Müslümanlar nasıl bir halet içinde ki yarışırcasına batıl organizasyonlara koşuştuklarını görüyoruz.

Daha düne kadar biz Müslümanlar için zalim olarak, İslam düşmanı olarak addedilen organizasyonlar, ülkeler ne oldu da bir anda mazlumların hamisi olarak görülmeye başladı!

Hani Amerika en büyük zalimdi, hani NATO kendine düşman olarak İslam’ı belirlemişti, hani Kurtuluş Savaşında Maraş’tan, Antep’ten, Urfa’dan kovduğumuz düşmanlar Fransızlar, İtalyanlar, İngilizlerdi! Bizler onların dinine girmedikçe onların bizden asla razı olmayacağı ve bir birlerinin dostu olan ehl-i kitap ne oldu da Müslümanlarca kurtarıcı olarak görülmeye başladı!? Yanılan kim? Birilerinin yanıldığı kesin ama inşallah Akif’in: “Bir uykuya daldık ki, cehennemde uyandık” mısralarında belirttiği duruma düşmemişizdir.

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında 22 İslam ülkesinin sınırları İsrail’in güvenliği için değiştirileceği daha önce 7 Ağustos 2003 tarihli Washington Post gazetesinde Condoleezza RİCE tarafından belirtilmişti. Merhum Necmeddin Erbakan’ın kurmuş olduğu D-8’ler sayesinde İsrail 1997 yılında kurmayı planladığı Büyük İsrail İmparatorluğunu kuramamış ve bu hedefini 2017 yılına kadar ertelemiştir. Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da, Libya’da, Mısır’da ve Suriye’de yaşananlar aslında Büyük İsrail hedefinin gerçekleştirilmesi için İsrail ve ABD destekli gerçekleştirilen olaylardır. ABD’nin, AB’nin, BM’nin ve NATO’nun öncelikli hedefi Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğidir. Bu bağlamda bu devlet ve organizasyonlara güvenmek pişmanlıktan başka bir şey getirmez.

Suriye’de yaşananlar konusunda halkın mevcut hükümetin paralelinde hareket ettiğini ve yukarıda belirtilen batıl organizasyonlardan medet umduklarını görüyoruz. Aykırı bir ses ile karşılaştıklarında sanki kendileri mazlumun yanında, eleştirenler ise zalimin yanındaymış gibi bir halete girmektedirler ki bu durumu anlamak mümkün değil. Ne zamandan beri zalimin dahi yanında masum kaldığı bu zalimler mazlum ülkelerin, Müslüman ülkelerin hamisi oldu? Irak konusunda da güvenmedik mi! Ne oldu? Demokrasi (!) götüreceğiz diyenler kan ve gözyaşından başka ne getirdiler masum Irak’a? Saddam’a rahmet okutturmadılar mı? Milyonlarca Müslüman’ı katletmediler mi, yüz binlerce Müslüman kızın namusunu kirletmediler mi? Hani Müslüman zarar gördüğü bir deliğe ikinci kez parmağını sokmazdı! Ne oldu da tüm bedeninizi bu deliğe sokacak güveni duydunuz bu batıl güçlere. Akıllar dumura uğramış! Müslümanlar hipnoz edilmişçesine hakka karşı batılın safında cihad aşkıyla çalışıyor.

Peki, yapılması gereken nedir? Bunu kısaca 3 madde de belirtebiliriz.

1- Müslümanlar olarak bizler Sünn-i Temkin Modeline göre hareket etmek mecburiyetindeyiz. Bu model Nisa Suresi 77. ayetinin nüzûl sebebinde belirten hususları içermektedir. Müslümanların zayıf olduğu Mekke döneminde ashab-ı kirama yapılan işkenceler karşısında Peygamber (sas)’ın ashabına sabrı ve cenneti tavsiye ettiği modeldir. Bu model güçlendikten sonra Mekke’yi tek bir şehit vermeden fethetme modelidir.
2- İttihad-ı İslam tam manasıyla tahsis edilerek Birleşik İslam Güçleri (BİG), İslâm Ortak Pazarı ve İslâm Ortak Para Birimi (İslam Dinarı gibi) oluşturularak hayata geçirilmelidir.

3- Suriye konusunda yapılan yanlış dış politikadan biran önce vazgeçilerek, gerekirse İran ile bir araya gelip Suriye’de barış ortamı sağlanacaktır. Barışa yanaşılmadı mı? Yanaşmayan taraf ta ki pişman oluncaya kadar Birleşik İslâm Güçleri (BİG) ile olaya müdahale edilecek ve bu durum batıya havale edilmeyecektir.

Bu yapıldığında Alemlerin Rabbi olan Allah (cc)’da yardımını esirgemeyecektir. Bu söylediklerimiz cesur yiğitler, Allah (cc)’a güvenenler ve ümitlerini yitirmeyenler içindir. Ümitlerini yitirenler, korkanlar, ABD ve NATO gibi batıl ülke ve organizasyonlardan medet umanlara söyleyecek sözümüz yok, gölge etmesinler yeter.