Yalnız yaşayanların sayısı hızla artıyor! Peki, bu bir özgürlük mü yoksa ekonomik zorlukların ve güven kaybının bir sonucu mu?

Türkiye’de yalnız yaşayanların sayısı her yıl hızla artıyor. TÜİK verilerine göre, 2024’te tek kişilik hane sayısı 5,3 milyonu geçti. Son 10 yılda yüzde 71’lik bir artış var. Peki, bu durumun sebepleri neler? Ekonomi, güven duygusu ve yaşam tarzındaki değişimler bu süreci nasıl etkiliyor? Gelin, hep birlikte inceleyelim.

Eskiden Türkiye’de geniş aile modeli yaygındı. Anne-baba, çocuklar ve hatta bazen büyükanne-büyükbabalar aynı çatı altında yaşardı. Ancak son yıllarda bu yapı hızla değişti. Büyükşehirlerde hayat daha pahalı hale geldi. Özellikle gençler, iş bulmak veya daha bağımsız bir yaşam sürmek için ailelerinden ayrılıyor.

Öte yandan, ekonomik zorluklar nedeniyle evlenmek ve aile kurmak daha zor hale geldi. Artan kiralar, gıda ve temel ihtiyaç fiyatlarının yükselmesi, insanları tek başına yaşamaya yönlendirdi. Eskiden “yuva kurmak” bir öncelikken, artık bireyler için “ayakta kalabilmek” daha önemli hale geldi.

Son yıllarda yaşam maliyetlerindeki artış, bireysel yaşamı zorunlu kılan en büyük etkenlerden biri oldu. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde kiralar aldı başını gitti. Tek başına yaşamak bile pahalı hale gelirken, birçok kişi artık ev arkadaşlığına yöneliyor.

Özellikle gençler ve çalışanlar, yalnız yaşamayı tercih etmekten ziyade ekonomik nedenlerle buna mecbur kalıyor. Pandemi sonrası dönemde evden çalışma sisteminin yaygınlaşması da bu süreci hızlandırdı. İnsanlar, evde daha fazla vakit geçirdikleri için, kendi alanlarını oluşturmak istiyorlar.

Yalnız yaşamın artmasının bir diğer nedeni de güven duygusundaki azalma. Günümüzde insanlar birbirine daha az güveniyor, komşuluk ilişkileri zayıflıyor. Bu durum, bireylerin kendilerini daha korunaklı hissettiği küçük, izole dünyalar kurmasına neden oluyor.

Özellikle büyükşehirlerde suç oranlarının artması, insanların daha dikkatli olmasını gerektiriyor. Eskiden mahalle kültürü daha güçlüydü, insanlar birbirine daha fazla destek oluyordu. Ancak günümüzde birçok kişi, sosyal çevreye olan güvenini kaybederek, yalnız yaşamayı daha güvenli buluyor.

Yalnız yaşamak özgürlük sunuyor gibi görünse de, beraberinde bazı zorluklar da getiriyor. Özellikle yaşlı nüfus için bu durum ciddi bir sorun haline gelebiliyor. Türkiye’de yaşlanan nüfusun artmasıyla birlikte, yalnız yaşayan yaşlıların sayısı da giderek çoğalıyor.

Ayrıca yalnızlık, psikolojik sorunlara da yol açabiliyor. Yapılan araştırmalar, uzun süre yalnız yaşayan bireylerde depresyon ve kaygı bozukluklarının daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Sosyal destek mekanizmalarının eksikliği, insanların kendilerini daha yalnız ve savunmasız hissetmesine neden olabiliyor.

Yalnız yaşayan bireylerin sayısındaki bu hızlı artış, toplumun genel yapısını da etkiliyor. Çözüm için ekonomik istikrarın sağlanması, konut fiyatlarının daha ulaşılabilir hale getirilmesi ve sosyal güven ortamının güçlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca mahalle kültürünü yeniden canlandıracak projeler hayata geçirilmeli.

Hayat şartları değişse de, insanın en temel ihtiyacı her zaman aynıdır: Güvende hissetmek ve bir aidiyet duygusuna sahip olmak. Yalnız yaşamak da bu yolculuğun bir parçası olabilir, ancak önemli olan, yalnız kalmamak için güçlü bağlar kurabilmektir. Güçlü sosyal bağlar, güvenli bir toplum ve sürdürülebilir bir ekonomi, hepimiz için daha sağlıklı bir yaşam sunacaktır.