Bu fakirin yanlışı hatâsı varsa elbette edep erkân dairesinde
elbette tenkit edebilirsin, tashih edebilirsin. Hem de, (yine edep
dairesi içinde olmak şartıyla) şiddetli bir üslupla… Nefsime ağır
gelse de memnun olmaya çalışırım…
Sen kalkmışsın, tenkit edeceğine tahkir ediyorsun, bayağı ve rezil
bir üslupla.
Yaşlı bir kimse olduğum için bana dinozor ve fosil demişsin…
Benim bildiğim, yaşlılar tahkir edilmez, aksine kendilerine hürmet
edilir. Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam “Büyüklerimize hürmet
etmeyen, küçüklerimize merhamet ve şefkat beslemeyen bizden
değildir” buyuruyor.
Dünyada kimsenin doğum tarihini kendisi belirlemek, seçmek şansı
yoktur.
Biliyor musun, bu fakir bazı konularda yanılmaz… Hangi konularda?..
İslamın iki kere iki dört eder mahiyetindeki temel, zarurî, muhkem
konularda.
Beş vakit namaz kesin farzdır ve bütün Müslümanlar tarafından
kılınmalıdır dediğim zaman yanılmam.
Zekat Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde verilmelidir
dediğim zaman da yanılmam.
Resulullahı sevmek, ona itaat ve biat etmek, onun Sünnetine
yapışmak, onun ahlakıyla mütehalli=ziynetli olmak, onu en güzel
örnek ve model kabul etmek, ona salat ü selam getirmek farzdır
dediğim zaman yanılmam mümkün müdür?
Yalan, iftira, gıybet, nemime, tecessüs, gurur, kibir, ‘ucb kötüdür
derken yanılmam.
Şahsî fikir ve görüşlerimde hatâ edebilirim. İlim, irfan, edeb,
hikmet sahipleri bu yanlışlarımı tashih buyururlarsa kendilerine
minnettar ve müteşekkir kalırım.
Cemaat ve hizip taassubu ile saldırıp hakaret ettin. Hiçbir geçerli
gerekçen yok.
Yaşlıymışım… Bu bir suç mudur?
Bir vakitler gençtim, zamanla yaşlandım.
Allah ömür verirse sen ileride ihtiyar olmayacak mısın?
Lütfen makul ol, medenî ol, edepli ve terbiyeli ol, görgülü ol,
âdil ve insaflı ol… Cemaat ve hizip taassubunu, militanlığını,
holiganlığını bırak.
Bu fakir saf bir kimseyimdir ama seninle polemik yapacak kadar saf
değilimdir.
Elin kalem tuttuğu, biraz mürekkep yalamış mürekkep cahil biri
olduğun için sana hakkımı helal etmiyorum.
(İkinci yazı)
Şifâhî Cahil Toplum
BİRİNCİ sınıf bir restoranda on kişilik bir masa… Bir zat dokuz
arkadaşına ziyafet veriyor. Sessizlik hakim. On kişilik masada
konuşulanları bitişik masadakiler duyamıyor. Çatal kaşık bıçak
şakırtısı yok. Şapırtı şupurtu yok. Kahkaha atılmıyor. Hiçbir
taşkınlık yapılmıyor. Sakin sakin edebiyat, tarih, sanat, kültür,
mimarlık konularından bahs ediliyor. Hal hatır sormalar medenice…
Tenkitler ve şikayetler medenice… Masa bir kibarlık, medeniyet,
yüksek kültür, görgü, nezaket merkezi sanki.
BAŞKA bir restoranda yine on kişilik bir masa. Gürültülü,
kahkahalı, haha ho’lu, bağırışlı çağırışlı… Çatal, kaşık, bıçak
gürültüleri ayyuka çıkıyor. Öyle bir şamata var ki, masadakiler
birbirlerinin ne söylediğini iyice duyamıyor. Şapırtılar,
içeceklerin gluk gluk diye boğazlardan aşağı inmesi. Ağızlar
avurtlarına kadar yemek dolu… Haha ho… En kaba siyaset
dedikoduları… En fazla sarf edilen kelime ben ben ben…
Birinci masa medenî ve şehirli bir masadır.
İkinci masa şifahî toplum mensuplarının, bedevilerin masasıdır.
Türkiye son otuz yılda çok zenginleşti, çok “modernleşti”, maddî ve
teknik açıdan çok kalkındı ama medeniyet, kültür, eğitim, sanat
konularında, bırakın yerinde saymayı, çok geriledi.
Şu anda önümüzde bir uçurum var. Ahlak, fazilet, medeniyet, görgü,
insanlık, adalet, bilgelik dipte; zenginlik, lüks, madde, teknik,
şımarıklık, türedilik şahikada.
Hiçbir toplum, hiçbir ülke, hiçbir halk böyle bir durumda ayakta
duramaz.
Faziletli fakir toplumlar yaşayabilir ama faziletsiz zengin
toplumlar yaşayamaz.
Türkiye bir İslam ülkesidir ama nasıl bir İslam ülkesidir?
Ülkemizde ezanlar okunuyor, yüz bine yakın cami var, Ramazanda
halkın yarıdan azı oruç tutuyor, Kur’an kurslarında çocuklar Kur’an
okumasını ve hafızlığı öğreniyor, binlerce İmam-Hatip mektebi var,
bir yığın da ilahiyat fakültesi… Evet ama bu Türkiye nasıl bir
İslam ülkesidir?
Sağlıklı, örnek, aslına uygun bir İslam ülkesi mi?
Maalesef hayır…
Bir İslam ülkesinde Kur’an, Sünnet ve Şeriat hükümlerine, emir ve
yasaklarına, öğütlerine, İslam ahlakına uygun bir hayat sürülür.
İşte bizde bu yok.
Türkiyede Kur’anın yap dedikleri yapılmıyor, yapma dedikleri
yapılıyor. Kur’an ribayı kesinlikle yasak ve haram kılmış. Türkiye
gırtlağına kadar ribaya batmış. Paraların üzerinde bile ribalı
banka ismi yazılı.
Kur’an, Sünnet, Şeriat zinayı yasak kılmış. Modern ve kalkınmış
Türkiyede zina artık yasak değil, suç değil.
Türkiye bir İslam ülkesidir ama onun eğitimi cahiliyet
eğitimidir.
Din kültürü kitaplarının başında besmele yerine resim vardır.
Otoyollar, hava alanları, limanlar, barajlar, yedi yıldızlı
oteller, milyonlarca lüks otomobil, lüks meskenler ve yazlıklar,
hızlı trenler, evlerde bir sürü cihaz, klimalar, doğal gazlı ısınma
tertibatı, daha neler neler.
Lakin bu lüks Türkiye okuma yazma bilmez. 1928’den önce yayınlanmış
Türkçe roman ve hikaye kitaplarını bile okuyamaz. Allah hiçbir
topluma böyle bir cehalet ayıbı vermesin.
Türkiye Müslüman bir ülke ama Müslümanların çoğunluğu musalli
değil, musalla Müslümanlarıdır.
Bu Türkiye nasıl medenî ve gerçek bir Müslüman ülkesi
olacaktır?
Şifahî toplum olmaktan çıkıp, medenî Müslüman toplum olmadıkça
ıslah=düzelme olmaz.
Bunun için bin yıllık millî islamî yazımızı öğrenmek gerekir.
Devletimiz bu maksatla bedava kurslar açmıştır ama çok az insanımız
bunlara yazılıp gerçek Türkçeyi öğrenmiştir.
Japon yazısını bilmeyen, Japoncayı sadece Latin harfleriyle
yazabilen ve okuyabilen bir Japon nasıl bir Japondur?
Japon yazısını bilmez, fazla bir işe yaramaz, yabancılaşmış uyduruk
kıytırık bir Japondur o.
Türkiye Müslümanlarının kurtuluşu, şifahî Müslüman toplumu olmaktan
çıkıp medenî Müslüman olmaktadır.
Cahillik, şifahîlik en büyük beladır.
Bunun farkında mıyız?