Ortadoğu ve İdlib meselesi
Dünyaya bir daha gelsem; ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapacağım. Aram Tigran
Ortadoğu yine eli kanlı düşünceler, kişiler ve devletler tarafından bombalanmaya başlandı. Bu coğrafya masum insanların can çekiştiği pazar haline geldi. Kirli yapılar kendi aralarında paylaştıkları yerleri yavaş yavaş yerleşmeye çalışıyor. Bazıları temsilci olarak atadıkları terör örgütleri onların adına asıl unsur olarak görev yapıyor. Üzücü olan durum şu ki, kimse yaşanan dramı azaltmak için olumlu bir yapıda ve eylemde bulunmuyor. Sadece ve sadece Türkiye bu vahşeti durdurmaya ve anlatmaya çalışıyor. Ülkeyi kaosa sürükleyen yapılar, kendilerine alan açmaya çalıştığı gibi yeni nesil silahları denemek için de iyi bir fırsat doğmuş oldu. Çünkü bunun için en uygun yer Ortadoğu’dur. Burada ne kimsenin sözü olabilir ne de izin almak için bir prosedüre gerek vardır. Onun için gönül rahatlığıyla hem silahlarını denemiş oluyor hem de verilmek istenen mesaj iletilmiş oluyor. İnsani ve ahlaki anlamda Suriye ve bölgenin varlığını Türkiye dışında savunan yok.
İdlib meselesi her açıdan önemli ve hem de büyük bir önem atfediyor. Çünkü 2011’den beri başlayan Suriye savaşı İdlib’le tamamlanmış olacak. Elde etmek istedikleri toprakları paylaşmış olacak ve yeni terör örgütlerin kurulmasına ve yerleşmesine ön ayak olacaktır. Artık alınan bölgeler kimin ne kadar gücü olduğunu da bir nevi belirlenmiş olur. Son sözü kimin söyleyeceği ve hangi yol ve yöntemlerin izleneceği de belirlenmiş olacak. Burada söz yetkisi Esad ve muhalifler olduğu düşünülse de aslında karar verecek olan başka devletlerdir. Bölgenin ağababası Rusya mı yoksa ABD mi olacak? İşte bu sorunun cevabı İdlib operasyonu bittikten sonra öğrenmiş olacağız.
Kirli emeller, savaş üzerine inşa ettikleri Ortadoğu coğrafyası bu gidişle daha çok kan ve gözyaşının akacağına şahit olacağız. Suriye üzerinde yapılan hesapların arka planında İran yatmaktadır. Çünkü hem İran’ı kıskaca almak hem de yaptırım konusunda daha çok söz sahibi olmak düşüncesi var. Batı dünyası İran’ı sürekli olarak tehdit unsuru olarak görüyor. Bu bağlamda düşünüldüğünde mesele yalnızca Suriye değildir; İran, Irak, Lübnan ve diğer ülkeler de bu olayın içindedir. Her ne kadar bazı terör örgütleri bahane edilse de İran meselesi hiçbir zaman göz ardı edilmedi, edilmiyor. Suriye’de istediğini elde eden gruplar ve süreci istediği şekle göre evirilmesine rağmen ölümlerin olmaması için zerre kadar bir kımıldama görülmüyor.
Esad’ın yaptığı zulme karşı durmayanlar, mülteci konusuna gelince hep bir ağızdan karşı çıkıyorlar. Üzücü olan bu duruma seyirci kalan insanların kaderlerini başkalarına ipotek etmeleridir. Oyunları görmeyen, yıkılmış ve harbe edilmişliği görmeyen ve daha da üzücü olan ölümleri görmeyen ve anlamayan bu insanlar acaba ne zaman görebilecektir? Herhalde vatan elden gidince farkına varacaklar. O zaman da iş işten geçmiş olacaktır.
Son dönemde döviz ile ilgili Türkiye Cumhuriyetine yapılan baskılar hangi maksatla yapıldığı herkesin bilmesinde fayda var. Bu tür durumlarda bazı fırsatçılar boşluktan istifade etmeye çalışanlara göz açtırmamak gerekir. Sorumluluk zor süreçlerde elini taşın altına koyabilmeyi gerektirir. Bu vatan hepimizin oluğuna göre yanlış anlamalara gelecek fikir ve eylemlerde bulunmamakta fayda var. Hep birlikte mücadele etmek ve kimin elinden ne geliyorsa yapmak mecburiyetindeyiz.
Vesselam