Resmini görünce, haberleri okuyunca yüreğim parçalandı.
** Ne kadar zaman geçti?... Bir sene önce miydi, Marmara
sahillerinde sefil bir kadın, bebeğini evde bırakarak tatile
çıkmıştı ve döndüğünde bebek ölmüştü. Unutan unutsun, bendeniz
unutmam. Acıyla hatırlıyorum.
** Bırakın yetişkin bir ağacın, bir çalının bile kesilmesine,
sökülmesine vicdanım izin vermez. İstanbul ve civarında on binlerce
ağaç katl edildi, yeşilliklerin canına okundu, bunlar benim
yüreğimi kanatıyor.
** Şu veya bu şehirde kedileri köpekleri öldürenleri
lanetliyorum.
** Ablasını vermediler diye bir ailenin küçük kızını öldüreni
de.
** Vakıf mallarına göz dikenleri lanetlememe lüzum yok. Zaten
onların vakfiyeleri lanetle doludur. Vakıf mallarına göz dikenleri
Allah kahr etsin!
** Rüşvet yiyenler dilerim dünyada rezil ve rüsvay olsunlar.
Âhirette zaten halleri duman. Peygamberimiz (Salat ve selam olsun
ona) “Rüşvet alan da, veren de Cehennemdedir” buyurmuş.
** Cuma ezanı okunduktan sonra dükkanlarını, iş yerlerini
kapatmayan Müslüman kardeşlerime teessüfler ediyorum.
** Devlet bedava Osmanlıca kursları açmış, bunlara kayıt olup gidip
bin yıllık millî islamî yazımızı öğrenmeyen, cahil kalmakta direnen
sözde dindar gençlere yazıklar olsun.
** İstanbul’u uçsuz bucaksız bir Beton Sahrası haline getiren
rantçıları tel’in ediyorum.
** Tramvayda herkesin içinde kucaklaşıp öpüşen ve diğer yolcuları
rahatsız eden terbiyesizleri ve densizleri çok ayıplıyorum.
** Halka yaban domuzu, evcil domuz ve eşek eti yedirten bakanlığı
ve belediyeleri kınıyorum, hakkımız onlara haram olsun.
** Aromalı ve boyalı şeker şerbetini bal diye satanların kazançları
onlara zehir zıkkım olsun.
** Ucuz diye böyle yalancı balları satın alanlar enayiliklerine
doymasın.
** İmkanları olduğu, sağlıkları müsait bulunduğu halde ayda bir
kere bile sabah namazına camiye gitmeyen sözde sahte dindarlara ne
diyeyim?
** Fırsat, imkan, hürriyet olduğu halde bir federasyon çatısı
altında birleşmeyen islamî cemaatlere, hizip ve fırkalara bir kere
değil, bin kere, milyon kere yazıklar olsun, yuf olsun.
** Yakın tarihte Müslümanlara kan kusturmuş olan dinsiz, faşist,
vesayetçi zalimleri destekleyenler vicdanlı Müslüman mıdır,
vicdansız Müslüman mı?
** Cemaatini, partisini, hizip ve fırkasını İslamın üzerinde tutan
beyinsizlere ne diyeyim?
** Günde bin kere ben ben ben ben diyen, şu kibirli şu böbürlü
herifi gözüm görmesin.
**Elifi görünce mertek sanan şu cahile, okumuş aydın kişi mi
diyorsunuz, hah hah hah!
** Geçen sene tam bu tarihte o zat şöyle yüksek hocafendi, böyle
muhterem hocafendidir diyerek onu yere göğe sığdıramıyordun; şimdi
ise sövüp sayıp yerin yedi kat dibine batırıyorsun. Bir sene içinde
böyle dönüş olur mu? Geçen sene senin aklın yok muydu?
** Sohbetinize katıldım… Üç saat sonra ayrıldığımda üstüm başım,
bedenim, saçlarım dedikodu. Gıybet, tecessüs isleri ve kurumları
ile kaplanmıştı. Dedikodu zifirleri kanıma, iliğime kadar sızmıştı.
Böyle Müslümanlık olur mu, böyle sohbet olur mu?
** Havalar ısınıyor… Nüfusu beş binin altında küçük ve sakin bir
şehirde bahçeli eski bir ev kiralayıp oraya taşınmak, ayın en az
bir haftasını orada geçirmek istiyorum. Camiye çıkarım, çorbacı
veya köftecisinde karnımı doyururum. Çayımı bahçede, (varsa
balkonunda) içerim. Belki sokak kedilerinden veya köpeklerinden
biri ile arkadaşlık ederim. Onlar yalan söylemez, gıybet etmez.
Dostlukları samimi olur.
(İkinci yazı)
Mümkün müdür?
Zinayı suç saymayan, mâsum küçük çocukların ırzına geçip öldüren en
asılasıca katilleri bile asmayan, otomobili ile durağa girip beş
zavallı kadını öldüren katili on ay içeride yatırıp sonra serbest
bırakan bugünkü Ceza Kanunu ile toplumun sağlıklı ve güvenli yaşama
şansı var mıdır? Bu kanunla adaleti, güvenliği, iç barışı sağlamak
mümkün müdür?
Aile reisi tanımayan, eşitsizlik yapan, yuvaları dağıtan, eşlere
eve yaklaşmama cezası veren, daha bin türlü eksiği ve kusuru
bulunan, millî kimliğimize, kültürümüze uyumlu olmayan bugünkü
Medenî Kanun ile toplumun temeli olan aileyi korumak mümkün
müdür?
Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini ve sahih
hadîslerini AB norm ve ilkelerine göre “ayıklayan”, Diyanet’e
binlerce Feminist kadın eleman sokan, Ehl-i Sünneti kaldırıp,
yerine laik ılımlı light dünyevileşmiş, cihad gibi kurum ve
değerlerden arındırılmış suya sabuna dokunmaz yeni bir İslam
getirmek isteyen, İslamın bazı temel ve mutlak ahlakî ilkelerini
hiçe sayan, bugünkü Fazlurrahmanî ideoloji ve zihniyet ile millî
kimliğimizin temel unsuru olan İslam’ı ayakta tutmak ve toplumu
ıslah etmek mümkün müdür.
Çocuklarımıza, gençlerimize, yeni nesillere bin yıllık millî
yazımızı okutmayan, edebiyatımızı, tarihimizi, sanatlarımızı doğru
dürüst öğretmeyen; bilgi ve kültürün yanında ahlak ve karakter
terbiyesi, sanat ve güzellik kültürü vermeyen bugünkü eğitim
sistemi ile düze ve selamete çıkmamız mümkün müdür?
Şeffaflık, temizlik, ahlak ve fazilet konusunda 10 üzerinden 5 olan
bugünkü notumuzla geleceğimize güvenle bakabilir miyiz?
Alabildiğine yalan dolanla, iftira ile müstehcenlikle,
dezenformasyonla dolu bugünkü birtakım büyük gazete ve tv’lerle;
kurtuluş, huzur, dirlik düzenlik ve iç barış elde etmek mümkün
müdür?
Bugünkü futbol, cemaat, parti holiganlıklarıyla, militanlıklarıyla,
fanatizmleri ile halkı zabt u rabt altına almak mümkün müdür?
Rantçılar tarafından aşırı büyütülen, bir beton büyük sahrası
haline getirilen, binalarının yüzde sekseni çürük olan, trafiği
içinden çıkılamaz hale getirilen, büyük bir zelzelede işi bitik
olan İstanbul’un, bugünkü hali ile huzurlu bir şehir olması mümkün
müdür?
Şeyh Misbah Efendi Âhirete Yürüdü
Kadiriyye meşâyih-i kiramından, İstanbul Tophâne Kadirihâne
post-nişîni Şeyh Misbah Efendi hazretleri bu âlem-i fâniden âhirete
yürüdü. Cenaze namazı 5 mayıs 2014’te Kılıç Ali Paşa camiinde;
çeşitli tariklere mensup şeyhlerin, dervişanın, muhibbanın iştirakı
ile kılındı, hükümetin izni ile kadirihâne haziresinde toprağa
verildi. Allahü Teala ve Tekaddes hazretleri rahmet eyleye,
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) şefaat eyleye, Pîri
Abdülkadir Geylanî efendimizin ve diğer pîran ve azizan
efendilerimizin ruhaniyetleri üzerine sâyeban ola… Muhterem mahdumu
Eren Efendiye, akraba ve taallukatına, sevenlerine taziyetlerimi
arz eder, dualarını beklerim. Muhakkak ki, Kur’ana, Sünnete,
Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye, Tarikat-ı Muhammediyeye muhlisen ve
hasbeten lillah hizmet edenler ilahî rızaya nail olur ve
Ekremülekremîn olan Hak Teala tarafından mükafatlandırılır.