Sebebi Kemalizm....

ABD türlü bahanelerle Türkiye’ye hálâ küstahça tehditler savurabiliyorsa bunun en büyük sebebi “devr-i sâbık”tan miras KEMALİZM illetidir...

CHP yöneticileri ne dün ne bugün Amerika karşısında dik durabilmeyi başarabilmiş değillerdir..

Türkiye İran’a karşı ABD yanında olsunmuş...

CHP iktidarda olsaydı şüpheniz olmasın bu küstahlığa şöyle cevap verirdi:

“-- Emriniz olur...” (şüphesi olanlar; geçmiş yıllarda Türkiye - ABD ilişkileri nasıl imiş, açıp okurlar... Tabi o ilişkiler sırasında kimler iktidardaymış kimler muhalefette imiş, kim neye nasıl karşı koymuş. okusunlar..)

Kaldı ki bu bozuk ve ezik düzenin mimarı da Moiz Kohen Kemalizminin partisi CHP’dir...

Hayır Türkiye İran ile asla karşı karşıya gelmemelidir. İran dini yönden bize uzak olsa bile netice olarak iki İslâm ülkesiyiz asla savaşamayız, haramdır... Ve ortada İran’ın yaptığı ne kitlesel bir katliâm var ne de başka bir zalimlik.

**

Şimdi Şiá meselesine kadığımız yerden devam edelim: “Meselü nuurihî onun nurunun sıfatı demektir. (......) Mısbaah dan murad cenâb-ı risâletmeâb (s.a.v)’in mübarek kalbi, Zücâce’den murad da onun feyz kaynağı olan münevver göğsüdür.

(......) Yekadü zeytüha kavl-i kerîminin mânâsı Hz. Peygamber (s.a.v)’in nübüvvet ağacından iktibaas olunun peygamberlik nuru henüz peygamber olmadan, henüz tebliğe başlamadan da insanlar için hemen hemen zaahir ve baahirdi, âyetdeki zeytin yağı gibi demektir. «Şifayi Şerîf»

Görüldüğü gibi Şiá kendi reyine göre Kur’ân’ı tefsir ediyor, böyle olunca da sapıtıyor ve Hz. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) dururken nurun kaynağına Hz. Ali (kerremallahü veche)’yi koyuyor!..

Oysa Hz. Ali, Resûlullahın damat olarak kızı Fatıma’ya (r.anha) layık gördüğü ve iki gözüm dediği torunları Hz Hasan ve Hüseyin’in (radiyallahü anh) babasıdır. Biz Ehl-i Sünnet ehl-i beyt-i de canımızdan çok severiz...

Severiz ama Resûlullahın tebliğ ettiği dine de o dinin kutsal kitabı Kelâmullaha da bir ilâve yahut eksiltme yapma cüretini asla göstermeyiz...

Ezan-ı Muhammedi’yi; Allah’tan aldığı ilhamla bizzat kendisi düzenlediği halde sonradan yalnızca (mü’minlerin en çok zorlanacağı sabah ezanına) “esselâtü hayrün minen nevm” (namaz uykudan hayırlıdır) cümlesini ilâve etmişti Resûlullah..

Hem, Hz. Ali veliyullah da Hz. Ebubekir, Ömer, Osman (radiyallahu anhüm ecmain) veliyullah değil midir? Çocuklara bu isimleri neden yasakladınız? “Sebebi İran’ın Hz. Ömer zamanındaki bir gazveden sonra Müslüman olmasıdır” denilmekte. Bu doğru mudur?

Muhterem cumhurbaşkanımız da bir İran ziyaretinde yüzlerine karşı “artık bu tatsız şeyleri terkedin, biz kardeşiz” demişti...

Biz çocuklarımıza Ebubekir, Ömer, Osman isimlerini çokca verir, bununla da iftihar ederiz.. Sahabe-i kiram arasında vahiy kâtibi Muaviye (r.a) dahil hiçbir saygısızlık yapamayız. Ne mutlu bize..

Üstadım Mehmet Şevket Eygi, Bedir Yayınevinde de mevcut, “Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikadları” isimli ve icazetli gerçek hocaefendi dersiám Ömer Nasuhî Bilmen’in telifi eser için “mutlaka okuyun” der ve ilâve ederdi: “büyüklerin kavgasına küçükler karışmaz, biz asla onların hiçbirine en küçük bir saygısızlık yapamayız..”

Ah üstadım ah, rahle-i tedrisine daha erken girseydim şimdi ne kadar bahtiyar bir İslâm dâvası hizmetkârı olurdum. Hayırlı Cumalar..