Ne demişti gönüller sultanı Yunus Emre; “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” Soru şu, köpek bir yaratık mıdır? Biliyorum önce bu nasıl bir soru diyecek ardından da elbette Allah’ın yarattığı bir mahlûktur, üstelik at ile birlikte insana en sadık olan hayvandır, diye cümlenizi tamamlayacaksınız. Ben de diyorum ki gelin Yunus’un sözünü değiştirelim. Mesela “Yaratılanı öldürürüm, Yaradan’dan ötürü!” Yok, yok hemen celallenmeyin, Türkiye’de işte tam da bu yapılmak isteniyor. Hem de kanun koyucuları tarafından… 

Hayvanları yaratan ve onları insanların hizmetine veren, çeşitli şekillerde onlardan faydalanılmasını helal kılan Allah, buna karşılık hayvanlara merhamet ve şefkat gösterilmesini emrediyor. Merhamet ve şefkat dini İslam, hayvanların da duygularının olduğunu ve onlara karşı insanların sorumlulukları olduğunu belirtiyor. Bırakın öldürmeyi hayvanlara kötü davranmayı, onlara acı çektirmek veya zulmetmeyi kesinlikle yasaklıyor. Hayvan hakları ve korunması, İslam inanç ve ahlakının bir parçasıdır. Ne demişti İslam peygamberi Hazreti Muhammed(S.A.S) “Merhamet edene Allah da merhamet eder; yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” Şimdi bana “yahu arkadaş! Merhamet etmek köpeklere, kedilere kadar düştü mü?” , diyenleriniz olacak; ancak durumun önemi ucundan bilinsin istedim.  

Hani kedi ve köpeklerin toplu bir şekilde katledilmesi söz konusu ya! Hatırlatayım, dedim. Hadisler ortada… Tam da konumuz olan kedi ve köpeklerle ilgili. Âlemlere rahmet olarak gönderilen adı güzel Muhammed(S.A.S) bakın ne diyor bu iki hayvan için: “Günahkâr bir kişi, çok susamış bir köpeğe zor şartlar altında su temin ettiği için Allah tarafından bağışlanır.” (Buhârî, Şirb, 9; Müslim, Selam,, 153, 154, 155), “Bir kediyi hapsederek açlıktan ve susuzluktan ölmesine yol açan bir kadın da bu yüzden cehennemlik olur.” (Buhari, Bedü’l-halḳ, 16; Müslim, Selam, 151-152) Ya Müslüman kardeşim; işte durum bu! 

    Bizleri, bizi temsil etsinler diye seçip de meclise gönderdiklerimiz ne yapıyor? Köpek ve kedilerin toplu katliamı için yasa çıkartıyor. Yapacakları zalimliğe, işleyecekleri cürme de kılıf arıyorlar. Neymiş efendim “Ötenazi” uygulanacakmış. Peki, nedir ötenazi? Onu da bilmiyorlar.  Bakın anlatayım: Ötenazi, herhangi bir hastanın yaşamını sonlandırmak amacıyla alınan karar. Bu karar, kişinin ciddi bir hastalığa veya acı veren bir duruma sahip olması ve yaşam kalitesinin ciddi şekilde etkilenmesi durumunda kendisi veya yakınları tarafından alınan hayatına son verme kararıdır.  Ötenazi, genellikle bir tıbbi uzmanın gözetiminde ve uzmanlık gerektiren bir işlem olarak uygulanır. Peki, Türkiye’de ötenazi var mı? Yok. Türkiye’de insanlar için yasak olan bu uygulamayı hayvanlara nasıl uygulayacaksınız? Malum hayvanların dili yok, “ben artık yaşamak istemiyorum, öldürün beni de kurtulayım”, diyemez.  Okuma yazması da yok ki ölüm zaptını imzalasın. Bu hayvanların öldürülmesine kendisi veya ailesi onay vermeyeceğine göre bunun adı nasıl ötenazi olur? Bakın bu noktada acımasızlık ve gaddarlığa bir de cehalet ve gülünçlük ekleniyor, pes doğrusu… 

Şimdi bana: “Efendi, sen sokak köpeklerinin saldırgan olduklarını, sürüler halinde şehrin sokaklarında dolaşarak insanları rahatsız ettiğini, zarar verdiğini; bulaşıcı hastalık taşıdıklarını bilmiyor musun?”, diyenleriniz olacak. Doğru, doğru da bunun çaresi öldürmek mi? Kaldı ki ortaya çıkan veya bilinmeyen bir durum da değil. Yılların ihmali, aymazlığı sonucu oluşan bir büyük gerçek. Çaresi var mı? Var elbet! Köpek bakım evlerini çoğaltmak ve bu hayvanları kısırlaştırmak. Geç kalınmış mı? Evet!  Hâlihazırda Türkiye’de 322 köpek bakımevi mevcut. Bakımevlerinin toplam kapasitesi: 105 bin… Peki, Türkiye’de başıboş kaç köpek kaç kedi var? Kedi sayısı bilinmiyor ama Türkiye Veteriner Hekimleri Derneğinin verilerine göre 6,5 milyon sokak köpeği olduğu tahmin ediliyor.  Diyelim ki kedi ve köpekler sokaklardan toplandı ki bakımevlerinin matematiksel olarak ihtiyaca cevap verecek kapasitesi yok. Toplanan kedi ve köpekler, bakımevlerine götürüldü, burada nasıl bir işleme tabii tutulacak? Efendim, saldırgan olanlar, bulaşıcı bir hastalığı bulunanlar derhal “ötenazi” uygulanarak öldürülecek. Peki, soruyorum bu kanunu hazırlayan komisyonlara, meclise getirmek isteyenlere: buna hakkımız ve yetkini var mı? 

Çare? Dedim ya var:  Öncelikle köpek barınaklarını çoğaltacaksınız. Sonra da bir büyük kampanya ile başıboş köpekleri kısırlaştıracaksınız. Bütçe mi? Azıcık itibardan tasarruf, konfor, şaşaa ve lüksten feragat… Canım yandaş ve candaşlarınız da üç beş maaş almasınlar. Zaten yüksek dereceden maaş alıyorlar. Varsın tek maaşla yetinsinler. İşte size kaynak…

Son sözüm, estiği zaman mangalda kül bırakmayan Diyanet İşleri Başkanlığına… Sahi, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?  Konu siyaset olunca balıklama dalan siz, yoksa vakıfların yozlaştırılması karşısında sustuğunuz gibi bu konuda da mı susacaksınız.