Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2023’te Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğini vaat etmişti ancak ortaya bambaşka bir tablo çıktı. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 6 Eylül 2022 günü ‘Dünya Ekonomik Görünüm’ raporu yayınladı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2023'te Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğini vaat etmişti ancak ortaya bambaşka bir tablo çıktı. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) 6 Eylül 2022 günü 'Dünya Ekonomik Görünüm' raporu yayınladı. Raporda yer alan verilere gore, 2020 yılında dünyanın 19. büyük ekonomisi olan Türkiye, 2021 yılında, 21. sıraya geriledi.

Ülkemiz 2022 yılında, 692,4 milyar dolarlık milli geliriyle dünyada 23. sıraya 2023-2024 yılında 23. sırada yerini korumaya devam edeceği, 2025-2026 yılında ise 22. Sıraya yükseleceği ve 2027'yılında, Türkiye 7 yıl aranın ardından ilk 20'nci sıraya yükseleceğini 2028 yılında. Türkiye 1 trilyon 140 milyar dolarla dünyanın en büyük 19. ekonomisi olacağı öngörülmektedir.

Enflasyonun düşürüleceği vaadi tutmadı

Son 1 yıldır, Enflasyonun ineceğini ısrarla en üst yönetim tarafından zamanları da belirterek ifade edilmekte ancak belirtilen zamanlarda enflasyon inmeyip tam tersi çıkmaya başlayınca yeni bir ekonomi deneyine başlanmıştır. İktidarın kendi döneminin ilk 15-20 yılında 'NAS' gündemde değilken, (belki de gündeminde idi ama uygun zaman ve zemini kollanıyordu) ne olduysa bir anda faiz konusunda 'NAS'ı gündeme aldı. Merkez Bankası faizi yüzde 9 oranına getirip şimdilik bu oranın 'NAS'a uygun olduğunu düşündü.

Sabır ve şükür tavsiye edildi

Esasında ya enflasyonla mücadele edilecekti ya da istihdamı destekleyici, büyüme politikası izlenecekti nitekim enflasyon bir şekilde halledilir denilerek yüksek enflasyon ortamında, çok düşük faizli banka kredileri ile iş alemi finanse edilerek kalkınamayan ama sözde büyüyen, enflasyonu yüksek, dış ticaret açığı büyük, gelir dağılımı daha bozulan, döviz kurlarına hassas rekabetçiliği tartışılır bir ekonomik deneye başlandı. Hayat pahalılığı var ancak herkesin işi ve aşı da var denildi ve büyüyen ama kalkınamayan ekonomi ile gurur duyuldu. Hayat pahalılığı altında ezilen kesimlere 'sabır' ve 'şükür' tavsiye edildi.

Şu anda ekonomideki temel sorunlar neler?

Türkiye ekonomisindeki en temel sorun Merkez Bankası'nın rezerv eksikliği ile ortaya çıkan döviz şokları ve onun yarattığı maliyet temelli enflasyondur. Bununla birlikte ortaya çıkan fakirlik, işsizlik, gelirsizlik ve geleceğin kaybolmasıdır. Geleceğini göremeyen firmalar ve milli gelirin yüzde 65'ini harcamalarıyla şekillendiren tüketiciler ekonomide tüm makro dengeleri altüst eder. Yatırımlar bugünün geleceğe taşınan değeri olduğundan, bunu oluşturacak çerçeveyi sağlamak hükümetlerin işidir. Şu anda gelecekten umutlu olan ortalama bir firma ve tüketici yok. Uzun bir süre de olmayacak. Çünkü zayıf olan sermaye birikimimizi şimdiden erittik ve geri kalanını da hayatta kalmak için kullanıyoruz. Bunların tümünün restore edilmesi zaman alacağa benziyor.

Seçim süreci sorunları derinleştirecek

Artan enflasyon karşısında gelirleri aynı oranda artmayan kesimlerin, seçime yakın, gelirlerinde yüksek artışlar olabileceği beklenmektedir. Sabır tavsiye edilirken herhalde seçime kadar beklenmesi isteniyordu. Ekonomi yönetimi, bir süredir almış olduğu iç talebi daraltıcı tedbirleri muhtemelen seçime doğru gevşeterek, kredi musluklarını açacak, tüketici faizlerini düşürecek, KGF aracılığı ile, ani duruş beklenen sanayideki iş insanlarına ve gelirlerine göre borçlanma seviyesi daha da artmış olan geniş halk kesimlerine destek olacaktır. Böylece enflasyon yönünü aşağıya değil yukarıya çevirecektir. Enflasyonla mücadeleyi seçim sonrasına bırakacaktır. Bu durumda yeni gelecek iktidarın işi daha da zor olacaktır.

Sevgilerimle