YeniCumhurbaşkanımız seçildi. Hayırlı olsun diyorum. Türkiye büyük
çalkantılara gebedir. Kaç tür büyük hadise ve krizle
karşılaşabiliriz? Bunları sıralamak istiyorum:
BÜYÜK ZELZELE: Deprem politikacıların, medyanın, halkın gündeminde
değil ama ilim adamları haber veriyor. Kesin tarihi bilinmiyor…
Medya futbol ve magazin haberleriyle, müstehcen fotoğraflarla,
magazin ıvır zıvırlarıyla, İktidar-Cemaat savaşıyla uğraşırken
sarsıntı ansızın gelip çatabilir. Bundan on beş sene önce
İstanbulda büyük bir deprem olduğu takdirde evsiz kalacak kazazede
halkın toplanıp çadır kurabileceği mekanlar vardı. Artık onlar yok,
çünkü rantçılar talan ettiler. Büyük bir âfet olsa milyonlarca
halkın sığınacağı meydanlar, boş araziler yok artık. Ölüleri
gömecek arazi bile bırakmadılar.
SAVAŞ çıkabilir… Ukrayna, güneyimizde kurulan İslam Devleti,
Balkanlar, Kafkasya kazan gibi kaynıyor. Ucuz hamasî edebiyatı
bırakalım da şu soruya cevap arayalım: Savaşa hazır mıyız?
SAVAŞ çıkarsa TURİZM çökebilir… Turizm çökerse ekonomi çökebilir…
İnşaallah savaş çıkmasın, turizm ve ekonomi çökmesin ama kötü
ihtimaller de göz ardı edilmesin, tedbir alınsın.
Ülkemizin parçalanma ihtimali… İnşaallah parçalanmaz ama doğu ve
güneydoğuda çok üzücü, tedirgin edici manzaralar ve durum var.
Seçimlerde bazı yerlere oy sandıkları helikopterle getirilip
götürüldü. Bu size bir şey demiyor mu?
AFRİKADA Ebola salgını durdurulamıyor. Böyle bir salgına karşı
Türkiye’miz hazır mıdır? Vaktiyle birtakım başka virüslere ve
griplere karşı milyarlarca dolarlık işe yaramaz aşılar alınmıştı
ama çok şükür hastalık zarar vermemişti.
KURAKLIK, iklim değişiklikleri buğday ve hububat tarımına büyük
zarar verir ve kıtlığa yol açar mı?
Politika konusunda barış ve mutabakat yok. Yıllardır gerginlik
sürüyor, halk düşman kamplara ayrıldı, ileride çok büyük bir kriz
ve kopukluk olur mu?
Ülkemizde şu anda bir milyondan fazla Suriyeli mülteci bulunuyor.
Bir de ufukta Irak’tan gelebilecek mülteciler var. Türkiye bu kadar
nüfusu kaldırabilir mi? Bazı yerlerde bir kısım halk Suriyelileri
şiddet kullanarak protesto ediyor. Bu durum ileride vehamet kesb
edebilir mi?
Hemen hatırıma gelen birkaç kriz konusunu sıralayıverdim… İnşaallah
bunların hiçbir olmaz, ülke güllük gülistanlık, halk can ciğer kuzu
sarması barış ve sevgi içinde yaşar ve memleket nurlu ve pembe
ufuklara dört nala koşar.
İkinci Meşrutiyetten (1908) ve Cumhuriyetin ilanından sonra
ülkemizde büyük siyasî, sosyal, kültürel ârızalar ve kazalar
olmuştur. Bizim gibi bir doğu ve Asya ülkesi olan Japonya
devamlılık ve mantık çizgisinde yürüyerek akıllara hayranlık veren
bir ilerlemeye, kalkınmaya, güçlenmeye imza atarken; biz şapka,
Latin alfabesi, din düşmanlığı, Ayasofyayı müze yapmak, laisizm
gibi fantezi işlerle uğraştık.
Şahsî kanaatim odur ki, ülkemiz halkımız devletimiz tarihî,
kültürel, sosyal, hukukî devamlılık mecrasına dönmezse krizler
giderilemeyecek, daha da artacaktır.
2015’e ne kaldı?.. 1915 Ermeni tehcirinin yüzüncü yıldönümü
dolayısıyla Ermeniler yeri göğü birbirine katacaktır. Bizim bu
konuda ne gibi hazırlıklarımız vardır?
İşlerin düzelmesi için halkın iyi olması gerekir. Halkın iyi olması
için aile içinde, okullarda ve toplumda iyi eğitim alması ve iyi
yetişmesi gerekir.
Ülkenin iyi idare edilmesi için politikanın temiz, şeffaf ve
vasıflı olması gerekir.
Türkiye adalet olmadan kesinlikle sağlıklı şekilde kalkınamaz.
Bugünkü iğreti ve derme çatma yamalı hukuk sistemi ile adalet
sağlanabilir mi?
Acemi veya sarhoş şoför durağa giriyor, otobüs bekleyen beş zavallı
kadını biçip öldürüyor ve on ay hapis yatıp çıkıyor. Siz buna
adalet diyebilir misiniz?
İstanbulda bütün trafik ışıklarına şöyle levhalar konuldu: “Yeşil
ışık yanınca klaksona basmayınız…” (Klakson yerine korna denseydi
daha iyi olurdu…) Bir halk, yeşil ışık yanınca hemen, bir saniye
bile beklemeden kornaya basıyorsa, o halk bitmiş midir, bitmemiş
midir?
Çok yazıyorum, tekrarlayacağım: Türkiyenin şeffaflık, temizlik,
ahlak notu 10 üzerinden en az 7 olmadıkça beklenen düzelme
olmaz.
(**Sayın Cumhurbaşkanımıza özel teşekkür: Sultanahmetteki evimi,
rantçılar, hiçbir istimlak ücreti ödemeksizin, bilâ bedel, üstelik
mahkeme masrafları da bana (ve diğer hissedarlara ait olmak üzere)
elimden almak, âhir ömrümde beni sokağa atmak istemişlerdi. Receb
Tayyip beyefendi bu zalimane duruma müdahale etmiş ve evimle ilgili
tapu ibtal davası dosyasını kaldırtmıştı. Dairemin devlet
tarafından verilmiş kapı gibi sağlam tapu senedi vardır… Sur içi
İstanbulun bilhassa Sultanahmet semtinin altı Bizans harabeleriyle
dolu olmasına rağmen sudan sebeplerle evimi bedelsiz almak
istemişlerdi… Böyle bir müdahale olmasaydı, elli bin kitabım ve
evrakım (bir de üç kedim ile) evsiz kalıp perişan olacaktım. Yeni
bir ev alacak param da yoktu… Kendisine alenen teşekkür ediyorum.
Cenab-ı Haktan hayırlı başarılar, sıhhat âfiyet dilerim.)