“Gece kurtla sürüye dalan gündüz ise çobanla birlikte yas tutan” terör hamisi büyük şeytan ABD, Kuzey Suriye’de suçüstü yakalanmanın verdiği ezikliğin intikamını, Temsilciler Meclisi'nin Türkiye aleyhine aldığı iki karar tasarısının oylanıp kabul ederek aldı.
'Gece kurtla sürüye dalan gündüz ise çobanla birlikte yas tutan' terör hamisi büyük şeytan ABD, Kuzey Suriye'de suçüstü yakalanmanın verdiği ezikliğin intikamını, Temsilciler Meclisi'nin Türkiye aleyhine aldığı iki karar tasarısının oylanıp kabul ederek aldı.
Türkiye'nin haklı, meşru, mecbur ve mahkûm olduğu; kendi güvenliğini sağlamanın yanı sıra bölge ülkelerini de eli kanlı, insan ve insanlık düşmanı teröristlerden temizlemek amacıyla başlattığı Barış Pınarı Harekatı ABD'nin çok ağırına gitmiş. Toplamış Temsilciler Meclisini ezici bir çoğunlukla Türkiye'ye yaptırımlar uygulanmasını öngören yasa tasarısı ile 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen karar tasarısını bir biri ardından kabul etmiş. Kindarlığa bakın ki her iki karar tasarısının kabul tarihi de 29 Ekim yani Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ve en büyük milli bayramının 96. Yıldönümü…
Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek isteyen terör örgütlerini besleyen, eğiten ve onlara her türlü desteği veren, Türkiye Cumhuriyetinin en büyük temsil makamına hakaret dolu mektup yazarak tehdit eden, ekonomik ambargo ile Türk ekonomisini çökertmeye çalışan ABD'nin Türk milletine karşı ne kini ne kiri bitecek gibi görünmüyor. Anlaşılan büyük şeytan ABD, bizi düşman görmektedir. Düşmanı düşman görmemek ise Türklük gurur ve şuuru İslam ahlak ve fazileti ile bağdaşmaz.
Şimdi gelelim ABD Temsilciler Meclisi kabul ettiği 'yalanın yalan olduğunu söylemenin suç olduğunu' kabul ettiği soykırım karar tasarısına...
Cahil, kime denir? Cahil, okumadan, araştırmadan, sormadan, sorgulamadan ahkam kesene denir. Kusura bakmasınlar; ama ABD Temsilciler Meclisi verdiği bu kararla cahiller meclisi olduğunu tescil etmiştir. ABD Temsilciler Meclisi, 1915 olaylarını çarpıtan bir takım insanların telkinleriyle, Türklere duyulan nefretle, Suriye'de suçüstü yakalanmanın paniğiyle kendisini tarihçilerin yerine koymuş; iftira, yalan ve karalamadan ibaret bu tasarıyı kabul etmiş bir büyük yalanı gerçekmiş gibi göstererek yargısız bir infaza imza atmıştır.
Söyledik, yazdık…
Evet,1915 öncesi Anadolu'da çok acılar yaşandı. Ama el insaf yaşayan kim? Yaşatan kim? 19 Y.Y.'ın sonlarına gelinceye kadar dünyanın hiçbir ulusuna nasip olmayan refah, mutluluk, zenginlik ve ihtişam içerisinde yaşayan Ermenileri ne oldu da Osmanlı tehcir'e tabiî tuttu? Anlatalım, dinleyin… Sonra araştırın, sorun, soruşturun, gerçeği bulun ve öyle karar verin.
Yıl 1914, 1.Dünya Savaşı, bütün acımasızlığı ve vahşeti ile devam ediyor. Batı'nın çelik zırhlarına karşı iman dolu göğsünü geren Osmanlı, yedi cephede topraklarını ve varlığını korumak için bir milyon elli bin askerinin yok olması pahasına amansız bir mücadele veriyor. Peki, Osmanlının 'Millet-i Sadıka' olarak isimlendirdiği Ermeniler ne yapıyor? İngilizlerin ve Rusların kışkırtmaları ile sekiz yüz yıl kendilerine din, dil, kültür, ekonomik alanlarda her türlü özgürlüğü tanıyan kendilerinin refah ve mutluluk içerisinde yaşamalarını temin eden Devlet-i Aliye'yi arkadan hançerliyor. Fırsat bu fırsat diyen Taşnak ve Hınçak çeteleri devlet içerisinde devlet kurmaya çalışıyorlar. Erzurum, Sivas, Bitlis, Diyarbakır ve Van'da akıllara durgunluk veren cinayetler işleyip, toplu katliamlar yapıyorlar.
Peki, siz devletsiniz; bu durumda ne yaparsınız?
Ne yapmış Devlet-i Aliye? Dönemin yöneticilerinden Talat Paşa uluslararası hukuka dayanarak çıkarttığı 'Tehcir Yasası' ile Doğu Anadolu'da yaşayan ve kendisini arkadan hançerleyen Ermenileri savaştan uzak, yine Osmanlı toprakları içerisindeki Suriye topraklarında mecburi ikametgaha tabii tutmuş; Anadolu'daki mal varlıklarına karşılık olarak da Suriye'de ev, arsa ve arazi tahsis etmiş. El insaf, vicdanlara sesleniyorum bu mu soykırım?
Eğer bir soykırım söz konusu ise bu Ermenilerin, yedi ayrı cephede savaşan Türk ve Müslüman askerlerin geride bıraktığı çoluk çocuk, kadın ve yaşlı insanları camilere doldurulup diri diri yakmasıdır. Doğu Anadolu'da Ermeni mezaliminden kalan onlarca toplu mezar vardır. Bu millet, Ermenilerin Erzurum'un Aşkale, Tazegül, Cinis, Alaca, Ilıca, Tepeköy'de… Merkezde; Yanık dere, Kars kapı, Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konakları, Yakutiye Kışla hamamı, Yeşil yayla, Hasankale-Tımar, Köprüköy, Horasan da yaptıkları insanlık dışı katliamları nasıl unutur? Bu katliamlarda aktif rol alan, binlerce insanın hayatına acımasızca son veren vahşi Taşnak Generali Antranik'in yaptıklarını nasıl unutur? Türk soykırımında Fransız asıllı Ermeni Albay Morel'i, Divan-ı Harp üyesi Sohumyan'ı, Muratyan'ı, Dr. Azeryef ve Dr. Karakin Pastırmacıyan'ı nasıl hafızasından siler?
1915'te Anadolu'da yaşananlar tamamı ile bir tehcirdir. Asla bir soykırım değildir. Bunu en iyi 70 milyon Kızılderili'nin kanına giren ve onları katlederek topraklarını işgal eden dünyanın en büyük soykırımcısı büyük şeytan stratejik ortak(!)ABD bilir. Bunu en iyi Cezayir'de uyguladığı vahşetle Fransa bilir. Bunu en iyi Yahudilere uygulanan soykırımla Nazi Almanya'sı bilir. Bunu en iyi 1918'de 31 Mart gecesinde 12 bin Azeri Türk'ü canice katleden Ermenistan bilir. Bunu en iyi 11 Temmuz 1995'te korumasına sığınan 8 bin 372 Müslüman-Boşnak sivilin Srebrenitsa'da Sırplar tarafından katline seyirci kalan Batı bilir.