Türkiye’nin değerleri
Bir toplumun içinde; geçmişin kalıntıları, geleceğin filizleri ve güncelin egemenliği birlikte yaşar. Henry Fielding
Siyasi hareketliliğinin yoğun yaşandığı bir dönemin içerisindeyiz. Bu tartışmaların içerisine bazı kavramlar ve tarihe damga vurmuş kişiler de yer almaktadır. Bunlar: Atatürk, bayrak ve din olmak üzere tartışma konusu yapılıyor. Türkiye kucaklayan, ortak payda da birleştiren ve buluşturan hiçbiri değer, kişi ve kişilerin tekelinde değildir. Tarihte bu durumu fırsat bilip, kullanmaya çalışanlar ise acizlik içerisindedir ve örneğidir. Çünkü üretmek ya da yeni çıkış yollara sahip olmayan, vizyon anlamında kısır bir döngü içerisinde olanlar, bu değerlerin arkasına sığınıp işin kolayına kaçmaya çalışmıştır. Bu tür paylaşımlar insanları birleştirmek yerine aksine ayrıştırmayı daha da belirginleştirir. Kendileri dışında bu konuları ele almaya bile tahammül edemiyorlar. Çünkü bu yolla belli kesimlerin temsilcisi olduğunu ve çok rahatlıkla oylarını aldığını biliyorlar. Bu şekilde davranmak işlerine geliyor. Siyaset dar bir düşüncenin izahı değil; herkesin kendini bulabileceği bir mozaik alanı olması gerekir. Tabii ki özelde savunduğu değerler olabilir, ama genelde Türkiye’ye mal olmuş olanları da siyaset üstü yaklaşımla yaklaşılması lazımdır. Bu değerlere sahip çıkmamak; geçmişimize, kültürümüze, gelenek-göreneklerimize ve yaşayışımıza sahip çıkmak demektir. Orta Asya’dan başlayan, günümüze kadar devam her an ve anısı bizim için bir değerdir, zenginliktir. Bizi biz yapan bu süreçtir, bu sürecin içinde yer alan güzelliklerdir.
Kırılgan yapıya sahip olan sınır koşularımızın belirsizliği halen devam etmektedir. Kabuk çekirdeğini doldurmayacak bahanelerle Irak’ı işgal eden güçler, bu ülkeyi yok etme eşiğine getirmekle kalmayıp, oraları adeta terör yuvaları haline getirdi. Bugün dünyanın korkulu rüyası haline gelen İŞİD, böyle bir boşlukta türedi. YPG, PYD, PKK gibi terör örgütleri de desteklenmiş, yüz bulmuştur. Bu yapılara silah ve malzeme taşımaktan bir an olsun vazgeçmiyorlar. Başka bir eseri olan Suriye, Suriye’deki durum ve Zalim Esad’ın durumu ortadır. Diktatör yapı, Suriye’deki İslamcı yapılardan korkuttuğu için yani iktidara gelirse korkusuyla kimyasal silah kullanan Esad’ın adım adım meşrulaşmasını sağlayan ABD yönetimidir. Binlerce mazlum insanın köyünü boşaltan, arazileri işgal edip demografik yapıyı değiştiren PYD’nin silahlı örgütü olan YPG’yi sahadaki yol arkadaşı haline getiren yine ABD’dir. Sözde bunlar toprak bütünlüğüne sahip çıkıyordu. Sahip çıkmak böyleyse, bir de sahip çıkmazsalar nasıl olurdu. Bunları düşünmek bile insanı rahatsız ediyor. Müttefikimiz ABD, Kuzey Suriye hattı boyunca bir PYD/YPG bölgesinin çevrelenmesi, bu güçlerin ABD silahlarıyla donatılması başlı başına problemdir. Aslında bu örgütlerle uğraşmamıza gerek yoktur. Çünkü gelen mühimmat belli, onun için adres de bellidir. Sözde bu silahlar desteklediği örgütler üzerinde DEAŞ’a karşı kıllanacaktır, ama ne yazık ki bu silahların çoğu PKK’nın elinden bulunuyor.
Bu coğrafya ABD’nin yaptığı tahribatı unutmayacak, beslediği terör örgütlerini unutmayacak, ikili davranmaları unutmayacak ve İslam’a karşı takındığı tavrı asla unutmayacaktır. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin kararına uyacaklarını açıkladı. Açıklamada "Referandumu geçersiz sayan yargı kararına saygı duyuyoruz." denildi. Geç olsa da hatadan dönülmesi hem bölge hem de kendileri için büyük bir öneme sahip olacaktır. Bu zayıf noktayı kullanmak isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı.
Vesselam!