İkisi de halkın içinden, ikisi de olmazsa olmazlardan, ikisi de dünya çapında insanları etkileyen bir nevi iletişim araçları.

Ve ikisi de birbirinin içinde var olan güçler. Bu güçleri iyi kullanmak gerekiyor -ki eğer dünyada başarılı olmak istiyorsanız. İkisi de uzmanlık gerektiriyor. Eğer uzman olmayan biri bu konular hakkında atıp tutarsa, konuşursa ortaya hem sıkıcı hem gereksiz hem de insanları bataklığa sürükleyen durumlar çıkar ortaya.

Bakın Orta Doğuya, uzak değil yakın. Bakın Mısır’a, Irak’a, Suriye’ye, İran’a, Ürdün’e… Hepsi de zor durumda olan ülkeler, birileri tarafından kullandırılıyorlar. Elbette bunların birçok nedeni var. Lakin edebiyat ve siyaset başrollerde olan iki aktör... Bu ülkelerde ne iyi siyasetçiler çıktı, nede iyi edebiyatçılar. Aslında tarihlerine bakarsanız hem dünya devletleri olmuşlar, kaliteli yöneticileri olmuş, stratejileri çok iyiymiş, edebiyat alanında da dünyada söz sahibilermiş. Halen o başarı çizgisine ulaşamıyoruz. Ama ne olduysa oldu ve Avrupa’daki ‘aydınlanmalar’ Orta Doğu’nun mumunu söndürdü, karanlığa gark etti. Ve Avrupa’daki ‘aydınlanma’ nasıl oldu? Sanatla, iyi düşünen siyasetçilerle...

Değil mi ki Montesquieu yasama erkinin halkı temsil eden vekiller aracılığı ile kullanılmasını ve güçler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmesini önermiştir. Bu siyasetçi, düşünür, yazardır.

Değil mi ki Voltaire krala, düşünürlerden bir danışma kurulu kurmasını önermiştir bir düşünür, yazardır.

Değil mi ki Rousseau iradenin halkta olmasını düşünen bir düşünür, yazardır.

Değil mi ki Diderot özgürlükten yana bir yazar, düşünürdür.

Victor Hugo, Sefiller romanında Fransız Devrimi’ni konu almaktadır.

Charles Dickens, İki Şehrin Hikayesinde yine Fransız Devrimi’ni anlatmaktadır.

Gogol, Tolstoy, Dostoyevski, Amin Maalouf… Bütün bu yazarlar halkın çektiği cefayı, eziyeti anlatmaktadır. Ve bu yüzden büyük yazarlardır.

Bakın Amerikan edebiyatına, hepsi milleyetçi yazarlar. Amerikan halkının üstünlüğünden bahsederler. Bir Amerikalı çıkar ve tüm dünyayı kurtarır. Süperman, Örümcek Adam, İndiana Jones, Demir Adam, Rocky… Hepsi bir Amerikalı tüm dünyaya bedeldir diyorlar. Ve bu ülkeler tüm dünyaya hükmediyor.

Şimdi diyebilirsiniz, halk aç, savaş var. Nasıl edebiyat yapsın, siyasette nasıl akıllı düşünsün. E bu devletler, bu yazarlar, bu siyasetçiler gökten zembille inmedi ki. Hepsi açlık çekti, savaş gördü. Zaten öyle olduğu için onları yazma ihtiyacı gördüler. Yoksa halk aç değilse neden halkın çektiği acıyı yazsınlar.

Ve bu ülkelerin yazarları yani dünya devi dediğimiz Avrupa, Amerika, Rusya… Kaç yıllık tarihleri var? Amerika kuruları ne kadar oldu? Toplam tarihi 237 yıldır. Avrupa dediğin yer 500 yılı geçmez. Ki kültürleri o kadar fakir ki, Orta Doğu’nun, Uzak Doğu’nun binde biri etmez. Oysa biz o kadar gelişmişiz ki kültür konusunda, yazarlara malzemeden bol şey yok.

Peki neden bu kadar fakiriz bu konuda. Neden büyük kitleleri etkileyen yazarlar çıkmıyor? Neden başarılı siyasetçilerimiz yok? Siyasi olarak neden bu kadar gerideyiz?

Tüm bu soruların cevapları aslında basit, okumamak! Bilmiyoruz ki geçmişimizi, geleceğimize nasıl yön verelim. Daha kitap okumadan, yazabilir miyiz? Daha evimizi yönetemeden, bırakın evi, kendimizi yönetemeden bir halkı nasıl yöneteceksin ki?

İşte bunların hepsi okumaktan geçiyor.

Lütfen okuyun ve bu üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyelim.