hislere kapılmayarak
oylarını vatanın selamet ve saadeti için kullanan
Milliyetçi/Ülkücülerin büyük payı vardır.
Bizim Kürtlerimiz, Lozan'da ayrılmayı reddettikleri gibi 1 Kasım'da
da emperyalizmin ileri karakolu PKK'yı reddettiler. Onunla olan
HDP'yi de ellerinin tersiyle ittiler. Öyle ki HDP 21 vekil birden
yitirdi, iki vilayet dışında hiç bir yerde oylarını
arttıramadı.
Bu ülkenin kendilerine "muhafazakâr" denen Müslüman Kürtleri çok
çektiler. Bir dönem Tek Parti vesayetindeki devletten, bir dönem
eşkıyadan zulüm gördüler. Buna rağmen onlar, kıblemizden,
Bayrağımızdan, birliğimizden kopmadılar. Bu ülkeye oldum olası çok
hizmetleri var. 70'lerde Komünist istilaya karşı şehit düşen 5 bin
Ülkücü'nün içinde nice Kürt Ülkücü vardır. Son büyük hizmetleri,
vatanın neresinde yaşarsa yaşasın ümmet şuuruyla hareket ederek
doğru yerde durmalarıdır.
"Önce partim değil, önce vatanım, vatanımın istikbali!!!..."
diyerek bir tehlikeli berzâhta oylarını istikrardan ve Büyük
Türkiye'den yana kullanan ülkücüler ne kadar azizse aynı
düşüncelerle oy kullanan Kürtler de o kadar azizdir.
Türkiye, kavuştuğu bu güçlü iktidarı öncelikle bu iki unsura
borçludur.
Türkiye, bu güzel insanlara teşekkür etmelidir.