Bu kanunun ilk maddesi şöyledir:
“Madde 1. Makam-ı muallâ-yı Hilafet ve Saltanatı ve memalik-i
mahrusa-i şahaneyi yedd-i ecânibten tahlis ve taarruzat-ı def’
maksadına ma’tuf olarak teşekkül eden Büyük Millet Meclisi’nin
meşruiyetine ‘isyanı mutazammın, kavlen fiilen veya tahriren
muhalefet veya ifsadatta bulunan kesan hâin-i vatan
‘addolunur.”
Türkçe o kadar bozulmuş, değiştirilmiş, başkalaştırılmıştır ki,
bugünkü nesillerin yukarıda satırları anlamaları mümkün
değildir.
Bu maddeyi bugünkü Türkçeye çevirelim:
Madde 1. Yüce Hilafet ve Saltanat makamını ve Padişahın korunmuş
memleketlerini, yabancıların elinden kurtarmak ve saldırıları
uzaklaştırmak amacıyla oluşmuş olan Büyük Millet Meclisi’nin
meşruiyetine başkaldırmaya yönelik, sözle fiille veya yazı ile
muhalefet yapan veya fitne fesat çıkartan kimseler vatan haini ilan
olunur.
Maddenin şerhi:
Büyük Millet Meclisi Hilafeti ve Osmanlı saltanatını yüceltiyor.
Makam-ı mualla-yı Hilafet ve Saltanat diyor.
Meclis’in kuruluş amacı olarak üç değerin düşman elinden
kurtarılması gösteriliyor: Hilafet, Saltanat ve Memâlik-i
Şahane...
Bu üç değeri kurtarmak için kurulan Meclis’in meşruiyetine isyan
edenler vatan haini ilan ediliyor.
Hilafeti, saltanatı ve memalik-i şahaneyi kurtarma amacıyla kurulan
Meclis’in meşruiyetine isyan edenlere ikinci maddede idam cezası
verilmektedir.
23 nisanda Hacıbayram camiinde kılınan Cuma namazından sonra
mebuslar (milletvekilleri) Meclis binasına gelmişler, dualar
edilmiş, kurbanlar kesilmiş ve Meclis resmen açılmıştı.
Açılıştan birkaç gün önce Ankara valisinin emriyle Kur’an hatimleri
ve Buharî kıraat edilmişti.
Mecliste yetmiş kadar sarıklı ve cüppeli ulema, fukaha, müftüler,
şeyhler bulunuyordu.
Kürsüye ilk çıkan en yaşlı milletvekili Sinop mebusu Şerif bey,
Meclisin Hilafet ve saltanatı kurtarmak için toplandığını beyan
etmişti.
Dr. Rıza Nur, hatıralarında, Ankara’da yeterli sayıda otel ve oda
olmadığı için milletvekillerinin bir kısmının yatılı bir okulun
yatakhanesinde kaldıklarını ve vali vekilinin emriyle orada sabah
ezanı okunduğunu yazar.
Bu Hıyanet-i Vataniye Kanunu 12 Nisan 1991’de kaldırılmıştır.
Peki, bizde yıllar yılı okullarda, üniversitelerde ne
okutulmuştur?
M. Kemal Paşa Padişahlığı ve Hilafeti kaldırmak, cumhuriyeti ve
laikliği ilan etmek amacıyla Samsuna çıkmıştır!
Paşa Sultan Vahdettinin yaveriydi.
Hattâ bir ara Padişahın kızı Sabiha Sultan ile evlenerek Saray’a
damad olmak istemişti. (Enver Paşa gibi, Damad-ı Şehriyarî olmayı
istemişti.)
Samsuna çıktıktan sonra Padişaha iki telgraf göndermiş, birinin
altına Kulunuz M. Kemal, ötekinin altına Kulları M. Kemal diye imza
atmıştı.
İşte 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi bu amaçla
kurulmuştu.
Bugünlerde vatan hainliği tartışmaları yapılıyor. Bu maksatla
tarihe küçük bir ışık tutmak istedim. Keşke yakın tarihimize
projektör tutulsa…
(İkinci yazı)
Çarşaflı Peçeli 140 Kız
BATMANDA 140 genç kız ve hanım, sadece kadınların katıldığı bir
törende hafızlık diplomalarını almışlar. Törenin videosunu seyr
ettim, hâfize kızların hepsi tesettürlü ve yarı peçeliydi, sadece
gözleri görünüyordu. Çok memnun ve mesrur oldum.
Bazıları bu durumdan, bu törenden, tesettürlü ve peçeli hanımlardan
memnun olmayabilir, mutsuz olabilir. Bu onların meselesidir.
Papanın, kardinallerin, mesture rahibelerin, Anglikan
başpiskoposunun, papazların, İsraildeki hahambaşıların, kimonolu
Japonların, Dalay Lamanın kıyafetlerinden rahatsız olmayanların,
Müslüman kız ve hanımlarının kapalı kıyafetlerinden rahatsız olmaya
hakları yoktur.
TC devletinin, resmî vesikalarla, KDV’li ve gelir vergili yasal
seks köleliği yaptırmasından rahatsız olmayanların, çarşaflı ve
peçeli İslam kadınlarından rahatsız olmaya zerrece hakları
yoktur.
Din hürriyetinin olmadığı bir ülkede demokrasiden ve adalet olduğu
söylenemez. Din hürriyeti demokrasinin, adaletin olmazsa olmaz
şartıdır.
Din hürriyeti demek, inandığı gibi yaşayabilmek demektir.
Ezanlar okunuyormuş, isteyen camilere gidip namaz kılabiliyormuş,
öyleyse bizde din hürriyeti varmış. Buna ancak eblehler ve ahmaklar
inanır.
Batmanda böyle hâfize kızlar ve hanımlar yetiştiren Müslüman
kardeşlerimi candan tebrik ediyorum, kendilerine çok teşekkür
ediyorum.
Peygamber (Salat ve selam olsun ona) sevgisi ve bağlılığı işte
böyle olur.
Devletin yasal seks köleliği yaptırmasına, bundan KDV ve gelir
vergisi almasına, fuhuş evlerinin güvenliğini sağlamak için
kapılarında resmî polis bekletmesine itiraz etmeyen, göz yuman
Kemalist veya İslamcı Feministlere teessüfler ediyorum.
Çarşaf ve peçeyi beğenmeyenlerin, Yakup Kadrinin 1915’te kaleme
almış olduğu “Çarşafa ve Peçeye Dair” başlıklı harika yazısını
internetten okumalarını tavsiye ediyorum. Yakup Kadri dindar
değildi ama edipti, estetti ve çarşafın peçenin Müslüman hanımlar
için en güzel ve ideal kıyafet olduğunu görmüş ve idrak
etmişti.
Batmandaki töreni internetten bulup seyr etmenizi de tavsiye
ediyorum.