Türkiye’de kadınlar, geçmişten bugüne değin, yaşamlarının her aşamasında çalışmışlardır. Ev halkına, ülkesine, ekonomisine, kalkınmaya yararlı yönde yardımları olan kadınlar, işgücü pazarında, güncel konumlarını zorlu uğraşlar sonucu elde etmişlerdir.

Türkiye'de kadınlar, geçmişten bugüne değin, yaşamlarının her aşamasında çalışmışlardır. Ev halkına, ülkesine, ekonomisine, kalkınmaya yararlı yönde yardımları olan kadınlar, işgücü pazarında, güncel konumlarını zorlu uğraşlar sonucu elde etmişlerdir. Yapılan araştırmalar farklı olsa da, kadınların iş hayatında çeşitli sıkıntılarla karşılaştıklarını göstermektedir. Bu sorunların sebeplerinin önemli unsurlardan birisi de cinsiyete dair mesleki ayrımcılıktır. Cinsiyete dair ayrımcılık, kadının iş yerindeki konumuna odaklanan bir husustur. Kadının işgücüne katılımı arttırmaya yönelik istihdam politikaları ve gelişimi ile alakalıdır. İş piyasasındaki pozisyonun iyileşmesi, ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınmalarına olumlu olarak yansıdığından, kadına yönelik istihdam politikalarının ehemmiyeti daha da artmıştır.

Evrensel anlamda kadının konumu düşük bulunmakta, kadın yaygın olarak erkek ile aynı düzeyde imkanlara sahip olamamaktadır. Ekonomik açıdan kadınlara istihdam hizmetinin sağlanması, genel anlamda, erkek istihdamına ek destek olarak değerlendirilmekle ve kadının evde kaldığı sürede yaptıkları, üretici çalışma karşılığı olarak görülmemektedir. Türkiye'de kadının eğitim, hukuk ve toplumsal düzeyde ilerlemesi, bu alanlarda güçlü bir konuma gelebilmesi, Cumhuriyet'ten bu yana gerçekliği olan adımların atılmasıyla başlamış bulunmaktadır. Ülke düzeyinde, özellikle 1980'ler sonrası kadın gruplarının başarılı çabaları sonucunda, kadınların sorununa artarak gelişen bir duyarlılıkla yaklaşılmıştır. Eğitim ve sosyal verilerle ilgili istatistiki bilgiler incelendiği zaman, yapılmış düzenlemelerin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Ülkemizde kadına yönelik istihdam politikaları, işgücü piyasasında karşılaştıkları problemlerle bu problemlerin sebeplerine bağlı olarak gelişmektedir. Bu tür politikaların gelişimi, birkaç alanı da içeren karmaşık bir süreci içermektedir. Başarılı bir istihdam politikası, bu karmaşık yapıdaki ilişkisel yönlerin derecelerinin yerinde tayin edilmesini gerektirmektedir. Bu doğrultuda hazırlanan politikalar, işgücü piyasasındaki problemleri azaltmakta; işgücünün üretkenliğini arttırarak, ülkenin kalkınmasına hız kazandırmaktadır.

Kadınlar, ev işlerine ayırdıkları zamanı, iş hayatına da ayırmaktadırlar. Çalışma hayatlarında taşıdıkları kimlikler ile farklı problemlerle karşı karşıya da kalmaktadırlar. Cinsiyetçiliğin yarattığı birtakım problemler, kadınların iş hayatına katılımı ile 'çalışan kadın' sorunu olarak ortaya çıkmıştır. Toplumsal cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılığın ve iş yaşamının özelliklerinin daha çok erkeğin sahip olduğu önyargı ve değerlerden kaynaklandığı görülmektedir.

Ülkemizde ekonomik özgürlüğü olan, hayatlarını kontrol altına alabilen kadınların oranının düşük olmasına karşın, toplumda anne ve eş olarak algılanan kadınların çoğunlukta olduğu görülmektedir. Hal böyle olunca, kadınların cinsiyetçiliğe dair iş hayatında ayrımcılığa maruz kalmaları ve buna bağlı olarak da pek çok problemle karşılaşmalarına neden olmaktadır. Şehirlerde, özellikle düşük eğitimli kadınların, bu problemlerle daha fazla karşılaştıkları görülmektedir. Mesleki eğitime, öğretime ağırlık verilerek, kadınların daha kaliteli işlerde çalışmaları için gerekli donanımı, bilgilerle sağlanmalıdır. Üstelik meslekler üzerinde önyargıların ve toplumsal değerlerin değiştirilmesi adına, bilgilendirici ve eğitici programlar hazırlanmalıdır. 'Beceri' ve 'Kabiliyet' avantajının, iş hayatına girmede önemli ölçüde bir adım olduğu öğretilmelidir. İlaveten, şehirlerde çalışan kadınların, aile içi mesuliyetlerini azaltacak düzenlemelerin yapılması gerekir. Yaz dönemlerinde çocukların tüm gün gidebileceği okulların açılması gerekmektedir. Bu tür sosyal yapıların açılması, kişilere maliyet getirdiğinden, pek çok kadının işgücü piyasasında çalışmayı tercih etmedikleri bilinmektedir. Bu sebeple, bu kurumların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik politikalar geliştirilmelidir. Yarı zamanlı çalışmak isteyen kadınlara yönelik, piyasalarda esnek zamanlı işlerin artmasına özgü politikalara öncelik verilmelidir. Ülkemizde, toplumun konvansiyonel değerlerinin ve bu değerlerin şekillendirdiği toplumsal cinsiyet devamlı iş bölümünün, kadına biçilen rolleri, hangi işleri yapabilecekleri, hangi işlerde çalışabilecekleri, hangi meslekleri seçebilecekleri gibi hususlarda önemli roller oynadığı görülmektedir. Kadınların iş hayatına katılımlarını sağlamaya, emeğini erkekler ile eşit ilkelerde uygulamaya yönelik konularda çeşitli düzenlemeler üzerinde çalışılmaktadır. Kuşaktan kuşağa aktarılan toplumsal önyargı ve ayrımcılığın ve geleneksel değerlerin değişmesi zaman alsa da eğitimin önemli bir faktör olduğu kabul edilmelidir. Kadına özgü istihdam programlarının belirlenmesinde, 'eğitim' ve 'kadın', çözümün merkezine yerleştirilerek hazırlanmalıdır.

Saygılarımla,