ÜNİVERSİTE SINAVINA GEÇKALMAK
Bir dakika sınava geç geldiği için alınmayan çocuğun ağlamasından dolayı herkes, ÖYSM’nin haksız bir uygulama yaptığını düşünmektedir. Bir dakika geç kalmadan dolayı bir insanın bir yılının gitmiş olması çok üzücü, insanlar sadece geç geldikleri için bu gibi sınavlarda mağdur olmuyor. Ama sadece basına çıkanların mağduriyetleri ile ilgileniliyor. Oysaki sesini duyuramayan o kadar sınav mağduru var ki, sadece geç kalan kişi ile ilgilenmek yeterli bir bakış açısı değildir. İki milyon kişinin sınava girdiği bir uygulamada, bazılarının geç kalması her zaman karşılaşılan bir durum olacaktır. Bu geç kalmanın sıfırlanması da mümkün değildir. Geç kalanın belli bir süre sonunda da sınava alınmaması olmalıdır. Siz 30 dakika geç kalanı alacağım diye ilan edin, 31. dakika geç kalan, yine ağlayıp, bir dakika ile ben mağdur oldum diyecektir. 40 dakika geç kalanı alın, 41. dakika gelen, ben mağdurum diye üzülecek. Bunun bir sonu yok.
***
Sadece geç kaldığı için bir yılı kaybolan insanlar yok ki… Üç buçuk saatte, insanın geleceği belirleniyor. Dişi ağrıdı, başı ağrıdı, heyecandan sıkıştı, susadı, stresten karnı ağrıdı, tüm bunlar yüzünden yine bir yılı kaybolan insanlar olacaktır. Nitekim benim başıma da, kesik olan suların gelmesi, dert oldu. Benim sınava girdiğim 1990 yılında, İSKİ 15 günde bir gün şehre su verebilirdi. Tabii bizim bulunduğumuz yer biraz yüksekte idi, aşağıdaki bölgeler su kaplarını tamamen doldurduktan sonra bizim oraya gece sular gelir, o su da ancak binaların giriş katlarında akardı. Benim sınava gireceğim zaman, gece saat 1 (bir) de sular geldi. Saat sabahın beş buçuğuna kadar mahallenin kadınları bizim evin girişinde akan sudan doldurdular. Tabii su iplik gibi akıyor, sıra uzun, kadınların muhabbeti suları gelmesi nedeniyle neşeli ve yüksek sesli oluyor. Benim sessiz olun demem de bir şey değiştirmezdi. Çünkü herkesin algılaması güçlü değildi. Bir gün öncede, erken yatabilmek için, sabah altıda kalkmıştım. Üstelikte düğün varmış, akrabalar bizde kaldı, sıcaktan bunalıp ağlayan küçük bir bebekte bizim evde kaldı, sizin anlayacağınız, ben hiç uyuyamadan, sabah saat altıda geç kalmamak için yola çıktım. Bir soruyu tam üç kere okumak zorunda kalıyordum. Tabiî ki de o sene sınavı geçemedim. Bir yılım gitti. Ertesi sene, sınava hazırlanırken, bütün yıl, geç kalırda bu senede kazanamazsam ne yaparım diye düşündüm. O kadar etkilenmişim ki, yaşım kırkbeş hala, arasıra üniversite sınavına girerken kendi görüyorum, üstelik de hep geç kaldığım için ya da kimliğimi kaybettiğim için sınava alınmadığımı görüyorum. Kabus görüp uyanıyorum. Sınava alınmama kabusu görüyorum. Bu acıları çocuklarımın da yaşayacak olma ihtimalleri beni üzüyor.
***
Peki! Bu sorun nasıl çözülür? Bence bu sınavı tek seferde yapmak iyi bir şey değil, dört ayrı zamanda sınav olmalı, yani aynı sınav dört kez tekraren yapılmalıdır. Herkes, dört kez tekrar edilen sınavlardan, en yüksek aldığı, sınavın puanı ile üniversite tercihi yapmalıdır. Bu mümkündür. Haziran temmuz aylarında, on beş gün ara ile sınav tekrar yapılır; herkes, istediği kadarına, istediği zaman girilebilmelidir. Dört sınav puanından hangisi daha yüksek olursa öğrenci onunla, tercihte bulunmalıdır. Artık sınavları okumak ve sonuçlarını bildirmek elektronik ortamda çok kolay. Teknolojinin nimetlerinden yararlanalım bence. İki ayda dört sınav mümkündür. Bence bütün öğrencilerin stresi kalkar. Herkes rahat, rahat sınava girer. Ölçme değerlendirmede bazı yanlış sapmalar olur ama bu yanlış sapma, birçok öğrencinin ömür boyu travma geçirmesinden daha iyidir.